Türkiye gündeminde kara para aklama, kaynağı belirsiz zenginlik ve dolandırıcılık iddiaları varken bugün bu insanların yanında masum kalan ama döneminin meşhur dolandırıcılarından olan Sülün Osman’ı hatırlayalım.
1950 ve 60’lı yıllarda İstanbul’da Sülün Osman fırtınası esiyordu.
Beyoğlu’ndaki tramvayı, Galata Kulesi’ni, Dolmabahçe’deki saati ve hatta Taksim Meydanı’nı kendi malıymış gibi satıyordu.
Dolandırıcılıkta bu kadar ünlü olması ise kamu mallarını dahi vatandaşa kendi malıymış gibi satmasından kaynaklanıyor.
Örneğin Dolmabahçe Saat Kulesi'ne bakarak saatini ayarlayan bir vatandaştan önce para alıp, sonra kuleyi satmaya ikna ediyor.
Galata Köprüsü’ne adım atan herkesten geçiş ücreti alıyor.
Ya da Taksim Meydanı'nın kendisine ait olduğunu söyleyip gelenden geçenden para istiyor.
“Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım”
Ağzı iyi laf yapan Sülün Osman kalkıştığı bu işleri bakın nasıl savunuyor…
En son Galata Kulesi'ni satarken yakalanan Sülün Osman, mahkemedeki ifadesinde;
“Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. On tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. Kuyumcunun kapısındayız. Dükkan kapalı. Karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan. Hakiki olsalar bileziklerin fiyatı bin lira. Diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var. Paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın...
Adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor.
O arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri. Telaşlanıyor adam kazanç imkânı kaybolacak diye. 300 lirayı verip alıyor bilezikleri, ben de kayboluyorum ortalıktan. Adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, dolandırıldım, diye karakola gidiyor. Ben aranıyorum. Demiyorlar ki ona, be adam bin liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı, diye. Gayet açık ki, beni dolandırmayı planlamıştı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım
Kusura bakma hakim bey. Memlekette Galata Köprüsü’nü satın alacak eşekler olduğu sürece ben bu köprüyü satarım.”
Sülün Osman mesleğinde ilk değildi, Türkiye gündemine baktığımızda sonuncu da olmadı. Hatırlatmak gerekir ki bazen bireysel bazen organize olarak yapılan bu işler her zaman yanlış işler.