VakıfBank Kültür Yayınları’nın (VBKY) tarih alanındaki uzmanların en güncel araştırmalarını bir araya getiren serisi “çalıştay” genişlemeye devam ediyor. Cumhuriyetin 100’üncü yıl dönümüne özel olarak Zekeriya Türkmen’in hazırladığı çalışma, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çeşitli birimlerinde kariyerlerinin bir döneminde çalışmış ve çalışmaya devam eden ya da onun eğitim kurumlarında tahsil görmüş 26 uzman araştırmacının makalelerinden oluşuyor. Çalışmada, “TBMM Ordularından, Cumhuriyet Ordusuna”, “NATO İttifakına Girişten 20. Yüzyılın Sonuna Türk Ordusu ve Milli Savunma”, “21. Yüzyılın Değişen Dünya Dengeleri ve Savaş Koşullarında Türk Ordusu ve Milli Savunma” başlıklı üç bölüm yer alıyor. Türk askeri kültürünün tarihsel gelişim sürecinin ele alındığı makalelerde, Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne geçiş evresine, Türk İstiklâl Harbi ve Atatürk Dönemi’ne, 2. Dünya Savaşı ve NATO ittifakı sonrası Türk ordusunun ve savunma sisteminin değişimi ve dönüşümü irdeleniyor.
Cumhuriyet Dönemi’nin köklü askeri tarihi
“Cumhuriyetin 100’üncü Yılında Türk Ordusu ve Milli Savunma”, bir asırlık dönemde Türk ordusunun toplumsal ve psikolojik alanda geçirdiği evrimsel süreçlerden, askeri teknolojinin ve eğitimin gelişimine; kara, hava, deniz ve jandarma komutanlıklarından,
orduda yapılan modernizasyon çalışmalarına fotoğraf ve belgelerle bilimsel bir bakış sunuyor.
Kitaptan
“Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesinde hatırı sayılır bir devlet olarak varlığını sürdürebilmesi, dışa karşı her bakımdan güçlü ve caydırıcı bir orduya sahip olması ile mümkündür. Milletler için vatan edinip hayat sürdükleri coğrafya, aynı zamanda onların kaderine, geleceklerine de yön verir. Bu görüşten hareketle kıtalar arasında çetin mücadelelere sahne olan Avrasya coğrafyasının jeopolitik ve jeostratejik açıdan en önemli mekânı sayılan Anadolu’da (Trakya dâhil) ilelebet devletli bir millet olarak yaşamanın bedeli, her zaman güçlü-kudretli bir askerî varlığa yani orduya sahip olmakla mümkündür. Yaşadığımız dünyada sürekli barışın sağlanmasında orduların caydırıcı güç olma rolleri tarihte olduğu gibi günümüzde ve gelecekte de tartışmasız bir gerçek olarak ortadadır.”