Bu sütun, kırmızı-gri Mısır granitinden yapılmış olup, kaidesinde Yunan haçları ve Nike heykeli bulunur1. Halk arasında “Kıztaşı” olarak anılmasının nedeni de bu Nike heykelidir.

Boyları 135 santimetre ağırlıkları 45 kilogramdı: Çiğ ilik tüketiyorlardı: Taş devri insanları… Boyları 135 santimetre ağırlıkları 45 kilogramdı: Çiğ ilik tüketiyorlardı: Taş devri insanları…

Sütun, İstanbul’un Fethi’nden sonra kurulan ilk Türk mahallelerinden biri olan Kıztaşı Mahallesi’ne de adını vermiştir1. 1908’deki Çırçır Yangını’ndan sonra yapılan düzenlemelerle yeniden ortaya çıkarılmıştır.

KIZTAŞI MI MARKİANOS MU?

Halk arasında kıztaşı olarak bilinen yer aslında adını Bizans İmparatoru Markianos’tan alır. Bu sütunu Milattan sonra 450-457 yılları arasında hüküm süren Markianos adına şehirde vali olan Tatiatus dikmiştir.

SÜTUN ÜZERİNDE KAYIP HEYKEL

Markianos Sütunu’nun üzerinde durduğu söylenen ve imparatora ait heykelin ne olduğu, ne zaman kaybolduğu merak konusu. Ancak şehrin yağmalandığı 1204 yılında götürüldüğü tahmin ediliyor.

FRANSIZ BİR SEYYAH TARAFINDAN KEŞFEDİLİYOR

Kıztaşı heykeli 17 metre uzunluğunda olan tek parça gri granit yapı. Bu yapı uzun yıllar çevresi kapalı olduğu iççin gözden kaçmıştır. Ancak sütunu ilk olarak eserine taşıyan kişi 1540 senesinde Osmanlı İstanbul’unda bulunan Fransız bir seyyah olan Pierre Gillesdir.

SÜTUNUN EN İLGİNÇ HİKAYESİ

Kıztaşı ve adına dair pek çok hikaye anlatılıyor. Bunlardan en ilginç olanı ne derseniz… Ayasofya inşası sırasında anlatılan hikaye olabilir. Anlatıya göre yapı inşa edilirken sihirli güçleri olan genç bir kız, sırtına yüklediği devasa bir sütunla inşaat alanına doğru yürür. Yolda kızın karşısına bir cin çıkar ve ona nereye gittiğini sorar. Kız, Ayasofya’ya gittiğini, çorbada tuzu olmasını istediğini söyleyince cin ona geç kaldığını, kilisenin çoktan bittiğini, sütunu boşa taşımamasını ve aldığı yere bırakmasını söyler. Kız, taşı aldığı yere bırakır ve kendi gözüyle görmek için Ayasofya’ya varınca, inşaatın bitmek şöyle dursun daha yarılanmadığını görür ve cinin onu kandırdığını anlar. Geri dönüp taşı götürmek ister fakat cine kandığı için sihirli güçlerinin artık işe yaramadığını fark eder. Taş da o gün bugündür kızın bıraktığı yerde durur ve kendini taşıyan kızdan adını alarak kıztaşı olarak orada kalır.

Editör: Yasemin Dülgeroglu