Kendi iş alanlarının yanı sıra diğer ülkelerde seçtikleri ve ekonomiyi etkileyen aileleri yanlarına alarak ekonomik alanda belirgin bir rol oynamışlardır.
Örgütlü bir azınlık oldukları için birbirlerini koruma eğiliminde olmuşlar ve seçtikleri kişileri kamuoyunda öne çıkararak rakiplerini etkisiz hale getirmişlerdir. Bu etkiyi, sermaye piyasası ve üretim araçlarına hâkim olma yetenekleriyle daha da artırmışlardır. Yahudilerin tarih boyunca ticaretteki başarıları, dünya finans ağında özel bir yere sahip olmalarıyla tanınır. Bu zenginliğin temelleri, tarihsel ve dini nedenlere dayanmaktadır.
Yahudilerin zengin olmasının temelini oluşturan prensiplerine göre, zenginlik, fakirlikten daha tercih edilir bir durumdur. Çünkü zengin insanlar genellikle dürüst ve yasal yollarla servetlerini elde ederler, çalmaya kalkışmazlar ve bu zenginlikleri sayesinde kişisel gelişimleri için daha fazla fırsat yakalarlar. Ayrıca, zenginlikleriyle başkalarına yardım etme yetenekleri vardır. Ancak, bu zenginlik göz alıcı bir şekilde sergilenmemeli ve mütevazı bir yaşam sürdürülmelidir. Zengin olmak, Tanrı’ya hizmet etme ve iyilik yapma fırsatları sunar, ancak bu yalnızca bir araçtır, asıl amaç değildir.
Yahudilerin Ticaretteki Başarısının Kökenleri
Yahudilerin ticaretteki başarısının kökenlerinden biri, MS 70 ve 136 yılları arasında yaşanan Yahudi-Roma savaşlarına dayanır. MS 70 yılında, General Titus’un Kudüs’ü fethetmesi ve Süleyman Mabedi‘nin ikinci kez yıkılmasının ardından, Yahudi topluluğunun gemilerle Avrupa’ya taşınması ve dünyanın dört bir yanına dağılmasıyla, Yahudi Diaspora dönemi başladı.
Bu savaşların sonucunda birçok Yahudi, Roma İmparatorluğu’nun farklı bölgelerine sürgün edildi veya köle olarak alındı. Ayrıca, Hristiyanlık Avrupa’da hâkim din haline geldi. Hz. İsa’nın Yahudiler tarafından uğradığı zulümler, bu dinin Yahudilere karşı düşmanlık beslemesine neden oldu. Bu nedenle Orta Çağ’dan önce, Yahudiler Avrupa’da toprak sahibi olamıyor, askerlik yapamıyor ve kraliyet makamlarında görev alamıyordu.
Ancak, Yahudilerin yapabileceği birkaç meslek vardı, el sanatları ve tefecilik bunlardan biriydi. Tefecilik, Hristiyanlıkta yasak olmasına rağmen, Yahudilere faizcilik yapma izni veriyordu. Bu durum, Yahudi topluluklarının zenginleşmesine yol açtı ve tefecilik, bankacılığın atası olarak kabul edilir hale geldi.
XI. yüzyıldan itibaren Batı Avrupa’da ulus devletlerin kurulması ve kapitalizmin gelişmesiyle birlikte, birçok Avrupa ülkesi, Yahudileri ticari faaliyetlerden uzaklaştırmak amacıyla dini gerekçelerle sürgün politikaları izledi. Bu sürgünler sonucunda, Yahudiler o dönemde etkili bir güç olan Türk Dünyası’na ve Osmanlı İmparatorluğu’na sığındılar. Bu sayede, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar, sosyal ve ekonomik açıdan daha iyi bir yaşam imkânı buldular.
Yahudiler ve Türkler arasındaki ilişki ise genellikle olumlu olmuştur. Türklerle Yahudiler arasında neredeyse hiç savaş yaşanmamıştır. Bu da Türk-Yahudi ilişkilerinin uzun yıllar boyunca verimli ve dostane olduğunu gösterir. Ancak, son yıllarda Filistin-İsrail çatışmaları nedeniyle gerilimler artmıştır.
Akrabalık Bağları Yahudiler İçin Büyük Önem Taşıyordu
Akrabalık bağları Yahudiler için büyük önem taşır. Yahudi dini inançlarına göre, bir Yahudi’nin Yahudi olmayan biriyle evlenmesi, kabul edilmez veya dini kurallara aykırı kabul edilir. Buda onların birbirlerine sıkı sıkıya bağlı olmasını sağlar. Akrabalık bağlarının güçlü olması zenginliklerini korumalarına yardımcı olmuştur.
Orta Çağ’da Yahudiler, yüksek faiz karşılığı borç verme pratiğiyle zenginleşmeye çalıştılar, ancak bu tek çıkar yol değildi. Ortaçağ boyunca, Yahudilerin borç verdiği zengin Avrupalılar, Yahudi mahallelerini basarak servetlerini yağmalayabilirdi. Yahudiler, servetlerini saklamak ve korumak için, daha güvenli ülke ve şehirlerde yaşayan akrabalarını aracı olarak kullanırdı. Bu nedenle gayrimenkule yatırım yapmaktan kaçınırlar ve servetlerini daha değerli madenlere çevirirlerdi. Bu madenler dünyanın her yerinde değerliydi ve sürgün edilseler bile zenginliklerini korumalarına yardımcı olurdu.
Yahudiler, az sayıda oldukları ve dışlanmış oldukları için birbirlerine sıkı sıkıya tutunurlardı. Dini inançları ve akrabalık ilişkileri, Yahudilerin dayanışmasını ve birbirlerine destek olmalarını sağlardı. Bu nedenle, aile bağları hiç kopmazdı ve zor durumda kaldıklarında birbirlerine destek olurlardı.
Yahudilerin bulundukları ülkelerde ticaret yapmaları ve eğitim almaları yasaklandığı için, daha iyi durumda olan aileler çocuklarını farklı ülkelerdeki akrabalarının yanına göndererek farklı işleri öğrenmelerini sağlarlardı. Bu, Yahudi gençlerin dünyayı daha geniş bir perspektiften görmelerine yardımcı olurdu.
Yahudilerin Orta Çağ’da zenginleşme stratejileri, yüksek faizli borç verme pratiğinden daha fazlasını içeriyordu. Aile bağları, dayanışma ve farklı deneyimler kazanma isteği, Yahudilerin bu dönemdeki başarılarının temelini oluşturdu. Bu başarılar sadece maddi zenginlikle sınırlı değildi, aynı zamanda bilgi ve deneyim birikimini de içeriyordu. Bu nedenle, Yahudilerin tarih boyunca birçok alanda başarılı olmaları sürpriz değildir.
Yahudilerin İş Dünyasındaki Felsefesi ve Prensipleri
Yahudi iş dünyasının temel mantığı ve felsefesi, onların finansal başarılarına önemli bir katkıda bulunmuştur. Bu felsefe, iş yapma, kazancı biriktirme ve servet koruma konularında rehberlik eden önemli prensipler içerir.
Gösterişten uzak kalmak: Aile fertlerinin medyatik olmamaya ve gösterişten uzak kalmaya çalışmaları gerektiğidir. Yahudiler, servetlerini koruma ve olası tehlikelerden kaçınma amacıyla düşük profil tutmayı tercih ederler. Bu, onların dikkat çekmekten kaçınarak güvende olmalarını sağlar.
Kavanoz sistemi: Kazandığınız parayı saklama ihtiyacını vurgular. Bu, kavanoz sistemi olarak da adlandırılır. Kazandığınız parayı biriktirmek, rahatlık sağlayan bir yöntemdir. Birikimlerinizi servetinizi korumak için kullanabilirsiniz. Buna ek olarak, ihtiyacınız olduğunda bir kenarda biriktirdiğiniz paraya erişebilmeniz önemlidir. Yahudiler, 20 liraları varsa en fazla 10 liralık iş yaparlar ve kalan 10 lirayı yedekte tutarlar.
Uzun vadeli düşünme gerekliliği: Yahudi prensiplerine göre, bir işte uzmanlaşmak ve başarılı olmak uzun yıllar alır. Her işte başarılı olmanın sadece kişinin ömrüne sığmayacak kadar uzun bir süre gerektiğini vurgular. Bu nedenle, bilgi ve becerilerin nesilden nesile aktarılması önemlidir.
Yahudi geleneklerine göre, aile içinde meslekler ve işler kuşaktan kuşağa aktarılmaya büyük önem verilir. Genel olarak Yahudi topluluklar, ailelerinin işlerini devam ettirme konusunda büyük bir özveri gösterirler ve bu nedenle genellikle birçok Yahudi ailesinin işlerle ilgili derin bir bilgi birikimi vardır. Örneğin, bir Yahudi ailesinde bir kişi doktor ise, aynı aile içinde babası veya dedesi de genellikle doktordur.
Dayanışmayı ve aile bağlarını önemser: Yahudiler, birbirlerine sıkı sıkıya tutunurlar ve aileleri arasında güçlü bağlar geliştirirler. Bu, birbirlerine destek olmalarını, işbirliği yapmalarını ve servetlerini korumalarını sağlar.
Daima bir bilene danışma gerekliliği: Yahudi iş adamları, zor durumda kaldıklarında bir akıl hocasının veya mentörün fikirlerine başvururlar. Bu, dışarıdan objektif bir bakış açısı getirir ve daha iyi kararlar alınmasına yardımcı olur.
Yazılı anlaşmalar: Yazılı anlaşmalara ve sözlerin yerine getirilmesine büyük önem verir. Yahudiler, sözlü anlaşmalar yerine yazılı anlaşmaları tercih ederler. Bu, güvenilirliği artırır ve iş ilişkilerini sağlamlaştırır.
Önce hediye et sonra sat stratejisi: Yahudilerin iş dünyasındaki zekice hamlelerinden biridir. Bu strateji, bir ürün veya hizmetin satışından önce müşterilere özgür bir örnek sunarak potansiyel talep yaratmayı amaçlar. Bu stratejinin başarılı bir örneği verildiğinde, bu örnekten yola çıkarak daha fazla müşteri kazanabilir ve satışları artırabilirsiniz.
Bu strateji, ürünün kalitesini ve kullanışlılığını potansiyel müşterilere gösterme fırsatı sunar. Aynı zamanda, ücretsiz örneklerin sahipleri, ürünün etkili olduğunu kanıtlamış olur. Bu tür bir strateji, ürünün tanıtımı ve satışını artırmak için etkili bir yol olabilir.
Kendi işinin patronu olma: Yahudi topluluğunda köklü bir gelenektir. Yahudiler, bağımsız iş yapmayı tercih etmişlerdir ve başkaları için çalışmak yerine kendiişlerini kurmayı ve yönetmeyi değerli bulmuşlardır. Onlar için, başka birinin hizmetinde çalışmak, dini açıdan hoş karşılanmayan bir şey olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle, Yahudiler yüzyıllar boyunca bağımsız iş sahipleri ve girişimciler olarak faaliyet göstermişlerdir.
Diğer stratejiler: Bu küresel akıl tarafından kullanılan bir diğer strateji, insanları ve ülkeleri kolayca manipüle etmelerine olanak tanıyan temel ihtiyaç maddelerini denetlemeleri yöntemidir. Günümüzde faaliyet gösteren enerji şirketlerinin büyük bir çoğunluğu Yahudilere aittir. Aynı şekilde, sağlık sektöründe faaliyet gösteren ilaç ve medikal firmalarının çoğu, bunların sahipleri veya satın aldıkları yerel işbirlikçilerin kontrolünde bulunmaktadır.
Tarım ve hayvansal gıdaların pazarlanması da dâhil olmak üzere temel gıda ürünlerinin üretiminde ve dağıtımında, büyük ölçüde bu küresel firmaların veya onların yerel işbirlikçilerinin etkisi bulunmaktadır. Ayrıca, silah sanayi ve teknoloji sektöründe faaliyet gösteren birçok firma yine bu gruplara aittir.
Kısacası, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak için gereksinim duyduğu ürünlerin üretimi ve dağıtımı konusunda, genellikle Yahudiler veya onların yerel işbirlikçileri söz sahibi olmaktadır. Bu nedenle, çeşitli bahanelerle temel ihtiyaç maddelerinde piyasada kıtlık yaratma yeteneği sayesinde insanları ve ülkeleri manipüle edebilme gücüne sahiptirler. Ayrıca, kendilerine rakip çıkmasını önlemek ve insanları sömürmeye devam etmek için kanunları kendi lehlerine çevirmektedirler.
Kaynak:keşifiz