Brezilya 220 milyon nüfusuyla dünyanın en kalabalık 6 ülkesi ve 8,5 milyon kilometrekarelik alanıyla da Güney Amerika kıtasının en geniş coğrafyasına sahip kalabalık bir nüfusa hakim olsa da, milli birlikten bahsetmek çok zor. Çünkü ülke 16. yüzyılda Portekizliler tarafından sömürgeleştirilen sonra Avrupa'dan gelen göçmenler ve Afrika'dan getirilen siyahi kölelerin yerli halkla karışması sonucunda, rengarenk bir toplum halini almış yüzlerce yıl devam eden sömürgecilik sadece karma bir toplum değil beraberinde yozlaşmış bir adalet sistemi ve akıl almaz bir yoksulluğa da neden olmuş. Öyle ki Brezilya'nın en zengin 6 kişisi nüfusun yarısının toplamından daha çok servete sahip. Gelir adaletsizliği nedeniyle milyonlarca insan günlük ortalama 2 dolara hayatta kalmaya çalışıyor ve sokaklar evsizlerle dolu.
Evsizlik öyle bir boyutta ki 13 milyon nüfusuyla ülkenin en kalabalık şehri olan Sao Paulo'nun en işlek caddelerinden tutun da başkent Brezilya'daki bakanlıkların bahçelerinde bile yaşayan insanlar var hem de az buz değil. Büyük şehirlerde tek bir sokakta yüzlerce evsiz görebilirsiniz, bu insanlar tuvaletlerini sokağa yapıyor. Naylon muşambalar arasında şanslılar derme çatma çadırlarda yaşıyorlar. Devlet tarafından tamamen yok sayılan evsizler hiçbir gelire sahip değil çoğunun kimliği bile yok. En yüksek evsiz nüfusunu barındıran Sao Paulo şehrinin ana caddelerinde dışkı kokusu duymak işten bile değil. Bu insanlar kiliselerin gün boyu dağıttığı yiyecek ve dilencilik yaparak yaşamlarını devam ettiriyor.
Hayattan hiçbir umudu kalmamış evsizlerin büyük bölümü de uyuşturucu bağımlısı. Sao Paulo gibi şehirlerin sokaklarında sadece bir saat yürüyerek alenen madde kullanan evsizleri rahatlıkla görebilirsiniz onlar günlük hayatın parçası olmuşlar ve kimsenin de umurunda değiller. Ancak halk için evsizler bir korku nedeni değil, korktukları şey ise biraz daha uzakta favela adı verilen arka mahallelerde Brezilya'daki gecekondu mahallelerine favela adı veriliyor Ama favelalar hayal edebileceğiniz başka yerlere benzemez. Yaklaşık 16 milyon insanın yaşadığı favelalar da elektrik su kaçak evlerdeki teknolojik aletlerin neredeyse tamamı çalıntı. Burada devlet yok devletin yasaları yok sadece ve sadece uyuşturucu çetelerinin belirlediği kurallar var. Yoğun nüfusa sahip dar ve karanlık sokaklarla labirent benzeri bir şekilde birbirine bağlanan evlerden oluşan bu mahalleler dünyanın en tehlikeli yerlerinden kabul ediliyor. Sokaklarda rakip çetelere ve polise karşı nöbet tutan ağır makineli çetelerin işlediği cinayetlerin ne bir hesabı ne de soruşturması var. Çünkü bu mahallelere polis kolay kolay giremiyor ilginçtir ama favelalar yaşayan İnsanlar kendilerini oldukça güvende hissediyor bu mahallelerde kolay kolay kavga olmaz. Kavga edenler bölgeyi yöneten çete tarafından cezalandırılıyor Mahalle içinde hırsızlık yapanların ise elleri kesiliyor. Sokak hayvanlarına zarar vermenin cezası da fiziki şiddet çetelerin kurallarına uymamakta ısrar edenler ise infaz ediliyor. Favela dışında yaşayan sıradan halk da tam olarak bundan korkuyor çünkü favelalar hırsızlığa müsade gösterilmediği için buradaki hırsızlar faaliyetlerini şehir merkezlerinde gerçekleştiriyor. Ani bir şekilde kaçırmalar motorlarla araçlara yaklaşarak soygun yapanlar her an her yerde zaten Brezilya'ya giderseniz size yapacakları ilk uyarı telefonlarınıza ve değerli eşyalarınıza dikkat edin olacaktır. Çalınan bu mallar daha sonra kurulan hırsız pazarlarında açık açık satılıyor. Hem de öyle gizli saklı yerlerde değil herkesin gözü önünde şehrin göbeğinde bu pazarlarda evsizler çöpten bulduklarını satarken Hırsızlar da ellerinde kalan malları satıyor. Onlar 2 dolar için insan öldürmeye tereddüt etmeyecek tipler. Aslında Brezilya polisi dünyanın en güçlü Eğitimli ve sert polis teşkilatlarından biri.
Zaman zaman favelalar geniş çaplı operasyonlar da düzenleniyor bu operasyonlarda çıkan çatışmalarda binlerce çete üyesi ve polis hayatını kaybetmiş olsa da nihayetinde devlet pavelaları çetelerin kontrolüne bırakmak zorunda kaldı. Brezilya'nın suç dünyasına basit bir örnek verecek olursak, sadece tek bir yerde 6. 750.000 nüfuslu Rio de jiro şehrinde 1 milyon kişi çetelerin kontrolündeki mahallelerde yaşıyor. Favelalar tek başınıza girerseniz ve yabancı olduğunuz anlaşılırsa başınız belaya girebilir. Ancak öyle bir düzen kurulmuş ki çetelerden izin alan yerel rehberler bu mahallelere Turist Gezileri düzenliyor.
Turistler sokaklardaki silahlı insanlara ve mahallelerdeki yoksulluğa çetelerin izin verdiği ölçüde şahit olabiliyor. Adamlar suçu ve yoksulluğu bile paraya çevirmenin yolunu bulmuş. Şimdi ülkenin en turistik şehri olan dünyaca ünlü Rio'daki Kurtarıcı İsa heykeline çok dikkat et 38 metre yükseklikteki bu heykel tüm şehre hakim bir manzaraya sahip ve dünyanın yeni harikasından biri Eğer Rio'daki favela sakinlerinden biriyle konuşursanız size şunu söyleyecektir; İsa bile bize sırtını döndü çünkü yüzü şehrin zenginlerine arkası ise favelaya bakıyor. Yine şaşıracaksınız ama Brezilya aynı zamanda Avrupa Birliği'ne komşu ilginç olsa da Brezilya'nın kuzeyinde Fransa'ya bağlı bir bölge var Fransız guyanası adındaki bu ülke Fransa toprağı ve Avrupa Birliği ülkesi para birimleri Euro onlar Avrupa Birliği'ne komşu olsa da Brezilya halkı tamamen kendine has bir dünyaya sahip. Öncelikle Brezilyalılar aşırı rahat insanlar eğer ihtiyaçlarını görebilecek kazanç elde ediyorlarsa daha fazlasının peşinde koşmak gibi dertleri yok. Zamanında bir yere gitmek dakik yaşamak işleri hızlı halletmek gibi dertleri de yok. Her şey yavaş ülkenin çoğu yeri yıl boyu sıcak bir iklime sahip olduğu için gece gündüz devam eden partiler hayatın temel fonksiyonlarından biri.
Favelalarda bile her saat parti var halk yaşadıkları tüm zorluklara rağmen yabancılara karşı oldukça sıcak kanlı ve yardım sever. Yolda kaldığınızda ya da başınıza bir şey geldiğinde sizinle Anadolu’daymışçasına ilgilenecek emin olabilirsiniz. Ancak tek konuda oldukça keskin bir ayrım var. Bu da fakirlik yerli ya da yabancı hiç fark etmez. Brezilyalıların insan ayırdığı tek konu ekonomik durum fakirleri gerçekten sevmiyorlar. Bir yandan helikopter şehri gezen zenginler, diğer yanda açlıktan ölen insanlar her yerde olduğu gibi parası olanlar hep mutlu. Türkiye konusuna girecek olursak da hemen hemen herkes ülkemiz hakkında bilgi sahibi. Ünlü bir Brezilya dizisi ve çeşitli filmler Kapadokya'da çekildiği için Türkiye denince akıllarına hemen Kapadokya geliyor. Brezilya'nın önde gelen senaryo yazarlarından clario Perez tarafından kaleme alınan salvaj dizisi iki aşk öyküsünü işliyor. Öykülerin birinde Türkiye'yi gezmeye gelen Bianka Kapadokya'da turist rehberi olarak çalışan Ziya’ya aşık oluyor ve Türkiye'de yaşamaya karar veriyor. Dizi Brezilya'da o kadar sevildi ki Türkiye'ye gelen Brezilyalıların ilk gittikleri yer Kapadokya ancak bizi Lübnanlı sanıyorlar bunun da hikayesi çok ilginç.
Brezilya Devleti 1800'lü yılların ortalar itibaren Osmanlı'dan işçi göçü talebinde bulunuyor. Osmanlı Devleti buna müsaade etmese de özellikle Lübnan coğrafyasından yaklaşık 200.000 kişi çoğunlukla kaçak yollarla Brezilya'ya giderek buraya yerleşiyor. Bu insanların kimliklerinde Osmanlı yazdığı için hepsi Turko olarak adlandırılıyordu ve bugün de onlara Turko bize ise Lübnanlı diyorlar. Günümüzde de Brezilya'daki Lübnan restoranlarında bizim yemeklerimiz aynı isimlerle görürseniz hiç şaşırmayın. Lübnanlılar Türk mutfağını alıp götürmüş. Osmanlı zamanındaki göçün bir sonucu olarak bugün evlerimizde içtiğimiz Türk kahvelerinin dahi çoğu Brezilya'dan gelmektedir. Ancak son birkaç yılda Brezilya devletinin Türk halkına yaklaşımında önemli değişiklikler olmaya başladı ülke Türkiye'den vize talep etmiyor. Çünkü geçmişten bugüne sıcak ilişkilerimiz var ancak ülkemizdeki ekonomik sorunlardan dolayı kendilerine kazanç kapısı arayan Türk göçmenler Brezilya üzerinden Meksika'ya ve Amerika'ya Kaçak giriş yapmaya başladığı için artık Türk turistler çeşitli zorluklarla karşılaşıyor. Bakalım gün geçtikçe kötüye giden bu ilişkiyi nasıl bir yarın beliyor….