Modern çağımızda, yeni plan şekilleriyle ve deprem risklerine paralel olarak modern, muhkem ve yalıtımlı apartmanlar yükseliyor. Maliyetleri ve faizler kimsenin umurunda değil, yeter ki hanım ve çocuklar rahat etsin.
         Para ve mal tamahıyla araziler istimlâk ediliyor, tek katlı, bahçeli, meyveli güzelim evler satılarak yıkılıyor veya yerine kat karşılığına veriliyor. Artık insanlarımız 100 m2 evlere de sığamıyor. İnsanlar sığıyor da, ah şu eşyalarımızı bir türlü rahat ettiremedik, sığdıramadık. Yatak odası, misafir odası, çocuk odası çalışma masası ve çekyat takımları, bizde aralarda dolaşıp duruyoruz. Ne yer sergilerimiz var nede yer sofralarımız var.
         Bütün bunların dışında planlarda yapılarda yer kazanma şartı ön plana çıkıyor. Zira yapılan çoğu dairelerin bölümlerde soba baca ve delikleri yok, bir seferberlik ya bir doğalgaz ya da elektrik kesintisi olursa halimiz nice olur. İhtiyaten evin bir kıyısına bir sobayı sığdıramadık, hurdacılara verdik. Diğer taraftan mutfaklarımızı güney cephelere çevirdik ve büyüttük, otuma odamız orası, yemek yediğimiz yerde orası oldu.  
         Evet, mutfaklarımız geniş ve yönleri güneye getirilmeli. Çünkü orada yemek odası takımlarımıza da yer bulmalıyız, yemeklerimizi orada yemeliyiz. Evvelce mutfaklarımız serinlik açısında hep kuzey yönlerde planlanırdı. Yemeklerimizi yemek kokuları içerisinde değilde oturma odalarında ve yer sofralarında yerdik. Bulaşıkları ve israfları artıran ayrı tabaklarda yemezdik.
          Yeni toplu konut dizileri ortaya çıktıkça, kiralar ucuzlayacak, daire fiyatları düşecek umuduyla bakılıyor, ama ne kiralar nede daire fiyatları aşağıya çekiyor. Örnek verecek olursak bilhassa yaz aylarında Erzincan ilimizde dahi en az haftada 20 kişi evleniyor. Her yeni evlenenler yeniden dizilen beyaz eşya ve oda takımlarıyla yeni ve büyük bir daireye taşınıyor. El bebek gül bebek gelin hanımlar artık yeni mobilyalarıyla kimsenin yanına yığamıyor, elleri sıcaktan soğuğa değmesin, bulaşık yıkamasınlar, Ama unuttukları bir şey var insan ne kadar çok rahata kavuşursa o kadar çok kendini boşlukta hisseder ve bahaneler arar. Çocuklarıyla aynı şehirde olmalarına rağmen tek başına bir evde, yalnız yaşayan analar babalar. İsyanları doğuran ikramlar.
Biz erkekler onların emrinde, kumandalar onların emrinde, her türlü kolaylıklar onlar için, teknolojiler onlar için.  Bütün bunlara rağmen erkeğine söz geçirme, ön plana geçme dürtüleri yüzünden geri tepmeleri ve bu gün artan aile huzursuzluklarını, boşanmalarını ortaya çıkarıyor. Demek oluyor ki, sadece evlerimizin dış ve iç tasarımı yeterli olmuyor. Sevgi, saygı, sadakat ve inanç unsurlarını ön plana alırsanız sizinle birlikte çevrenizde huzurlu olacaktır.