Bazen Avrupa Birliği aday adayı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başkentin de yaşananlara baktığımda acaba Avrupa’daki basın ve medya kuruluşları nasıl algıladılar. Artık iş o kadar çığırından çıktı ki konuyu istediğimiz yere çekilebiliyor. Hele bizim basın ve medya kuruluşları nerdeyse konuyu Tahrir’e benzettiler bu da yetmedi. wall street’e bile benzetenler oldu. Bizim medyanın ne kadar da teşbih sanatı gelişmiş dikkatimi çekti.
      Tabi ki kalabalık bir yürüyüş fakat bu kadar kalabalığın toplanması elbette ki bir hedef için toplandı dememek ve görmezlikten gelmek insafsızlık olur. Ben asla hükümetten yana değilim. Ama benim dikkatimi en çok çeken nedense sivil toplum kuruluşların hepsi de birer sol örgütler olması bence tuhaf.
      Çünkü sivil toplum kuruluşları aynı zamanda sağ yapıların da olması ile ancak olur bunu da geçtik gerçek bir sivil toplum kuruluşu olan örgütler hem izinli yürüyüş yaparlar hem de ortalığı savaş alanına çevirmezler. Bir açıklama yaptıktan sonra herkes sessizce dağılır.
      Zaten Avrupa’da son zamanlarda malzeme arıyordu istediği de oldu. Daha kendi içimizde problem yaşıyoruz. Dış politika en azından buna nazaran iyi hiç değilse dış politikada en azından bu kadar dışarıya yansımıyor.
     Ama şu son zamanlarda olan cumhuriyet yürüyüşü ile amaçlarının ne olduğu bile belli olmayan bu kalabalık Türkiye de ne gibi bir manzara oluşturmak istiyor. Bana kalırsa bu iç ve dış karanlık odakların Türkiye’yi Avrupa karşısında zor durumda bırakmak ve karanlık amaçlarına ulaşmak istiyorlar.
Bu ülkede her milletvekili olan istediği zaman istediği saatte ve istediği yerde kimseden izin almadan hem polise saldıracak hem de haklı tarafı olduğunu söyleyecek oh ne ala ne güzel.
      O zaman herkes kafasına göre davranırsa bu asayiş çıkmaza girer. Kaldı ki her ilin sorumlusu olan valileri devlet oraya süs için oturmadı. Ankara valisi de zaten yetkisini kullandı bunun neresi normal değil. karanlık unsurların garip konuşmaları devlet ile milleti ayırmak için güvensizlik oluşturmak.
      Eğer bu ülkenin milli menfaatleri sadece bu yürüyüş için tehlikeye girecekse elbette yürüyüşün iptali doğrudur. Çünkü muhalefet milleti galeyana getirmek demek değil. muhalefet hükümetin doğru yaptığı yerde destek yanlış yaptığı yerde adabı muaşeret sınırlarını aşmamak halkın karşısında örnek bir muhalefet sergilemektir. Ama ne yazık ki bizim muhalefet tarzı sadece ellerinde silah yoktu. Böyle muhalefet olmaz.
       Eğer bir vali gerçekten bir istihbarat almışsa o halde bir şekilde yürüyüş yapılmaz. Valinin tepkisinde ne var. Gayet yapamazsınız demiş yani ne demesi lazımda acaba yoksa aman kemal abi kurban olayım ne olursun yapma sakın mı diyecekti. Herkes makamı gereği konuşma üslubuna göre konuşması çok doğal. 
        Ne hikmetse Türkiye’de muhalefet ne ayaklara düşmüş acınacak halde.  Muhalefetin daha demokratik yönleri ve seçenekleri varken bunları kullanmak dururken ne bu şiddet bu celal acaba neyi bölüşemiyorsunuz.
     En önemlisi bu ülkede bu yetmezmiş gibi birde cumhuriyet savcılarını zan altında bırakarak her defasında cumhuriyetin savcılarına Tayyib’in savcıları demek tam anlamıyla en değerli adalet kurumunu yıpratmak ve saldırmaktan başka bir şey değil. sanki savcıları başbakan işe alıyor başka işi gücü yok.
     Bırakın böyle boş safsatalarınızı da Allah aşkına bari adam akıllı mecliste sessizce oturarak muhalefet yapın. Hiç değilse biraz ciddiyetinizi anlayalım.