İslam dünyasında sıkça tartışılan ve kimi zaman olumsuz bir şekilde gündeme getirilen "mezhep" meselesi, aslında İslam’ın zengin ve derin yapısını yansıtan bir konu. Oldukça tartışmalara ve kafa karışıklığına neden olan bu konuyla ilgili din adamlarının İslam ışığında yaptıkları açıklamaları sizlerle paylaşıyoruz. İşte din adamlarının konuya açıklık getirmek amacıyla yaptıkları açıklamalar;
Mezhepler, İslam'ın pratik hayata yansıyan yönlerinde farklı yorum ve uygulamalara dayanmaktadır. Ancak bu farklılıklar, asla bir çatışma unsuru olarak görülmemelidir. Mezheplerin doğuşu, dinin temel prensiplerinden ziyade, pratik meselelerdeki farklılıkların bir sonucudur ve her biri haklı gerekçelere dayanır.
İslam dini, inanç ve ameli (pratik) olmak üzere iki ana kısımdan oluşur. Mezhepler, özellikle ameli hükümler üzerine yoğunlaşan farklı yorum ve uygulamalar geliştirmiştir. İslam'da ortaya çıkan bu farklılıklar, hiçbir zaman inançsal bir ihtilaf değil, dini esasların farklı sosyal ve kültürel şartlara uyarlanması gerekliliğinden doğmuştur.
Mezheplerin Doğuşu ve Temel Farklılıkları
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) dönemi sonrasında, İslam'ın farklı coğrafyalara yayılmasıyla birlikte, her bölgenin kendi sosyal, kültürel ve tarihi bağlamlarına göre farklı dini uygulamalar ve yorumlar ortaya çıkmıştır. İşte bu ihtiyaçlar, İslam'da dört büyük mezhebin (Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli) oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Mezhep imamları, İslam'ın esaslarına sadık kalarak pratikte yaşanacak çeşitli durumlar hakkında içtihatlarda bulunmuş ve bu içtihatlar zamanla mezhep haline gelmiştir. Her bir imam, farklı konuları kendi döneminin şartlarına göre anlamış ve bu farklı anlayışlar, mezheplerin temelini oluşturmuştur. Örneğin, Hanefi mezhebi, abdestin bozulup bozulmadığına dair bir meselede, Peygamber Efendimiz'in alnına batan taşın kanadığı için abdestin bozulduğunu kabul ederken, Şafii mezhebi, kadının dokunmasının abdestin bozulmasına neden olduğunu savunur. Her iki görüş de dayanakları itibariyle doğru ve geçerli kabul edilmektedir.
Mezheplerin Ortak Hedefi: İslam’a Hizmet
Mezhep imamlarının birbirlerine olan saygısı, İslam'ın gerçek özüdür. Her biri, farklı içtihatlar sunmuş ancak hiçbir zaman birbirlerini red veya inkâr etmemiştir. Mezhepler, birer ihtilaf değil, toplumların ihtiyaçlarına göre şekillenen dinî uygulamalardır. Örneğin, İmam-ı Azam (Ebu Hanife), bir fetva verdiğinde, “Bu, benim görüşümdür ve en güzel gördüğümüzü aktardık; ancak daha iyisini öne süren varsa, onun görüşü daha doğrudur.” derken, İmam Malik de “Ben bir beşerim, hata yapabilirim. Şayet yaptığım içtihat, Kitap ve Sünnet’e uygunsa kabul edin, değilse reddedin.” şeklinde bir yaklaşım sergilemiştir.
Farklılıklar Hakikatin Bir Yansımasıdır
Birçok kişi, farklı mezheplerin farklı hükümlerine şaşırabilir ve “Hak bir olur; nasıl böyle dört mezhep olabilir?” diye sorabilir. Ancak bu soru, derinlemesine incelendiğinde anlaşılacaktır ki her mezhep, hakikatle uyumlu bir yorumu yansıtmaktadır. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, bu soruya çok anlamlı bir yanıt verir: “Bir su, beş muhtelif mizaçlı hastaya göre beş farklı hüküm alır. Su, bir taraf için vacipken, diğer taraf için haram olabilir. Bu durum, her bir hükmün hak olduğunu gösterir.” Yani, mezhepler de tıpkı bu örnekteki gibi, farklı şartlara ve ihtiyaçlara göre şekillenen hak yoldur. Her birinin uyguladığı hükümler, farklı bir toplumsal yapının ve kültürün ihtiyaçlarına cevap verir.
Mezhepler Arasında Telfik Yapılabilir mi?
Fıkıh usulüne göre telfik, farklı mezheplerin hükümlerini bir araya getirme işlemidir ve bu işlem yalnızca mezhep imamlarının veya onlara yakın derecedeki müçtehitlerin yapabileceği bir iştir. Ancak telfik, her zaman geçerli olmayabilir. Özellikle temel dini hükümler üzerine yapılan bir telfik, geçersiz sayılır. Ancak bazen telafisi mümkün olmayan meselelerde, farklı mezheplerin görüşlerinden biri benimsenebilir.
Örneğin, İmam Ebu Yusuf’un, cuma namazını kıldığı sırada bir konuda hatalı olduğu anlaşılmış olsa da, Medine’deki diğer imamların görüşüne göre hareket ederek durumu telafi etmesi, mezhepler arası ihtilafların rahmet yönünü gösteren güzel bir örnektir.
Mezheplerin Birleşmesi Mümkün Müdür?
Dünya üzerinde şu anki koşullar ve insanların yaşam seviyeleri göz önüne alındığında, mezheplerin birleşmesi mümkün değildir. Ancak mezhepler, toplumların dini ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için ortaya çıkmış olup, her bir mezhep kendi içinde bir bütündür. Müslümanlar, kendi mezheplerine göre ibadetlerini yerine getirmeli ve büyük mezhep imamlarının içtihatlarına saygı göstermelidir.
Mezhepler arasındaki farklılıklar, sadece pratik uygulamalarda ortaya çıkan ihtilaflardır ve bu, İslam’ın zengin ve çok yönlü yapısının bir yansımasıdır. Her bir mezhep, İslam’ın hakikatine hizmet eden ve onun anlaşılmasına katkı sağlayan birer yol olmuştur.