KÜLTÜR-SANAT

Mıknatısın keşfini sağlayan Manyetik Spil Dağı’nın sırları

Manisa Spil Dağı, dünyanın en büyük mıknatısı olarak kabul edilmektedir. Tarih, mitoloji ve flora bakımından zengin bir dağdır. Spil dağının bilmediğiniz gizemleri bu yazımızda.

Abone Ol

Spil Dağı; Manisa şehir merkezinden 24 kilometre uzaklıkta yer alan tarih, mitoloji ve flora bakımından zengin bir dağdır. Antik Yunan ve Antik Roma dönemlerinin efsanelerini, mitolojik tanrı ve tanrıça öykülerini barındıran bu dağ, her dönem gizemli bir yer olarak kabul edilmiştir. Yerli, yabancı birçok araştırmacı tarafından dikkat çeken dağ hakkında çeşitli belgeseller yapılmış, farklı teoriler ortaya atılmıştır. Doğruluk payı kesin olarak bilinmemekle beraber, iddialardan biri Atlantis kentinin Manisa civarında olduğu yönündedir. Aynı zamanda dağın içerisinde büyük bir hazinenin gizli olduğu düşünceleri mevcuttur.

Manisa Spil Dağı, dünyanın en büyük mıknatısı olarak kabul edilmektedir. Manisa ismi, Spil Dağı’nın manyetik çekiminden kaynaklanan Magnesia’dan gelmektedir. Hatta mıknatısın ilk keşfi günümüzden 2500 yıl önce burada gerçekleşmiştir. MÖ 6. yüzyılda, Yunan filozof Thales bu dağa ait bir taşın demir cevherlerini çektiğini keşfetmiş ve taşa Magnesia’dan geldiği için “Magnesia taşı” ismini vermiştir. Lidya şehri olan Manisa’nın ismi, Yunanca Magnesia’dır. Daha sonra Manisa olarak değiştirilmiştir. Anlatılanlara göre mıknatıs etkisinden dolayı dağın üzerinden hiçbir şekilde uçak uçmamaktadır.

Spil Dağı ile ilgili iddiaların ve Manisa’da geçen efsanelerin bazıları şu şekildedir;

İngiliz Araştırmacının Atlantis İddiası

İngiliz araştırmacı Peter James; 1995 yılında Spil Dağı’nın ziyaret etmiş ve araştırma yapmak amacıyla Manisalı yazar Haydar Aksakal ile görüşmüştür. Haydar Aksakal, tüm yaşamını Manisa’yı araştırmaya harcayan ve Manisa hakkında çok sayıda kitabı bulunan bir yazardır. Peter James, Spil Dağı’nda yaklaşık bir hafta süren araştırmalar gerçekleştirmiştir. Daha sonra ülkesine dönen İngiliz arkeolog, oldukça etkilendiği Spil Dağı hakkında “Krallığın Çöküşü ve Atlantis’in Sırları Çözüldü” isimli kitap yazmıştır. Aradan geçen 3 yıldan sonra yanında Yunanlı arkeolog ve BBC ekibiyle birlikte, kitabını yazdığı kayıp kent Atlantis’i aramak için tekrar gelmiştir.

Manisalı yazar Haydar Aksakal’ın anlattığına göre; Peter James 25 Eylül 1998 günü; TRT’den arkeolog Semih Aközlü’nün de bulunduğu 5 kişilik bir ekiple beraber geri gelmiştir. Manisa Belediyesi ile de görüşülmüş, Ege üniversitesinden öğretim görevlileri de davet edilerek konu değerlendirilmiştir. Daha sonra bir helikopter ayarlanarak Spil Dağı’nda BBC ekipleri tarafından çekimler yapılmıştır. Antik Yunan filozofu Platon’un eserlerinde geçen ideal kıta ya da şehir Atlantis’in bu bölgede olduğu düşünülmektedir. Fakat araştırmacıların neyin izine rastladığı, BBC’yi bile Manisa’ya kadar getiren olayın ne olduğu tam olarak bilinmemektedir.

Şekerci Hüseyin Dedenin Hikâyesi

Bir zamanlar Gediz Nehri kıyısında yaşayan, Allah’ın Salih kullarından Şekerci Hüseyin Dede isimli bir evliya varmış. Anlatılanlara göre bu zat; Manisa’da neredeyse herkesin tanıdığı büyük, küçük herkese şeker dağıtmasıyla bilinen ve herkese yardım eden bir Allah dostudur. Bu veli kul; nedeni bilinmeyen bir sebepten dolayı, Manisa’yı çevrelemiş olan Gediz Nehri’nden hiçbir Cinin Manisa istikametine girmesine izin vermezmiş. Şekerci Hüseyin Dede’nin yaşadığı süre boyunca Cinler Manisa’ya girememiştir. Hatta sınırdan içeri girmeye çalışan Cinler de cezalandırılmıştır.

Günün birinde bu mübarek zat vefat ettikten sonra onun ölüm haberini alan Cinler âleminden büyük bir topluluk Manisa’ya hücum etmiş. Manisa adeta cinlerin istilasına uğrayarak en çok Cinin bulunduğu şehir haline gelmiş. Cinlerin neden Manisa’ya bu kadar ilgi duyduğu tam olarak bilinmese de, Manisa’da bulunan bir şeye karşı ilgi duydukları düşünülmektedir. Fakat Cinlerin defineleri korumak amacıyla kullanıldıkları ve hatta hazinelere ilgi duydukları bilinmektedir. Dolayısıyla Manisa’da büyük bir hazinenin olabileceği ve İngiliz araştırmacının da bu hazinenin izine rastlamış olabileceği düşünülmektedir.

Takunyalı Dedenin Getirdiği Altınlar

Manisa’da 1980’li yıllarda; Takunyalı ya da Nalınlı Dede ismiyle bilinen zararsız bir zat yaşarmış. Kimseye zararı olmayan bu adam, çizgili pijamalarıyla ve yaz kış ayağında takunyalarıyla dolaşırmış. Manisalı bir kuyumcu, Takunyalı Dedeyle ilgilenir, ona sık sık yemek verirmiş. Bir gün Takunyalı Dede, kuyumcunun yanına gittiğinde onun oldukça üzgün ve düşünceli olduğunu fark etmiş. Dede, kuyumcuya neyi olduğunu sorduğunda adam çok borcu olduğunu ve iflas ettiğini söylemiş.

Bunu duyan Takunyalı Dede, bu da bir sıkıntı mı, bekle beni diyerek yanından ayrılmış. Aradan saatler geçtikten sonra Takunyalı Dede kuyumcunun dükkânında elinde bir paketle geri dönmüş. Kuyumcu paketi alınca gördükleri karşısında çok şaşırmış. Paket içerisinde koca koca saf altınlar varmış. Kuyumcu, dedeye bu altınları nereden bulduğunu sorduğunda, dede geldiği yerde bunlardan çok fazla olduğunu söylemiş. Zaman içerisinde olayın duyulmaya başlamasıyla altının peşine düşen birçok kişi dedenin peşine düşmüş. Takunyalı Dede Spil Dağı’na çıkmış ve gizemli bir şekilde gözden kaybolmuş.

Spil Dağının Ünlü Efsaneleri

Mitolojik öyküleriyle ünlenen Spil Dağı, ismini Anadolu tanrıçası Kybele’den almaktadır. Dağın eteklerinde, taşa dönüşen Niobe’nin ‘’ağlayan kayası’’ yer almaktadır. Bölgede yine mitolojiye dayanan Pelops’un tahtı adı verilen Yarıkkaya bulunur. Niobe’nin kardeşi olan Pelops, babası Tantalos’un yaptırdığı kale sonrasında verdiği ziyafette, babası tarafından tanrılara kurban edilmiş. Dağı’n Akpınar bölgesinde yer alan, kayalara üzerine işlenmiş Kybele figürü ise, bölgenin bir diğer tarihi ve mitolojik hazinesidir. Bereketin sembolü Kybele’ye adanmış olan bu kayalığın, MÖ 13. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Yine Spil Dağı’nda bulunan bir dağın içine oyularak, özenle hazırlanmış olan mezarın kral Tantalos’a ait olduğu düşünülmektedir. Tantalos, Frigya Ülkesi Kralı ve Niobe’nin babasıdır.

Manisa ve Spil Dağı için ölümsüz bir isim olan ‘’Manisa Tarzanı’’ lakabıyla bilinen Ahmeddin Carlak ya da kendi ifadesi ile Ahmet Bedevi, Manisa’nın efsanevi isimleri arasındadır. Manisa Spil Dağı’nda yaşayan Ahmeddin Carlak, yaz kış tek bir şortla gezmesi sebebiyle Manisa Tarzanı lakabını almıştır. Türk kurtuluş savaşında savaştığı için istiklal madalyası almıştır. Kurtuluş Savaşı sonrasında Batı Anadolu’nun her yeri ateşe verilmiş ve Manisa’nın yemyeşil manzarası kapkara bir hal almıştır. Doğa tutkunu bir kişi olan Ahmet Bedevi, savaş sonrasında üzüntüsü sebebiyle Manisa’nın manzarasını tekrar yeşile döndürmek için burada yaşamaya karar vermiştir. Hayatını, Manisa’yı tüm Türkiye’ye örnek olacak şekilde ağaçlandırmaya adamış ve yaşadığı süre boyunca da binlerce ağaç dikmiştir. Manisa Spil Dağı’nın eteklerini yeniden yeşile kavuşturan kişidir. 1963 yılında ağaçların kesilmesi sebebiyle kalp spazmı geçiren Ahmet Bedevi hayatını kaybetmiş ve birçok ilde heykeli dikilmiştir. –keşif-