Burçlarla ilgili verilen bilgiler doğru mu, daha doğrusu burç diye bir şey var mı? Bu konuda daha birçok araştırılan ve arafta kalmış binlerce soru var. Bilimin bu konuda ne dediği açık fakat din adamları konu ile ilgili nasıl bir açıklama yapıyor aslında en çok araştırılan konu bu. Bizde sizlere cevap niteliğinde olacak bir içerik hazırladık bakın İslam bu konuda ne cevap veriyor?

Astronomi, kökenleri, evrimleri, fiziksel ve kimyasal özellikleri ile gök cisimlerini açıklamaya çalışan bilim dalıdır. Astroloji (burçlar) ise güneş, ay, yıldız gibi gökyüzü haritalarından yola çıkılarak insanın karakter analizleri çıkartılabilineceğine inanılan ve var olduğu sıkça tartışılan bir bilimdir.
Sürekli araştırılan hatta bazılarında hastalık seviyesine ulaşan  burçlarla ilgili tüm bilgiler oldukça ilgi çekmekte . hemen hemen herkes 'Burcun ne?' sorusuyla karşılaşmış burçlara inanmayanların bile göz ucuyla da olsa burçları neler bekliyor?' türünden haberlere bakmış olduğu bir gerçek. Peki bize kıskanç olup olmadığımızdan gelecek ay hangi konularda sıkıntı çekeceğimize kadar geniş bir alanda bilgi verdiğine inanılan astroloji ve burçlar gerçek mi? 

Bu sorunun cevabını verebilmek için tarihte epey geriye gitmemiz gerekecek. Zira bildiğimiz üzere, insanların gökyüzünde gördükleri yıldızlarla, gezegenlerle ve onların hareketleriyle olan ilişkileri binlerce yıldır devam ediyor. 

Astrolojinin en kısa ve net tanımı, TDK'da ifade edilen haliyle; 'yıldız falcılığı'dır. Daha geniş bir tanım yapmak gerekirse de astroloji; gök cisimlerinin hareketlerinin, konumlarının ve bunların insan hayatı üzerindeki etkilerinin incelenerek yorumlanmasıdır. Bu incelemeleri yaparak yorumlayan kişiler ise astrologlardır.

Astroloji, insanlık tarihinde uzunca bir zaman boyunca günümüzde artık bir bilim dalı haline gelen astronomi ile ortak bir çalışma alanında ilerledi. Yıldızları ve gök cisimlerini bilimsel anlamda incelemek ve bunlar üzerine kehanetlerde bulunmak, binlerce yıl boyunca yalnızca 'astroloji' olarak anıldı. Peki günümüzde bu ayrımın var olmasının sebebi ne? Astroloji ve astronominin farkı ne, bu farktan ne zamandan beri haberdarız? 
İşte din adamlarının konu ile ilgili açıklamaları;

Burçların insan karakteri üzerinde tesiri var mıdır?

Aslında güzel düşünülüp güzel sebeplere bağlandığında hiç de kötü bir şey değil astroloji. Ama son zamanlarda bu konunun materyalist felsefeye malzeme yapılıyor olması oldukça üzücüdür. Rabbimizin elbette her şeyi bir sebebe bağlaması gibi, yıldız ve gezegen hareketleri de bir şeyler anlatıyor mutlaka bizlere. Ancak ilk anlattığı gerçek, kainattaki bu muhteşem nizamın bir yaratıcısının mevcudiyeti olmalı. Yani Allah’ın var ve bir olduğunun. Fakat her şey bunu gösterirken, insanlar yıldız ve gezegenlere tapar konuma sürüklenebilmekte, halis niyetlerle işe başlansa bile bir zaman sonra bu şuursuz varlıklara uluhiyet yüklenebilmektedir farkında olmadan.

İnsanın, yaratıldığı ilk günden 21. yüzyılın şu yaşadığımız günlerine kadar sürmüş olan en büyük meşguliyeti kendini tanıma çabası olmuştur. Bazı insanlar doğduğunuz gün ve saate göre sizin hayatınızın kısa bir özetini ve karakter özelliklerinizi verebildiklerini iddia ediyorlar. Böylece de bu “ezelden gelen” merakımız sayesinde epey iyi para kazanıyorlar. Buna sebep olarak da doğduğumuz anda, esas olarak güneşin bulunduğu burç ve diğer bazı burçların ve gezegenlerin konumlarına göre ilgili yıldızlardan bazı ışınların bizi etkilediğini ve özelliklerimizi şekillendirdiğini söylüyorlar. Oldukça da enteresan yaklaşımları var konuya. Meselâ oğlak burcunda olanların keçi gibi inatçı olduğunu ya da yengeç burcundakilerin aynı bu böceğin yürümesi gibi hafifçe yan yürüdüğünü iddia ediyorlar. Bu dediklerimi hemen her astroloji kitabında görebilirsiniz.

Hadi insanları yıldız konumlarına göre tahlil etmek tamam da bu yıldızların oluşturduğu ve sadece bizim açımızdan bakıldığında bazı hayvan vb. şekillere benzetilen takımyıldızların insanlara da bu benzedikleri hayvanın karakterini vermeleri doğrusu pes dedirtiyor. Eğer yıldızlar bizi ışınlarıyla etkiliyorsa, hepimizde en yakın yıldız olan güneşin verdiği karakteristik özelliklerin bulunması gerekiyor. Çünkü eğer güneş ile dünya arasındaki uzaklığı gözünüz ile şu anda okuduğunuz dergi arasındaki mesafe olarak küçültürsek. En yakın yıldız (Proxima Centauri ) Newyork’ta olacaktır. 40 cm. ötenizde yanan bir ateş varken birilerinin Newyork’ta yaktığı ateşin sizi etkilediğini söyleyebilir misiniz? Kaldı ki 12 burcu oluşturan yıldızlar, bahsedilen yıldızdan çok daha uzaktadır. Örneğin yukarıda değindiğimiz en yakın yıldız olan proxima centauri yaklaşık dört ışık yılı uzaktayken, Başak takım yıldızının en parlak üyesi Spica (alpha virginis) 281 ışık yılı uzaklıktadır. Yani Newyork örneğinden yaklaşık yetmiş kat daha uzak.! Bunu aynı ölçeğe koymaya kalksak mesafeler yetmiyor ve yine dünyanın dışına, uzaya çıkmak zorunda kalıyoruz... Bu yine de iyi bir örnek. Bazı burçları oluşturan yıldızların içinde dünyadan binlerce ışık yılı uzakta olanlar bile var. Mesela Kova takımyıldızının en parlak iki üyesi alfa ve beta aquarius (Sadalmelik ve Sadalsuud) sırasıyla 1359 ve 2174 ışıkyılı uzaklıktalar. Bu durumu az önceki örneğe aktarırsak, Newyork’taki ateşi ayın da ötesine taşımak gerekiyor.

Şimdi yazıya niçin Nasreddin Hoca'nın mum hikayesi ile başladığımı anlatabildim mi? Kaldı ki bu hikayedeki kazan-mum ilişkisi, yıldız uzaklıkları ele alındığında çok insaflı kalıyor. Uzaklıklar konusunda bu bilgilerden sonra, şimdi bu konudaki başka yanlışlıklara dikkat çekmek istiyorum.
İnsanların burçları doğum gününde güneşin dünyaya göre bulunduğu veya geçmekte olduğu takımyıldıza göre belirleniyor. Örneğin her yıl Kasım ayının ilk yarısında güneş Akrep takımyıldızında bulunur ve bu günlerde doğanlar akrep burcuna dahil olarak kabul edilirler. Bu kişilerin özelliklerinin bu takımyıldızın etkisinde olduğu kabul edilir. Ancak büyük bir gerçek vardır. Güneşin bir burçta bulunduğu an aslında o burcun dünyaya en uzak olduğu andır. Çünkü söz konusu burcun dünyaya olan ortalama uzaklığına bir güneş dünya mesafesi daha eklenmiş olur. Tabii eğer bir de gece doğduysanız güneşin o anda bulunduğu burçtan gelen ışınların dünyanın tüm toprak kaya ve magma tabakasını delerek size ulaşması lâzımdır. Çünkü güneşin bulunduğu burç güneşle birlikte batar ve gece dünyanın öteki tarafında kalır.! Neyse bu duruma da yükselen burç kavramıyla bir çare bulunmuş.

Fakat burçları oluşturan yıldızlar arasındaki mesafe, çoğu zaman bizim onlara olan uzaklıklarımızdan daha fazla. Bunu şöyle de ifade edebiliriz. İstanbul'dan doğuya bakan bir kişi en yakındaki İzmit ile en uzaktaki Kars ilimiz arasında iki boyutlu ölçekte sadece birkaç metre varmış gibi bir izlenime kapılır, ancak arada bin kilometreden fazla mesafe vardır. Biz de uzaya baktığımızda derinliği algılayamıyoruz. Yanyana duran iki yıldızı birbirinin kapı komşusu zannediyoruz. Ancak aralarında binlerce ışıkyılı mesafe olabiliyor. Belki de biz yakın olan yıldıza komşu zannettiğimiz diğerinden çok daha az uzaklıkta yer alıyoruz. Örneğin Akrep takımyıldızında birbirine çok yakın görünen Antares (Alpha Scorpii) ve Sigma scorpii yıldızları arasında en az 1277 ışık yılı mesafe vardır. Ama bunlardan bize yakın olanı Antares dünyaya 276 ışık yılı uzaklıktadır. Aynı takımyıldıza dahil edilen bu iki yıldızın aralarındaki mesafe bizim yakın olanı ile aramızdaki uzaklıktan dört kat fazladır. Tabi bunu yeni öğreniyoruz. Daha önce bunların uzaklıklarını hesaplama şansımız yoktu. Ama insanlar binlerce yıldır bunları komşu zannediyordu.

Bir büyük yanlışlık ise, geçmişteki şahsiyetlerin burçlarının hesaplanmasında yapılmaktadır. Dünyanın 26.000 (yirmi altı bin) yılda bir tamamladığı bir spin (dönme) hareketi vardır ki, bu yaklaşık her 2.300 (iki bin üç yüz) yılda bir burçların bir kademe ileri kaymasına sebep olur. Yani 1 Ocak 2000 tarihinde doğan bir kişi oğlak burcundadır, ama 1 Ocak M.Ö. 300 yılında doğmuş olan başka bir kişi kova burcunda olmak durumundadır. Yani Hz. İsa 25 Aralık M.Ö 1. yılında doğduğunda Güneş Kova burcundaydı. Fakat bu günkü gökyüzünde 25 Aralık 2000 tarihi Oğlak burcuna denk gelmektedir. Siz bu günkü duruma göre hesap yaparsanız geçmiştekilerin burçları yanlış çıkar ve bu konudaki çoğu istatistik bilgi birikimi yanlışlarla dolu olur.

Gezegenlere gelince Güneş yörüngesinde bugüne kadar keşfedilmiş dokuz gezegenin en büyüğü olan Jüpiteri ele alırsak ,bu gezegenin dünyaya ortalama uzaklığı Güneşinkinin yaklaşık beş katıdır. Güneş dünyadan hacim olarak 1.300.000 kat daha büyükken, Jüpiter, sadece 1.300 (bin üç yüz) kat büyüktür. Ayıca Güneş bir yıldız özelliği gösterirken Jüpiter dev bir gaz topudur. Güneşle Jüpiter arasındaki bu 1000 (bin) katlık farka bir de mesafeyi eklememiz gerekiyor.

Fizikte ışık ve kütleçekim etkileri uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak azalır. Yani Güneşe göre bize beş kat daha uzak olan Jüpiter, boyut farkıyla birlikte eğer bir yıldız dahi olsaydı 25.000 (yirmi beş bin) kat daha az etkili olacaktı üzerimizde. Böylece gezegenlerin en büyüğünün dahi ne kadar önemsiz kaldığı ortaya çıkmış oluyor Güneşin yanında.

Huawei Türkiye ortaklığıyla Gençlik ve Spor Bakanlığı eğitmenlerine bilişim eğitimi Huawei Türkiye ortaklığıyla Gençlik ve Spor Bakanlığı eğitmenlerine bilişim eğitimi

Zaten bilimsel olarak kendini ispatlamış olan NASA veya ESA gibi büyük merkezlere bakarsanız ki, buralarda astroloji değil astronomi ilmiyle ilgili binlerce çalışma yürütülüyor; kesinlikle yıldızların veya Güneş sisteminin astrolojik özellikleriyle ilgili birilerini bulamazsınız. Çünkü bahsettiğimiz mesafeler ve özellikler oradaki bilim adamlarınca çok iyi bilindiğinden, kimse müspet bilimin üzerinde kavramlarla vakit kaybetmez.

Sonuçta hayatımız üzerinde Rabbimiz'den başka bir tesir sebebi aramak boşunadır. Gaybı Allah’tan başka bilen olmadığı gibi, onun kullarını yaratırken verdiği karakter ve diğer özellikleri de yıldızlardan gelen ışınlara bağlamak da yanlıştır. Dünyada birbirinin eşi iki insan yoktur. Aynı gün, aynı saat, aynı yer ve aynı anneden doğan eş yumurta ikizleri bile çok farklı karakterlere sahip olmaktadır. Kardeşliğin ötesinde bu ikizleri bağlayan genetik yapı da dahil olmak üzere binlerce sebep varken bu ayrılık niye? Eğer karakter ve kaderimize yıldızlar yön verseydi, en azından bunun gibi ikizlerin her özelliğinin aynı olması gerekirdi. Ayrıca insana gerçek mânâda karakter ve diğer hissî özelliklerini veren varlık ruhtur. Ruhlarımız ise yıldızlardan önce yaratılmıştır.

Semada gördüğümüz harikulade düzen Yaratıcısını göstermenin yanında bazı olaylara gerçekten işaret ediyor olabilir. Fakat bu bizim maddi manevî özelliklerimizin kaynağı değil, ama olsa olsa göstergesidir.


 

Editör: Merve Kiraz