KÜLTÜR-SANAT

Unutulmaz şair Necip Fazıl Kıssakürek kimdir?

Hayatı ve edebi kişiliğinden, Tasavvuf ile tanışması,Nazım Hikmet ile bağı ve eserlerine kadar merak edilenler

Abone Ol

Türk Edebiyatının o unutulmaz şairi aynı zamanda  romancı, oyun yazarı ve İslamcı ideolog Necip Fazıl Kıssakürek hakkında merak edilenleri sizler için bir araya getirdik.

Kendisi kadar büyük bir üne sahip diğer bir Edebiyatçı Nazım Hikmet ile ne kadar farklı dünya görüşüne sahip olsalar da çok yakın iki dost olmaları herkes tarafından pek bilinmez. Genellikle kavgaları, birbirlerine eleştirileri sebebiyle düşman gibi algılanırlar oysa ki Necip Fazıl bir keresinde Nazım Hikmet ile ilgili “Ulan biz aynı mahallede beraber kız tavlıyorduk, siz neden bahsediyorsunuz bile demişti. Zıt görüşlere sahip bu iki büyük isim aynı sahada farklı tarzlarda hizmet vermiş, hem dost hem tartışmalı bir süreci birlikte geçirmişti. Bu da gerçekten başarıyı bileğinin hakkıyla kazanmış bu fikir adamlarının fikirlerine ne kadar sadık olduklarını ortaya koyuyor.
Bu kıssa bilginin ardından Necip Fazıl’ın hayat hikayesine geçelim.

Hayatı;

Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1904’te İstanbul’da doğdu. 25 Mayıs 1983’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Çocukluğu büyükbabasının Çemberlitaş’taki konağında geçti. Bahriye Mektebi’nde, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde öğrenim gördü. Felsefe Bölümü’ndeki öğrenimini yarıda bırakarak 1924’te Paris’e gitti. Bu kez Sarbonne Üniversitesi’nde felsefe eğitimi almaya başladı. 1925’te öğrenimini tekrar yarıda bırakıp yurda döndü. 1926-1939 arasında İstanbul’da çeşitli bankalarda çalıştı. 1939-1943 arasında Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Devlet Konservatuvarı, İstanbul Güzel Sanatlar Akadamesi’nde dersler verdi. Yazarlık, yayıncılık yaptı.

Necip Fazıl Kısakürek’in Edebi Kilişiği:

İlk şiirleri 1922’de “Yeni Mecmua”da yayınlandı. Milli Mecmua, Hayat ve Varlık dergiler inde yayınlanan şiirleriyle tanındı. 14 Mayıs 1929 – Ağustos 1936 arasında 17 sayı Ağaç dergisini yayınladı. 1943-1971 arasında “Büyük Doğu” dergisini çıkardı. Son Posta ve Yeni İstanbul gazeteler inde yazarlık yaptı. “Sabırtaşı” (1940) oyunuyla 1947 CHP Piyes Yarışması’nda birincilik kazandı. 1928’de basılan “Kaldırımlar” adlı şiir kitabı büyük ilgi gördü. Bu kitabın ardından uzun süre ” Kaldırımlar Şairi ” olarak anıldı.

1930’lardan sonra özgün şiirden koptu. Mistisizmi İslami değerlere bağlayan, dinsel ve toplumsal bir kavga sanatına yöneldi.

“Sonsuzluk Kervanı” isimli şiir kitabını uzunca bir aradan sonra 1955’te yayınladı. Şiiri, üstün bir algılama sorunu ve mutlak gerçeği, yani Allah’ı arama yolunda sonsuz bir uğraş olarak gördü. Sağlam bir dil yapısına ve tirajik öğelere dayanan mistik eğilimli şiirlerinde çağdaş insanın bunalımlarını işledi. Türk şiirinde bir gizem rüzgarı estirdi, Fazıl Hüsnü Dağlarca ile Cahit Sıtkı Tarancı ‘nın da aralarında bulunduğu birçok şair üzerinde etkili oldu. Garip akımı nın ortaya çıkışıyla şiirden uzaklaştı.
Güçlü bir yazım tekniğinin görüldüğü tiyatro oyunlarında ise daha çok korku ve kaygı psikolojisini işledi.

Hatıra, makale, inceleme türü eserlerinde daha çok dinsel ve siyasal konuları ele aldı.

Necip Fazıl Tasavvufla nasıl tanıştı?

Necip Fazıl, İstanbul’un işgal dönemlerinde Heybeliada Bahriyeli Mektebi’nden mezun olmuştu. Bu okul Türk Edebiyatı bakımından önemli yer tutuyordu. Çünkü aynı dönemde büyük şair Yahya Kemal Beyatlı okulda edebiyat hocalığı yaparken, Necip Fazıl ile aynı dönemde Nâzım Hikmet’te okulun öğrencilerinden biriydi.

Heybeliada Bahriyeli Okulu’nun bir önemli özelliği ise İstanbul’un işgali ile birlikte, okulun öğrencilerinden çoğunun Anadolu’daki Kurtuluş Mücadelesi’ne gitmesidir. Bu öğrencilerden birisi ise Nâzım Hikmet’ti.

Necip Fazıl da okulu bırakıp Anadolu’ya gidenlerdendi. Ama Anadolu’da fazla zaman geçiremedi. Çok fazla istediği Felsefe Bölümü’nde okumaya hak kazanarak İstanbul’a geri döndü. Bahriyeli Okulu’nda başladığı şiir çalışmaları, bu dönemde hız kazandı. İlk şiiri “İkdam” isimli gazetede yayınladı. Gazetenin o dönemki müdürü ise Yakup Kadri Karaosmanoğlu’ydu.

Necip Fazıl’ın hem genç hem derin şiirleri bir anda edebiyat çevreleri tarafından ilgi görmeye başladı. Öyle ki Türk Edebiyatı’nın önemli isimlerinden Ahmet Haşim bir toplantı da Necip Fazıl’a “bu sesi nereden buldun çocuk?” diye iltifatta bulunmuştu.

Necip Fazıl’ın manevi sorunsalları Bahriyeli Mektebi’nde başlamış ve katlanarak devam etmişti. Bu iç hesaplaşma onda ciddi ruhsal huzursuzluklara sebep oluyor, bu düşüncelerden kaçmak için kendini alkole ve gece hayatına atıyordu. Bu dönemde özellikle Fikret Adil, Abidin Dino ve Peyami Safa ile olan arkadaşlığı hayatında büyük yer kaplıyordu. Bu dört sanatçının yaşadıkları bohem hayat, sonraki yıllarda Fikret Adil tarafından “Asmalımescit 74” isimli bir romanda anlatılmıştır.

Necip Fazıl, yaşadığı içsel sorunlardan kaçamayacağını anladığında hayatında bir değişiklik yapmak istedi. İlk olarak İstanbul’dan ayrılıp Avrupa’ya gitmeyi plandı. 1925 yılında yeni kurulan cumhuriyetin başarılı bazı öğrencileri Avrupa’ya gönderdiği bir sınavın tertip edildiğini öğrendi. Sınava girdi ve kısıtlı kontenjandan Avrupa’da okuma fırsatı buldu.

Necip Fazıl, aynı yıl Sorbonee Üniversitesi’nde Felsefe okumak için Paris’e taşındı. İstanbul’dan kaçmak istediği hayat, burada kendini daha ağır şartlarda buldu. Necip Fazıl, Paris’teki günlerini çoğu zaman barlar ve gece hayatında geçirdi. Paris sokaklarında sabahlara kadar dolaşıyor, içine düştüğü çelişkilerden kurtulmaya çalışıyordu. Öyle ki okumak için gittiği Paris’te bir kez bile okuluna uğramadı. Ünlü “Kaldırımlar” şiirini ise bugünlerde yazdı. Günler böyle geçerken Necip Fazıl Paris’te yapamayacağını anladı. Zaten maddi sıkıntılarda peşini bırakmıyordu. Böylece İstanbul’a haber gönderdi ve Türkiye’ye geri döndü.

Türkiye’ye geri döndüğünde şiirler yazmaya devam ediyordu. İsmi ise iyiden iyiye duyulmaya başlamış, o dönemler Bab-ı Âli’de geleceğin umut veren genç şairlerinden biri olarak ilgi görüyordu.

Necip Fazıl’ın hayatını değiştiren ise bir vapur gezisinde, yolculuk boyu sohbet ettiği bir adamdan duyduğu bir isimle başladı. Bu isim Abdülhakim Arvasi’ydi. Abdülhakim Arvasi, o dönemler Beyoğlu Camii’nde vaaz veren bir hocaydı.

Bir gün Abidin Dino ile beraber Beyoğlu’ndaki dairelerinden otururken, Necip Fazıl’ın aklına o günün cuma olduğu geldi. Abidin Dino’yu da ikna ederek Beyoğlu Camii’ne gittiler. Orada Abdülhakim Arvasi’nin sohbetini dinlediler ve çıkışta da tanıştılar. Abdülhakim Arvasi, tahsilli bu iki sanatçı genci tekkesine davet etti.

Bu görüşmeden sonra Necip Fazıl ve Abidin Dino, Abdülhakim Arvasi’nin tekkesine gittiler. Orada geçen sohbet Necip Fazıl’ı derinden etkiledi. Sanki yıllardır cevap bulmak için sabahladığı o çelişkilerinin sonu gelmiş gibiydi. O günden sonra Necip Fazıl, Abdülhakim Arvasi’nin devamlı yanına gitti ve sohbetler etti. Ondan aldığı tavsiyelerle beraber, içsel olan şiiri artık topluma dönük olmaya başladı.

Necip Fazıl’ın bugün dahi Türkiye tarihinin hem düşünce hem siyasi atmosferine yön veren fikirsel değişimi böyle başladı.

1934 yılında dahil olduğu Nakşibendilik tarikatından sonra ülkedeki siyasi gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulunmaya başladı.  1943 yılından sonra çıkardığı Büyük Doğu dergisinde yazdıklarıyla 1945 yılındaki Tan Gazetesi Baskınını, 1952 yılında Malatya'da gerçekleşen Ahmet Emin Yalman suikast girişimi öncesi Yalman'ı hedef alan yazılar yazmış;  Komünist Rusya'ya karşı ABD lehine yazılar yazmıştır. Bu dönemde fikirleri Millî Türk Talebe Birliği'ndeki gençler tarafından sahiplenilmiştir. 

Soğuk Savaş döneminde Türkiye'de antikomünizm akımın öncülerinden olmuştur.  Ayrıca dünya bakışı çerçevesinde yakın tarihi de yorumlamış ve bu yönde resmî tarihin alternatifi olarak, Vahdettin: Vatan Haini Değil Büyük Vatan Dostu gibi kitaplarla tarih yazımına da girişmiştir.

25 Mayıs 1983 tarihinde evinde (İstanbul Erenköy)  79 yaşında hayatını kaybetti. Cenazesi ise Eyüp Sultan Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Eserleri;

Şiir :

•    Örümcek Ağı (1925)
•    Kaldırımlar (1928)
•    Ben ve Ötesi (1932)
•    Sonsuzluk Kervanı (1955)
•    Çile (1962)
•    Şiirlerim (1969)

Öykü ve Roman :

•    Ruh Burkuntularından Hikayeler (1965)
•    Aynadaki Yalan (1980)
•    Kafa Kağıdı (1984)

Tiyatro :

•    Tohum (1935)
•    Bir Adam Yaratmak (1938)
•    Künye (1940)
•    Para (1942)
•    Namı Diğer Parmaksız Salih (1949)
•    Reis Bey (1964)
•    Abdülhamit Han (1969)

Monografi – Makale – Fıkra – Hatıra :

•    Birkaç Hikaye Birkaç Tahlil (1933)
•    Namık Kemal (1940)
•    Çerçeve (1940)
•    Son Devrin Din Mazlumları (1969)
•    Hitabe (1975)
•    İhtilal (1975)
•    Yılanlı Kuyudan (1970)
•    Hac (1973)
•    Babıali (1975)
•    İman ve İslam Atlası (1981)

Ödülleri :

Ahmet Necip Kısakürek (26 Mayıs 1904, İstanbul - 25 Mayıs 1983, İstanbul), Türk şair, romancı, oyun yazarı ve İslamcı ideolog. Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü'nü (1980), İman ve İslam Atlası adlı eseriyle fikir dalında Millî Kültür Vakfı Armağanı'nı (1981), Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü'nü (1982).
Başarılı Şairimiz 

Necip Fazıl, eserleri ve eserleri aracılığı ile yaydığı fikirleriyle ölümsüz olmaya devam edecek.