GENEL

Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddet Artışını Tetikleyen Faktörler: Toplumsal, Ekonomik ve Psikolojik Etkenler

Kadına ve çocuğa yönelik şiddet son yıllarda arttı. Uzmanlar, şiddetin artışında toplumsal, ekonomik ve psikolojik faktörlerin rol oynadığını belirtiyor. Şiddetle mücadelede daha güçlü toplumsal bilinçlenme ve etkili önlemler gerekmekte.

Abone Ol

Kadına ve Çocuğa Yönelik Şiddet Neden Artıyor?

Son yıllarda dünya genelinde olduğu gibi Türkiye'de de kadına ve çocuğa yönelik şiddet olaylarının sayısında kayda değer bir artış gözlemleniyor. Uzmanlar, bu şiddet vakalarının artmasının arkasında çeşitli toplumsal, ekonomik ve psikolojik etkenlerin bulunduğunu belirtiyor. Şiddet, sadece bireyler için değil, toplumun geneli için ciddi bir tehdit oluşturan bir sorun haline gelmiş durumda.

Toplumsal Değişim ve Kadın Hakları

Kadına yönelik şiddet, toplumun tarihsel ve kültürel yapısına dayalı derinleşmiş eşitsizliklerin bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Kadınların toplumdaki rolü, özellikle geleneksel aile yapılarının hâkim olduğu bölgelerde sıkça sorgulanmakta ve kadınlar genellikle ikinci sınıf vatandaş olarak görülmektedir. Ancak, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda sağlanan ilerlemelere rağmen, bu kültürel normlar hâlâ birçok yerde kalıcı etkiler yaratmaktadır. Toplumda kadının ekonomik ve toplumsal statüsündeki eşitsizlikler, şiddetle sonuçlanan olgulara yol açabiliyor.

Ekonomik Krizler ve Stres Faktörü

Ekonomik zorluklar, özellikle işsizlik oranlarının artması, aile içindeki gerginlikleri artırmakta ve bu durum, şiddetin daha sık meydana gelmesine neden olabilmektedir. Kriz zamanlarında erkeklerin iş bulma ve ailelerini geçindirme konusunda yaşadığı zorluklar, psikolojik baskı yaratmakta ve bu da şiddet eğilimlerini tetikleyebilmektedir. Ekonomik güvencesizlik, ailelerin stres altında daha zor başa çıkmasına, bazen de çocuklara ve eşlere yönelik şiddet uygulamasına yol açmaktadır.

Psikolojik ve Ailevi Faktörler

Şiddet, bazen bireylerin yaşadığı kişisel psikolojik problemlerden de kaynaklanabilir. Şiddet uygulayan bireyler, genellikle öfke kontrolü sorunları, düşük özgüven, madde bağımlılığı veya geçmişteki travmalar nedeniyle şiddeti normal bir çözüm aracı olarak görebilirler. Aile içindeki şiddet döngüsünün devam etmesi, çocukların da bu durumu normalleştirmelerine ve ilerleyen yıllarda benzer davranışları sergilemelerine neden olabiliyor. Ailedeki olumsuz rol modelleri, çocukların şiddeti kabul etmeleri ve kendi ilişkilerinde şiddeti kullanma ihtimallerini artırabiliyor.

Hukuki ve Toplumsal Mücadele Eksiklikleri

Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele için çeşitli hukuki düzenlemeler ve yasalar mevcut olsa da, uygulama ve denetim eksiklikleri, bu yasaların etkinliğini sınırlıyor. Kadınların şiddet gördüklerinde başvurabileceği güvenli alanlar ve destek hizmetlerinin yetersizliği, mağdurların uzun vadeli çözüm bulmalarını engelliyor. Bunun yanında, toplumsal olarak şiddet karşısında duyarsız kalınması, halkın büyük kısmının bu konuyu "aile içi mesele" olarak görmesi, şiddetin yaygınlaşmasına zemin hazırlıyor.

Şiddetle Mücadelede Toplumsal Farkındalık Yetersiz

Toplumda şiddet konusunda toplumsal bir farkındalık oluşturan kampanyalar olsa da, bu kampanyaların çoğu yeterli etkiyi yaratamamaktadır. Özellikle kırsal bölgelerde ve düşük gelirli yerleşim yerlerinde şiddetle mücadeleye yönelik bilincin artırılması gerekmektedir. Eğitimsizlik, şiddet mağdurlarının yardım alma konusunda yaşadığı engellerin başında geliyor. Şiddetin kökenine inebilmek ve bunu etkili bir şekilde önleyebilmek için toplumsal bir dönüşüm ve daha fazla destekleyici politika gerekmektedir.

Çözüm İçin Ne Yapılmalı?

Kadına ve çocuğa yönelik şiddetle mücadele için çok yönlü bir yaklaşım benimsenmelidir. Şiddeti önlemek için toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusunda eğitimler, geniş çaplı farkındalık kampanyaları ve medya yoluyla kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda, şiddet mağdurlarına yönelik psikolojik destek hizmetleri ve güvenli barınma alanları arttırılmalıdır. Yasal süreçlerin hızlandırılması ve mağdurların şiddet karşısında güvende hissetmeleri için denetimlerin güçlendirilmesi de hayati öneme sahiptir.

Kadına ve çocuğa yönelik şiddet, sadece mağdurun değil, tüm toplumun ortak sorunudur. Bu sorunu çözmek, sadece cezai yaptırımlar değil, aynı zamanda eğitim, bilinçlenme ve destekleyici politikalarla mümkün olacaktır.