Yaşanmış hikâyelerin anlatıldığı ya da sadece söylentilerden ibaret olan bu ürkütücü yerlere Türkiye’de de rastlamak mümkündür. Bu yerlerle ilgili anlatılan hikâyelerin birçoğu tam olarak açıklığa kavuşturulamamıştır. Türkiye’de yer alan ve hakkında gizemli hikâyelerin anlatıldığı korkutucu yerlerden bazıları şu şekildedir;
1- Davutlu Köyü (Karadedeler Olayı)
Davutlu Köyü, Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesine bağlı bir köydür. Köy ile ilgili anlatılanlara göre; 1989 yılında yaşanan olayda, köylüler hava karardıktan sonra cinni varlıkları görmeye başlamıştır. Gördüklerinden korkan köy halkı, uzun bir süre evden dışarı adım atamaz hale gelmiştir. Olayın duyulması üzerine gazeteciler işin aslını öğrenmek için köye gitmiş ve yaptıkları röportajlarda herkes aynı varlıkları gördüğünü iddia etmiştir.
Uzun süre köyde kalan gazeteciler herhangi sıra dışı bir olaya rastlamamıştır. Bu sebeple gazetecilerden biri, kamerasını 14 yaşında bir çocuğa bırakıp köyden ayrılmıştır. Herhangi bir durumla karşılaştığı zaman kayıt yapmasını istemiştir. Aradan geçen 3 günden sonra gazeteci gözaltına alınmıştır. Çünkü kamerayı verdiği çocukta dâhil köydeki 3 ayrı evde 7 kişi parçalanarak öldürülmüştür. Bir süre sonra gazetecinin giysileri ve not defteri bir ormanda bulunmuş, kendisinden bir daha haber alınamamıştır. Gazetecinin tutuklandığı dönemde, onu sorgulayan jandarma ise, bir süre sonra bunalıma girerek intihar etmiştir. Bu olayların duyulmasının ardından köyden birçok kişi başka yerlere göç etmiştir.
2- Issız Cuma Mezarlığı
Issız Cuma Mezarlığı, Çanakkale’nin Yenice ilçesine bağlı Seyvan ve Çakıroba köyleri arasında yer almaktadır. Mezarlıkta yaşandığı anlatılan sır dolu olaylar ise oldukça ürkütücüdür. 1335 yılında yapılan caminin etrafında mezarlıktan başka herhangi bir yapı bulunmadığı için ıssız adı verilmiştir. Cami avlusunda bulunan bu mezarlık 680 yıllık tarihe sahiptir. Bir anne ve bebeğe ait olan 2 ayrı mezarın her seferinde yeniden birleştiği anlatılmaktadır.
Anlatılan hikâyeye göre; bir kız bebek dünyaya getiren Hatice isimli kadın kısa süre sonra hayatını kaybetmiştir. Ayşe ismi verilen bebek ise doğumdan 20 gün sonra hayatını kaybeder ve annesinin mezarının yakınında bir mezara defnedilir. Birkaç gün sonra ziyarete giden yakınları iki mezarın birleştiğini görünce oldukça şaşırırlar. Mezarları ayıran yakınları daha sonra tekrar birleştiğini görür. Bu olay birkaç kez tekrarladıktan sonra anne ve kızın mezarlarını olduğu şekilde bırakılır. Yaşanan bu olay ”Siccin 2” adlı korku filmine de konu olmuştur.
3- Molla Zeyrek Camii
Molla Zeyrek Camii, İstanbul Fatih’te bulunmaktadır. Cami, İstanbul’un fethinden sonra bir kilisenin camiye çevrilmesi ile ortaya çıkmıştır. Caminin günümüzde park haline getirilmiş olan arazisi ilgili ürpertici hikâyeler anlatılmaktadır. Bölgede yaşayanlar park alanının önceden ahır olduğunu söylemektedir. Ahırın içerisinde bir kuyu olduğu, altında ise bir mahzenin olduğu iddia edilmektedir. Ahıra hayvanlarını bırakanlar akşamları duydukları çığlık sesleri sebebiyle oraya gitmekten korkarlarmış. Ahırın altında bulunan mahzenin devasa bir tünele açıldığı söylenmektedir. Günümüzde park olarak kullanılan bu bölgeden çığlık seslerinin hala duyulduğunu söyleyenler mevcuttur.
4- Yedikule Zindanları
İstanbul’da bulunan Yedikule Zindanları, 390 yılında I. Theodosius tarafından inşa edilmiştir. O dönemlerde yerli ve yabancı birçok esirin hapsedildiği zindanlar hakkında çeşitli hikâyeler anlatılmaktadır. Geçmiş dönemlerde, zindana hapsedilen esirler arasında önemli bir Pagan da yer almaktaymış. Avrupa devletlerinde üst düzey devlet görevlisi ya da casus olduğu düşünülen Pagana çeşitli işkenceler yapılarak konuşturulmaya çalışılmıştır. Konuşmaması sebebiyle her geçen gün işkencenin dozu artırılmış ve daha fazla dayanamayan Pagan ölmüştür. Ölmeden önce Latinceye benzeyen kelimeler fısıldayan Paganın öldüğü anda cesedi eriyip gitmiştir. O günden sonra Paganın bütün zindanda bulunan insanları lanetlediğine inanılmaktadır. Hatta o günden sonra Yedikule Zindanlarından bazen çığlıkların, bazen de Latinceye benzer bir lisan da söylenen sözlerin yankılandığı anlatılmaktadır. Duyulan çığlıkların, ruhları zindanlara hapsolmuş işkencecileri ait olduğu düşünülmektedir.
5- Yusuf Ziya Paşa Köşkü
Halk arasında ‘’Perili Köşk’’ olarak bilinen Yusuf Ziya Paşa Köşkü, İstanbul’un Rumelihisarı yakınında bulunmaktadır. Köşkün sahibi 1900’lü yıllarda yaşamış zengin bir tüccar olan Yusuf Ziya Paşadır. Aynı zamanda Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşanın başyaverliğini yapmıştır. Başyaver, masallardaki şatolara benzeyen bir köşk yaptırmak istemiştir. Anlatılanlara göre; başyaver çok kıskanç olduğu için güzel karısını kimselerin görmesini istememektedir.
Köşkün yapımına 1910 yılında başlanılmış fakat I. Dünya Savaşı’nın ortaya çıkması ile Yusuf Ziya Paşa ekonomik sıkıntılara girmiş ve köşkü bitirememiştir. Aynı zamanlarda eşinin kendisine ihanet ettiğini öğrenmiş ve köşkü tamamlamamıştır. Tamamlanmayan köşkün çevresinde yaşayan insanlar, köşkün boş katlarında geceleri uzun saçlı genç bir kadının gezdiğinden bahsetmektedir. 1990 yılında ise köşkün inşaatında işçiler çalışmış ve bu kişilerde aynalarda eski elbiselere bürünmüş bir kadın hayaleti gördüğünü iddia etmiştir. Aynı zamanda bu kadının piyano çaldığını, işittiklerini söylemişlerdir. Günümüzde müze olarak kullanılan köşk, Perili Köşk olarak bilinmektedir.
6- Havran’daki Esrarengiz Mağara
Balıkesir ilinin Havran ilçesinde bulunan mağara ürkütücü hikâyelere konu olan yerlerden biridir. Oldukça büyük olan mağaranın etrafında insan kemiklerinin dolu olduğu söylentileri yaygındır. Anlatılanlara göre; içeriye giren hayvanlar bir daha geriye çıkmamakta, hayvanın peşinden giden çoban olursa ondan da haber alınamamaktadır. Çevrede bulunan köylüler mağarada esrarengiz bir şeylerin olduğuna inanmaktadır. Hatta hayvanlarını otlatırken bile korktukları için mağaranın yakınından geçmemektedirler. Mağara içerisinde ne olduğu ise henüz bilinmemektedir.
7- 129 Numaralı Apartman
Anlatılanlara göre; Ankara ODTÜ’de okuyan 2 kız öğrenci, 2009 yılında 129 numaralı apartmanda gizemli bir şekilde ölmüştür. Bu öğrencilerin gece yarısı mumlar yakarak bir takım satanist ayinler yaptığı anlatılmaktadır. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre o gece şiddetli bir deprem olmuş ve tüm apartmanda eşyalar sağa sola savrularak camlar kırılmıştır. Yaşanan olaydan sonra apartman terk edilmiş ve daha sonra kimse içeri girme cesareti gösterememiştir.
8- Harput Antik Kenti
Elazığ yakınlarında bulunan ve M.Ö. 2000 yıllarından kalan Harput Antik Kenti hakkında ilginç hikâyeler anlatılmaktadır. Söylentilere göre; antik kentte Kamos adında kötü bir varlık yaşamaktadır. Bu varlık uyuyan insanların üzerine karabasan gibi bütün ağırlığı ile çökmekte, onların çarpılmasına ya da ölümüne sebep olmaktadır. Hafif uykuda olan insanlar, bu durumu fark etmekte fakat kurtulmak için hareket edememektedir. Anlatılan bu varlık geceleri dolaşmakta, bazen iri bazen de cüce şeklinde görülmektedir. Zaman zaman da kara kedi şeklinde görülen bu varlığın bastığı kişinin kanı çekilip, damarlarının kuruduğunu anlatılmaktadır.
9- Büyükada Rum Yetimhanesi
Rum yetimhanesi, İstanbul adalarından Büyükada’da Manastır Tepesi’nde yer almaktadır. Yetimhane, 1898 yılında Fransız mimar Alexendre Vallaury tarafından tamamen ahşap malzemeler kullanılarak inşa edilmiştir. Kimsesiz çocuklara eğitim verilen yer olan yetimhane, uzun bir süre sonra ruhban okulu olarak da hizmet vermiştir. 1960’lı yıllarda kapatılıp kullanılmayan yetimhaneyi ziyaret edenler, çocuk sesleri duyduğunu anlatmaktadır.
Yetimhane olarak hizmet verdiği dönemde, bilinmeyen bir sebeple yangın çıkmıştır. Yangın sırasında bazı çocuklar yanarak can vermiş, içlerinden biri ise yangından kaçarken bahçedeki su kuyusuna düşmüştür. Yangın sonrasında yapılan aramalar sırasında su kuyusuna bakmak kimsenin aklına gelmemiştir. Kuyuda bulunan çocuk ise istemeden de olsa ölüme terkedilmiştir. Bu olaydan sonra su kuyusundan sürekli çocuk sesleri geldiği, bazı geceler ise yetimhaneden çocuk çığlıkları duyulduğu iddia edilmektedir. Özellikle bahçeden gelen çocuk sesinin su kuyusunda ölen çocuktan geldiğine inanılmaktadır.
10- Tezveren Baba Türbesi
İstanbul Dolapdere civarında bulunan Tezveren Baba Türbesi, esrarengiz yerlerden biridir. Tezveren Baba, Osmanlı Devleti zamanında şehit düşen kişilerdendir. Anlatılanlara göre; Tezveren Babanın ayakları yokmuş. Bu sebeple takunyalarını ellerine takarak dolaşırmış. Günümüzde türbe içerisinde bu takunyaların tıkırtı seslerinin duyulduğu söylenmektedir. Türbeyi ziyaret edenler yanlarında takunya götürmektedir. Çünkü Tezveren Babanın takunyaları kullandığına ve abdest aldığına inanılmaktadır.