Prof. Dr. Tarhan; Bazı kişiler kendilerini acındırırlar, yardım edersin ona, aslında tembelliğe, aç gözlülüğe teşvik etmiş olursun. Onun için merhamet edilecek nesneyi de iyi seçmek gerekiyor. ‘Merhameti hak ediyor mu bu?’ diye düşünmek gerekiyor.” dedi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Merhametin olmadığı bir ortamda insanlar çok yalnızlaşıyorlar. Küresel yalnızlaşmanın arka planında merhamet azalması var.”

İzmir’de taksici Oğuz Erge’nin, soğukta üşümesin diye aracına aldığı gaspçı tarafından öldürülmesi, merhamet konusunu gündeme getirdi.

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, merhamet ve empati kavramını değerlendirdi.

Tarhan: “Empati, merhametin başlangıcı…”

Beyne sinyal göndererek yağ hücrelerini parçalayıp zayıflamanızı sağlayan 9 besin Beyne sinyal göndererek yağ hücrelerini parçalayıp zayıflamanızı sağlayan 9 besin

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, empatinin merhametin ön basamağı ve başlangıcı olduğunu ifade ederek, “Empati olmadan merhamet duygusu gelişmiyor. Empati tabii kişinin, karşı tarafın sadece duygularını değil, ihtiyaçlarını ve haklarını fark edebilmektir. Empati kavramı şu an dan itibaren 2010’lu yıllardan itibaren dünyada ciddi araştırılıyor. Çünkü ‘Dünyada kötülük neden artıyor? Kana susamışlık neden artıyor? Acımasızlık neden artıyor? Bu zalimlik neden artıyor?’ diye yapılan çalışmalarda ortaya çıktı ki empati yoksunluğu bütün suçların arka planındaki psikolojik neden. Empati yoksunluğu da kişileri acımasız, merhametsiz, insafsız, zalim yapıyor bu merhametin yoksunluğu. Empati olmayan bir kimse merhamet duygusu geliştiremez.” dedi.

Tarhan: “Çocuk o an acı çektiği için o acısının anlaşıldığını hissetmeli.”

Merhamet duygusu olmayan kişinin çevresinde olan durumlarla hiç ilgilenmeyeceğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Biz testlerde, aile içi ifadelerde ‘Duygu ifadesi nasıl? Duygusal okur yazarlığı nasıl? Duygusal farkındalığı nasıl?’ diye ölçüyoruz, ölçekler var bununla ilgili, bu yoksa bir anne annelik bile yapamıyor. Çocuk üzülüyor, canı yanıyor, anne hiç umursamıyor. Çocuğun fiziksel bakımını yapmakla olmuyor ki. Çocuk o an acı çektiği için o acısının anlaşıldığını hissetmeli…” diye konuştu.

Halk arasında empatinin karşılığının ‘anlayışlı olmak’, ‘halden anlamak’ olarak ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Empati bizim kültürümüzde aslında diğerkamlık olarak geçiyor. Biz daha sonra bu kelimeyi unutmuşuz.” dedi.

Tarhan: “Merhamet kavramlarının yoksunluğunun kötü sonuçları…”

Prof. Dr. Tarhan, küresel ihtiyaç olduğu zaman merhamet kavramlarının yoksunluğunun kötü sonuçları görülmeye başlayınca merhamet ölçeklerinin geliştirildiğini anlatarak, “Merhamet algısı, merhametle ilgili birçok değerler adım adım hepsi alt boyutlarıyla inceleniyor. Motivasyon tekniği olarak merhamet, diğer taraftan merhamet skalaları, ölçekleri geliştirildi. Bütün bunlar aslında bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor. Bir konuya ihtiyaç varsa o konuda ihtiyaç, istek uyandırıyor, istek uyandırmak da kişiyi motive ediyor ve harekete geçiriyor. Eylem o şekilde ortaya çıkıyor.” dedi.

Tarhan: “Merhamet koşulsuz sevgiyi getiriyor.”

“Sevgi duygusu… Bir şeyi seviyorsun ama merhamet duygusu sevgiden daha büyük.” diyen Prof. Dr. Tarhan, merhametin koşulsuz sevgiyi getirdiğini vurguladı. 

Prof. Dr. Tarhan, merhametin duygu boyutunun koşulsuz sevgi olduğunu kaydederek, “Merhametin algı boyutu var. Algı boyutu da karşı tarafın ihtiyaçlarını algılayabilmek… Bunun için merhametli dikkat lazım. Merhametli olmayla ilgili insan önem verecek. Merhametli iyi bir kavrammış, iyi bir erdemmiş, iyi bir duyguymuş diyerek… Sadece duygu değil aynı zaman da erdemdir. Çünkü davranışa yansıması lazım, duygu olarak kalmaması gerekiyor.” şeklinde dile getirdi.

Merhametin davranışa yansıması için…

Merhametin davranışa yansıması ve kişilik özelliği haline gelmesi için merhametli akıl yürütmenin olması gerektiğini de ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Hatta Amerika’da merhametle ilgili yapılmış bir çalışma var. Ortalama bir Amerikalıya vücudu yanmış insan resimleri gösteriliyor. Ortalama bir Amerikalı acıma hissi diyor ona fakat ondan sonra hemen kaçıyor. Beni huzursuz etti, huzurumu kaçırdı diyor. Budist rahibe gösteriliyor aynı şey. Aynı an da beyin tepkilerini ölçüyorlar. Ortalama Amerikalının beyninde acıma duygusuyla birlikte kaçınma duygusu ortaya çıkıyor. Budist rahipte de acıma duygusu oluşuyor. Ondan sonra beyinde yardım etme alanı harekete geçiyor.” diye anlattı. 

Bencil insan karşı tarafın acısını anlar ama…

Prof. Dr. Tarhan, bencil insanın empati ile fark edip, karşı tarafın acısını anlamasına rağmen ‘benim çıkarım’ yok davrandığını ifade ederek, “Anlar onu, farkına varır ama terk eder çıkarı için. Merhametli olabilmek için kendi konforundan fedakârlık edebilmek, kendi istek ve ihtiyaçlarından vazgeçebilmek gerekiyor. Merhametin olmadığı bir ortamda insanlar çok yalnızlaşıyorlar. Küresel yalnızlaşmanın arka planında merhamet azalması var.” dedi.

Neden kaynaklanıyor empati yoksunluğu? 

Empati yoksunluğunun neden kaynaklandığına ilişkin de Prof. Dr. Tarhan, “Bencillikten, tek kelimeyle ben merkezcilikten. Küresel narsisizm var, ondan kaynaklanıyor. Narsisizm epidemisi diye ABD’ de kitap çıkarttılar. Öncelikle gençler arasında hızla yayılıyor bu. ‘Ben önemliyim, başka bir şey önemli değil’ diyor.” diye konuştu. 

Batıdan eğitim almış psikologların ‘Aile önemli değil, birey önemli, eğer olmuyorsa bırak hayatını yaşa’ dediklerini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Şu an aileyi bir ortak kurum olarak görmüyor, bireyi kutsallaştırıyorlar. Aileyi değil, bireyi öncelikleştiriyorlar. ‘Senin çıkarın daha önemli, ailenin çıkarı önemli değil’ deyip yapıyor. Ondan sonra da insan ne oluyor? Çocukları ne olacak peki? Eşi ne olacak? Düşünmüyor.” dedi.

Tarhan: “Yalnız yaşayan daha kendini düşünen birisi olur.”

İnsanın sosyal ortamlara girdikçe, sosyal ilişkilerde sınırı öğrendikçe empatiyi öğrendiğini de belirten Prof. Dr. Tarhan, “Yalnız yaşayan daha kendini düşünen birisi olur. Sosyal ortamda insan empatiyi öğrenebiliyor, diğer insanların haklarını, ihtiyaçlarını öğrenebiliyor. Empati yoksunluğunu varsa, bu kimse ben böyleyim, düzelmek istiyorum diyorsa farkındalık çalışılıyor empatiyle ilgili. Empati nedir, ne değildir?  Sevgi nedir? Merhamet nedir? Şefkat nedir?” diye anlattı.

“Merhamette yukarıdan aşağı bir duygu sunulmasının merhamet değil, insanın kendi egosu için insanlara merhamet rolü oynamak olduğunu” ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Empati yaparken sempati karıştırılıyor. Birisi oturup ağlıyor, onunla birlikte sen de ağlıyorsun, bu sempatidir. Empatinin yorgunluğu da burada ortaya çıkıyor işte. Empati burada zarar veriyor kişiye.” dedi.

Empatinin sempatiye dönüşmesinin empati değil, kendine zulmetmek olarak ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Kendine karşı da tarafsız olacaksın. Kendi hakların var, ihtiyaçların var, karşı tarafın hakları var, ihtiyaçları var. Karşı tarafın haklarını, ihtiyaçlarını anlayacaksın. Kendi haklarını, ihtiyaçlarını bileceksin ve dengeli şekilde ilişki kuracaksın, bu öğreniliyor.” şeklinde konuştu.

Tarhan: “İçtenlik ve samimiyetin bulaşıcı etkisi var.”

Empati duygusuyla ilgili beyinde sinir hücreleri olduğunu da kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Ayna sinir hücreleri ve ayna nöronlar… Karşı tarafın beynindeki ayna nöronlarla konuşuyor beynimiz. Telsiz internet gibi konuşuyor, haberleşiyor gibi… Güçlü duygularla samimi bir empati hissediyorsan, samimi olursa, karşı tarafın beynindeki aynı alanlar aktif hale geçiyor. Ama samimi olmayan, çıkarcı bir empati rolü oynuyorsan, karşı tarafın beynindeki ayna nöronlar harekete geçmiyor. İçtenlik ve samimiyetin bulaşıcı etkisi var. Karşı tarafı etkiliyor ve karşı tarafta güven oluşturuyor. Onun için merhamet rolü oynayamazsınız, empati rolü oynayamazsınız samimi olması gerekiyor etkili olması için. Yoksa etkisiz oluyor, o anda saf bir insanı inandırıyorsunuz ama bir müddet sonra güven oluşturamıyorsunuz ilişkilerde.” dedi.

Yardım ederken mutluluk hormonu salgılanıyor

Budist rahipler yardım ederken beyindeki mutluluk hormonlarının salgılandığının da görüldüğünü anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Kendisinde mutluluk hormonu salgılanıyor. Karşı tarafın yaralarını görüyor, üzülüyor, daha sonra ona yardım etmek istiyor. Bir şeyler yapıyor ve aynı anda beyinde mutluluk hormonu salgılanıyor. Aslında merhametli olmak kişiye de bir şey kazandırıyor, bilimsel ve biyolojik olarak gösterilmiş kanıtlanmış bir duygu.” dedi.

Şefkat ve merhametin benzer şekilde kullanıldığını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Merhamet duygusunu fark edebilmek ve sırf bu duyguyu tatmin için insan gizli yardım yapar başka insanlara. Halbuki o an kendisi de mutlu olur, bir çocuğun sevindiğini, bir insanın mutlu olduğunu gördüğü zaman. O peşin ödüldür ona. Merhametli olmanın peşin ödülü var kişiye.” diye konuştu.

Tarhan: “Merhametli insanlar başkaları için de bir şeyler yapmaktan zevk alıyorlar.”

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en temelde fizyolojik ihtiyaçlar; yemek, içmek, barınmak, üremek, sonra diğer canlılarla ortak ihtiyaçlar ve ondan sonra da güvenin geldiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Sonra sosyal şeyler geliyor; sevmek, sevilmek ve güvenli olmak… En sonda da kendini gerçekleştirmek geliyor. Merhametli insanlar kendilerini aşıyorlar, başkaları için de bir şeyler yapmaktan zevk alıyorlar.” dedi.

Tarhan: “Merhamet başıboş bırakılması gereken bir duygu değil!”

Prof. Dr. Tarhan, merhamet yorgunluğuna işaret ederek, “İnsanoğlunun kontrol edemeyeceği ve gücünün yetmediği konularda oturup üzülüp ağlarsa, kendi gücünü aştığı için merhameti ona zarar vermiş oluyor. Halk arasında bir söz var; ‘Merhametten maraz doğar’ diye. Yanlış kişiye merhamet etmek de zarar verir. Bazı kişiler kendilerini acındırırlar, yardım edersin ona, aslında tembelliğe, aç gözlülüğe teşvik etmiş olursun. Onun için merhamet edilecek nesneyi de iyi seçmek gerekiyor. ‘Merhameti hak ediyor mu bu?’ diye düşünmek gerekiyor. Hak ediyorsa yapmak gerekir? Merhametli akıl yürütme diye geçiyor. Bu da merhametli akıl yürütme. Merhamet duygusu başıboş bırakılması gereken bir duygu değil, güzel bir duygu.” dedi.

Tarhan: “Merhametli insanlar çok kolay kullanılır.”

Merhametli insanların çok kolay kullanıldığını da ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Onun için o durumlarda kişiye merhamet edilir, ama kişi kendi gücünün sınırlarını iyi bilmesi lazım. Kendi haddini bilen, sınırlarını bilen kimse kendine karşı da haksızlık yapmamayı başarır. Kendine karşı haksızlık yapmıyorsa bir insan, o merhameti doğru amaçla, doğru biçimde, doğru şekilde kullanmayı da başarabilir. Aslında merhamet yönetilmesi gereken bir duygu.” diye anlattı. 

Prof. Dr. Tarhan, “Güzel bir söz var; ‘İlacı ilaç yapan zehri, zehir yapan dozudur” diye. Merhameti değer yapan, bireye ve topluma faydalı yapan, onun yerini, nesnesini, dozunu, süresini iyi ayarlayabilmek. Hak eden kişilere yapabilmek gerekiyor. Onun için evrensel değerdir merhametli olmak. Evrensel bir değer olduğu için bu evrensel değerleri önce kendimize, sonra çocuklarımıza, yakınlarımıza öğretip bir değer yargısı olarak kullanmamız gerekiyor.” şeklinde anlattı.

Tarhan: “Merhamet zarar veriyor diye düşünmemek gerekir.”

Merhamet duygusu olan kişilerde pozitif enerji olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Bu kişilerin çevresine bakarsınız. Allah dostu insanlar vardır, kurulu düzen istemediği halde insanlar onun etrafında toplanır. Bakarsınız o kişilerin büyük ölçüde en büyük özellikleri merhametlilikle dürüstlüğü birlikte götürmeleridir.” dedi. 

Prof. Dr. Tarhan, merhamet yorgunluğu konusuna dikkat çekerek, “Merhamet zarar veriyor diye düşünmemek gerekir. Mesela sürüye giren kurtlara merhamet edilmez, merhamet ederseniz yanlış olur. Merhamet kavramı doğru ama oradaki kurda merhamet ederseniz kötülük yapmış olursunuz. Merhameti yerinde ve zamanında kullanabilmek önemli.” şeklinde sözlerini tamamladı.

Editör: Saliha Kara