Bundan sonra Erzincan’da pasif değil aktif olacağım. Diyeceksiniz ki niye? Malumunuz geçenlerde tam anlamıyla Basın Medya sektörüne atılım yaparak artık Erzincan’da doğruları ve gerçekleri söyleyecek ve yazacak bir medya yayın yapmaya karar verdim. Aslında bu benim kişisel kararım. Asla bir etkilenme söz konusu bile değil. Kendi kişisel becerilerimin sayesinde oldu desek daha doğru olur. ‘’Sonradan başa dert olan evin çocuğu’’ misali gibi bir durum. Acaba ne demek istediğim daha iyi anlaşılır oldu. Her neyse aslında konu bu değil. Benim gündemim çok farklı malumunuz Başbakan Erdoğan’ın Afrika safarisinden dönerken uçakta yapmış olduğu açıklamada Her şeyin her an olacağını herkes duymuştur. Yani anlayacağınız kimse de çıt yok nefeslerin tutulması nerdeyse ay ve güneş tutulmasından daha da önemli oldu. Ok yaydan çıktı mı dersiniz yoksa farklı mı dersiniz onu bilemem. Ama bildiğim tek şey kabine de değişiklikler olacak. Bir çeşit mayaların kıyamet sendromuna benziyor galiba. AKP grubu şafak sayan asker gibi geri sayıma odaklandılar. Öyle ki o günü iple mi çekiyorlar yoksa halatla mı çekiyorlar o da belli değil. Eee ne olacak bakalım. Kimi AKP kurmayları artık geri dönüş yok diyorlar. Haydi, hayırlısı biz sonuçlara bakarız. Ankara’da ki Siyasi kulisler kadar Erzincan’da diğer iller gibi adrenalin çok yüksek dorukta, kim gidecek kim kalacak belirtileri, hangi dengeler değişecek gibi cevap bekleyen sorular şimdiden oluştu. Zaten basın ikametgâh yerini acil olarak Başbakanlık olarak değiştirdi. Tahminlerin sonu bitmek bilmiyor. Ardı arkası kesilmiyor. Televizyonlar, gazeteler, radyolar ve siyasi dergiler bangır bangır bağırmaya başlıyorlar. Şu anda ben bile gündemi ve konuşulanları çok sıkı takip ediyorum. Tabi ki edebildiğim kadar başka haber kaynağım maalesef yok, ama en azından vatandaştan farkım olması meslek icabı gereği takip etmek zorundayım. En ufak bir gündemi kaçırmam benim şahsi kanaatim olarak geri kalmış olarak görürüm. Mecburum yani anlayacağınız. Beni ilgilendiren tarafı kabine de hangi isimler gidecek veya hangi isimler kalacak ve gelecek, aslında benim en çok ilgimi çektiği konulardan biri bu. İkinci ise bu değişiklik ile ilgili ne gibi bir süreç ve yol haritası izlenecek. Değişiklik Hangi boyutlar da etkili olacak diye düşünüyorum. İnşallah memleket ve ülkemiz için hayırlısı olur diyorum. Çünkü bu değişiklik hamlesi ile önümüzde ki genel ve yerel seçimleri yüzde 50 oranında etkileyecek. O halde bu kadar telaşa bende kapılmazdım. Unutmadan söylemeliyim ki son zamanlar da HAS Parti’nin lağv edilmesinden sonra AKP’ye olan katılım da göz ardı edilemez. Mesela Numan Kurtulmuş’un da kabine de yer alacak yeni isim olması kesin iki kere ikinin dört etmesi gibi kesin diyorum. Yani kabine de Birleşenler Formülü daha da etkili olacak. Zaten bunu Dünya Âlem biliyor. Daha da önemlisi bir zamanlar gündemden düşmeyen açılımlar da seçenekler arasında da etkili olabilir. Hatta bir sene önce ki Uludere olayından sonra ki dönemde ki gelişmeler de bu kabineye yansıyacak ışıklardan biri, ancak aklıma bu kadar gelebiliyor. Başka önemli konular da var elbette ama kabine de ki değişiklik için önemli bir yere sahip olması gerekir. Bu değişiklik ile belki de tahminlerime göre son zamanlar da Hükümete zor anlar yaşatan Bölgede ki dengelere yön verecek isimler de olabilir. Ama şunu unutmamak lazım bölgede yaşanan olayların ucu çokta uzun değil. İplerin kopması an meselesi daha doğrusu ne kadar barışçıl yönde bölgede ki ülkelerle diplomatik ilişki içinde olsak da elbette ki bölgede ki ülkeler kendi milli menfaatlerini düşündüğünden bir takım işin içinden çıkmazlara sebep olacak üzücü ve artık savaştan başka bir seçenek olmayarak tehlikeli bir durum söz konusu,  o halde kısacası bu kabine aynı zamanda savaş kabinesi olaraktan ele almamız mümkün. Çünkü bölgede ki tehlikeli gelişmeler varken Türkiye elini kolunu bağlayarak bir köşeden izleyeceğini sanmıyorum. Her an bulunduğu coğrafik yapı itibari ile bölge de söz sahibi olan Türkiye muhakkak tüm diplomatik yolları sonuna kadar kullanır kullanmasına ama dünyanın jandarması Amerika Birleşik Devletleri ( ABD ) ve Türkiye müttefik olduğundan tıpkı iki ahbap çavuş gibi hareket ederek bazı birçok riskleri göze alacaklarını tahmin ediyorum. Daha doğrusu bu kabinenin savaş kabinesi olacağını nerdeyse kesin olarak tahmin ediyorum. Amacım savaş çığırtkanlığı yapmak değil. Tellalık hiç yapmam ama her tahmin bir dünya, bir hayat ve bir gerçektir. Henüz Arap baharı bitmiş değil. Sadece bahar ara sıra geç kalabiliyor. Yani tıkandı kaldı. Karanlık dış mihrakların evde ki hesabı çarşıya uymayınca işte böyle fos çıkarak arapsaçı gibi bela elbette ki Türkiye’den başka hangi devleti bulacak. Bölgede ki tehlike çanları çalarken bölgede sınırı olan tüm ülkelerde bu sese kulak verecek. Nasıl ki bölge de sınırı ve alakası olmayan dünyanın tee öbür tarafında ki Amerika bu sese kulak veriyorsa demek ki bölge şimdiden bulunmaz Hint kumaşı değerinde, bu benim kişisel tahminlerim biraz paldır küldür konuya hızlı bir şekilde girince elbette ki kendinizin bile tahminleri etkilenecek. PKK konusu ise arapsaçı gibi oldu. Ben bu konu da hiçbir şey demek bile istemiyorum. Aslın da konu çok uzun ama yeterince ön bilgi olarak uygun konuyu fazla dallandırıp budaklandırmaya gerek yok. Herkes iyi düşünsün bakalım hangi tahminler daha çıkacak.