Türkiye Yazarlar Birliği Erzincan Şubesi’nin bu haftaki konuğu Erzincan Valisi Doç. Dr. Hamza Aydoğdu oldu.

                Vali Hamza Aydoğdu TYB Erzincan Şubesi Kültürevinde  “Bilgi çağında okumak” başlıklı söyleşide  çocukların yetiştirilmesine ehemmiyet verilmesi gerektiğini belirterek “ Çocuklarımızın sadece fiziki ihtiyaçlarını karşılamakla kalmamalı, ruhlarına da dokunmanın yollarını aramalıyız” dedi.

Erzincan Valisi Aydoğdu, karla mücadele çalışmasını inceledi Erzincan Valisi Aydoğdu, karla mücadele çalışmasını inceledi

                Vali Doç. Dr. Hamza Aydoğdu konuşmasının bir bölümünde: “Dedelerimiz torunlarına değerler manzumesini öğretirdi. Yapılan araştırmalar babaların çocuklarına akşam evde hiçbir şeyle uğraşmadan geçirdiği süre 5 dakika. Öğrencinin okulda geçirdiği süre hayatının yüzde onu. Kalanını ise sokakta bilgisayar başında internette, ailesiyle ve arkadaşlarıyla geçiriyor. Aile olarak biz ne yapıyoruz? Biz okulda geçen  yüzde onluk bir süreyle her şeyi çözdüğümüzü sanıyoruz. Çocuklarla oturup konuşmuyoruz, kitap okumuyoruz. Mevcut değerler manzumesinin bir modeli olamıyoruz. Sonra da diyoruz ki eğitim sistemimiz bozuk olduğu için böyle oluyor diyoruz. Buna katılmamız mümkün değil. Yeniden bir murakabeye, öze dönüşe ihtiyaç var. Murakabemizi iyi yaparsak okul da sokak da şekil diğeştirir.  Geldiğim ilden bir örnek vermek istiyorum. Bir yıldaki evlenme sayısı 1820, boşanma sayısı ise 1600,   Erzincan’da halk günü yapıyoruz. Gelenlerin büyük ekseriyeti  boşanmış kadınlardan oluşuyor.  Bunun ekonomik sosyal sebepleri olabilir. Asıl sebep değerlerimizin saldırı altında olduğudur. Bir çocuk doğduğu iklimde ailesinden şefkati, merhameti ve insan sevgisini alabilmeli. Eğer bunları alamamışsa en iyi eğitim sistemi bile bu duygu ve düşünceleri ikame edemiyor.  İyi bir diploma sahibi olmak mümkün; ama iyi bir insan olmasına bu diploma yetiyor mu? Ailesinden bir şey alamayan insan iyi bir insan olamıyor maalesef.” şeklinde konuştu.
         
       Vali Aydoğdu konuşmasının bir bölümünde ise “Merhametli insanlara bakın. Onlar mutlaka annesinden ailesinden o duyguyu almıştır. İnsanın kabında ne varsa dışarıya o sızıyor. Gençlerde  okumaya karşı bir iştiyak var.  Kütüphaneler dolu. Öğrenciler okumak için mi yoksa ders çalışmak, akademik çalışmalar için mi gidiyorlar, kütüphaneye?Bu nesil bana göre test ve tost nesli oldu. Suç onların mı? Hayır. Çocuklarımız bize inanmıyor. Niçin inanmıyor, yıllar boyunca ne yaptığımızı biliyorlar. Konuşmalarımızla davranışlarımız çeşiştiği için…Bizim çocukları kandırmamız mümkün değil.  Diziler, internet, sokak bizden daha çok çocuklarla ilgileniyor.  Ahlaksızlıklar  zihin altına işleniyor.  Kötülükleri yavaş yavaş enjekte ediyorlar. İyilikleri çoğaltmaya yönelik  çocuklarımıza sorular sormamız gerekiyor. Harçlığın var mı diye sorduğumuz kadar  daha etkili sorular sormamız gerekir. Akademik başarısını merak ettiğimiz kadar, bu toplumum değer yargıları da çocuklarımızda yaşıyor mu merak etmeliyiz? Bu çağda bunu merak ediyor muyuz? Samimi olarak kendimize sormalıyız.
Biz anne ve babalar iyi anne babalık yapamıyoruz.  Buna rağmen gençler sıratı müstakimde devam ediyorlar. Yine de çoğu konuda bizden çok iyiler. Cüretkar şekilde dürüstler, hayır diyebiliyorlar, sadeler ve çevrelerine daha duyarlılar, rütbelerden çok kişiliğe bakıyorlar, katı bir ideolojik yapıları yok.Fakat bizler maddileşiyoruz. Diplomalı bir insanın duygusuz olması şaşırtıcıdır. Taziye evine giden bir çocuğun orada nasıl başsağlığı dileyeceğini bilmemesi anne ve babanın suçudur. Okuma kültürü aileden gelir. Çocuklar bizim sözümüze değil, ayak izlerimize bakar.” şeklinde konuşmasını sürdürdü.

Vali Hamza Aydoğdu yeni neslin artık her şeyin farkında bir nesil olduğunu, kibirli yöneticilere sıcak bakmadığını örnekler vererek anlattı. Konuşmasında: “Gençlerin göz hizasında olmak gerekiyor. Yukarıdan bakanları devirecek bir dip dalga, bir tusunami geliyor. Eğer gençlerle göz teması kuramıyorsak onları değerli kılıp iyi günde kötü günde yanlarında olmuyorsak makam ve mevkimiz ne olursa olsun dönüp bize bakmıyorlar, muhatap olmuyorlar, hatta bizden kaçıyorlar.
3 yıl sonra  kibirli yöneticiler taca çıkacak. Çünkü aşağıdan farklı bir anlayış geliyor. Aynı hizada yürüyen onları değersiz kılan her şeye sırt dönen bir nesil geliyor; buna ayak uyduramayanların ayakta kalması mümkün değil.
İletişim yıkarıdan aşağydı; şimdi aşağıdan yukarıya ve bir tusunami şiddetinde. Gençler babalarının statüsünün gölgesinde kalmak istemiyorlar;fert ve birey olarak değer görmek istiyorlar. Babalarının mesleklerini sormanıza müsaade etmiyorlar. Kendilerinin öne çıkarılmasını istiyorlar. Çocuklar doğal olanı  seviyor.  Batı, Osmanlı kültürünü almış ve kendi kültürüne adapte etmiş.  
Bugün Avrupalı insanın sosyal yaşamdaki mütevazılığı bizden esinlenmiştir. Bizim tarih ve kültürümüzden.Onun için bu hız çağında altan gelen şiddetli değişim ve dönüşüm karşısında kendimizi değişip dönüşmemiz gerekiyor. Yoksa gençler bizi taca atacak. ‘Lisani Hal lisanı kalden üstündür.’ Söylemek değil yaşayarak  göstermemiz gerekiyor.” dedi.

Vali Aydoğdu konuşmasının son bölümünde ise:  "Montaigne, “Ölüm” adlı denemesinde söyle bir anektoddan bahseder: 

Aristo, Hypanis ırmağının suları üstünde bir tek gün yaşayan küçük canlılar bulunduğunu söyler. Bu canlılardan, sabahın saat sekizinde ölenleri genç, akşamın beşinde ölenleri yaşlı ölmüş sayılır.”der.
Dünya 5 milyar yıl yaşında 60-70 yıllık ömre mukayese edildiğinde bir günden daha az bir süreye denk gelir.
Kısacık bu hayatta ve hızla sona doğru gittiğimiz bir ömürde kalıcı olan iyilik ve güzelliktir.
Bireylerden başlayarak bu iklimi yeniden inşa etmemiz gerekiyor.
Bu müktesabat ve birikim geçmişimizde tarihimizde kültürümüzde ve altını çizerek söylüyorum gençlerimizin genetik kodlarında var.
Yeter ki doğru bir üslup ve metodolojiyle onu ortaya çıkaralım"
dedi

E063A5Fb 09Bd 4F70 9991 B492Cb07Df36

                Söyleşinin sonrasında Vali Hamza Aydoğdu kendisine yöneltilen soruları cevaplandırdı. Yazarlar birliği üyeliri ile de tanışan  Valiye Yazarlar Birliği Şube Başkanı Halil İbrahim Özdemir tarafından bir teşekkür plaketi verildi.

Editör: Halil İbrahim Özdemir