- Küresel Denge Derneği’nin ‘İstanbul ve İzmir İlleri için Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Olası Etkileri’ raporuna göre, iklim değişimine bağlı olarak deniz seviyesinin yüzyılın ortasında 0,5m, yüzyılın sonunda ise 1m yükselmesiyle, üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’nin kıyı şehirleri risk altında.
- Sadece İstanbul’da 6 milyondan fazla kişinin yaşadığı 120 km2’lik bir bölge sular altında kalacak.
- İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı ve Ortaköy Camii gibi tarihi yapılar deniz seviyesinin yükselmesinden etkilenecek. İzmir’de Körfez, Kordon ile Alaçatı ve Sığacak gibi tatil beldeleri, ayrıca Gediz Deltası Kuş Cenneti tehdit altında.
- İstanbul’da 16 atık su arıtma tesisinden 12’sinde, İzmir’de bulunan 20 atık su arıtma tesisinin dördünde sorun yaşanabilir.
- Deniz suyu yer altı sularına karışabilir. Bu, özellikle İzmir’de tarımsal üretim açısından ciddi sıkıntı yaratacak.
Küresel Denge Derneği’nin ‘İstanbul ve İzmir İlleri için Deniz Seviyesi Yükselmesi ve Olası Etkileri’ raporu, İstanbul’da düzenlenen toplantıda tanıtıldı. Üç yıllık bir çalışmanın sonunda hazırlanan, öncül bir çalışma olan raporun lansmanına, Küresel Denge Derneği Başkanı Dr. Nuran Talu, raporun yazarları iklim dinamiği ve ekoloji uzmanı Prof. Dr. H. Nüzhet Dalfes ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sedat Avcı ve proje ekibi katıldı.
Rapor, iklim değişimi sebebiyle buzullarda yaşanan erime ve buna bağlı küresel deniz seviyesindeki yükselmenin, kıyı kentlerinde çok sayıda kültürel miras, toplumsal yaşam alanı ve doğal alan için beraberinde getireceği tehlikeleri gözler önüne seriyor. Nüfus yoğunluğu, sosyoekonomik gelişmişlik ve ticari faaliyetlerin önemli merkezleri olmaları nedeniyle İstanbul ve İzmir’e odaklanan çalışma, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) en olumsuz senaryosu, yani deniz seviyesinin küresel olarak yüzyılın ortasında yaklaşık 0,5m, yüzyılın sonunda ise yaklaşık 1m yükseleceği hesabına dayanarak yapıldı.
Küresel Denge Derneği Başkanı Dr. Nuran Talu açılışta yaptığı konuşmada, “Çalışmaya özellikle İstanbul ve İzmir gibi en önemli kıyı şehirlerinden başladık. Böylece ulusal ve yerel karar vericiler başta olmak üzere tüm paydaşların iklim değişimi bağlantılı deniz suyu yükselmesi sorununa dikkatlerini çekmek istedik” dedi.
İSTANBUL’DA BOĞAZİÇİ TEHDİT ALTINDA
Hem coğrafi yapıları hem de komşusu oldukları denizlerin farklı özelliklere sahip olması nedeniyle İstanbul ve İzmir, deniz seviyesi yükselmesi ve fırtına kabarması olaylarından farklı düzeylerde etkilenecek. Prof. Dr. Dalfes, İstanbul’da Marmara Denizi’ne kıyısı olan ilçelerde 6 milyondan fazla insan yaşadığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Şehirde, yüksekliği 2 metreden az olan yaklaşık 120 km2’lik bir alan risk altında. Bu, neredeyse Maltepe ve Fatih ilçelerinin toplam yüzölçümüne eşdeğer bir alan. İstanbul’un güney kıyılarının deniz seviyesindeki değişimden daha fazla etkileneceği hesaplanıyor.”
Rapora göre, İstanbul Boğazı'nın tamamımın, özellikle de kıyılarda yer alan konak, saray, dini ve tarihi yapıların deniz seviyesindeki değişimden etkilenmesi bekleniyor. Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Küçüksu Kasrı gibi saraylar ve Şemsi Paşa Camii, Ortaköy Camii gibi yapılar, etkilenme ihtimali bulunan değerli yapılar olarak öne çıkıyor. Bu yapıları korumak için daha kalıcı önlemler alınması gerekli.
Öte yandan deniz seviyesinin yükselmesiyle birlikte Göksu ve Küçüksu gibi akarsularda, akarsu yatağının bir bölümünün de sular altında kalması söz konusu. Aynı etki, Kadıköy’deki Kurbağalıdere Vadisi’nde de bekleniyor.
İSKELELERDE TEDBİR ALINMALI
İstanbul’da deniz seviyesi yükselmesi, iskelelerde de bazı yenilemeler yapılmasını gerektirecek. Üsküdar İskelesi’nde, lodoslu havalarda oluşacak fırtına kabarmalarına karşı mühendislik tedbirleri, Kadıköy’de ise deniz seviyesinde yükselmenin ardından yaşanabilecek fırtına kabarmaları, metro girişlerini etkileyebilir ve bunun için önlem alınması gerekebilir. Prens Adaları’nın da özellikle yerleşim yerlerinin bulunduğu iskele ve kıyı bölgelerinin etkilenebileceği öngörülüyor.
Fenerbahçe-Maltepe sahil şeridi de riskli bölgelerden. Deniz seviyesinin yükselmesine bağlı olarak bu kıyılarda bazı düzenlemelerin yapılması şart.
İZMİR’DE KORDON VE KÖRFEZE DİKKAT
Prof. Dr. Avcı ise İzmir’de deniz seviyesindeki değişim en çok İzmir Körfezi'ni etkileyeceğini vurguladı. Özellikle Kordon'daki rıhtımın, dalgaları kıracak ve yansıtacak şekle dönüştürülmesi önemli. Karşıyaka’da mevcut düzenlemelere ek olarak, deniz seviyesinin değişmesinden sonra birtakım önlemlerin alınması gerek. Benzer şekilde, Karşıyaka’dan Mavişehir’in batısına kadar devam eden bir set bulunsa da deniz seviyesindeki yükselme nedeniyle yeni önlemlere gerek duyulabilir.
Deniz seviyesi yükselmesinin, kıyı boyunca bazı alanların sular altında kalmasına ve tuzlu suların yeraltı sularına karışmasına sebep olacağı tahmin ediliyor. Bu durum, tarımsal üretim açısından ciddi sorunlar yaratabilir.
Ayrıca raporda, Karadeniz’e akan akarsuların, deniz seviyesindeki değişimden kısmen etkileneceği, bunun deniz suyunun iç kısımlara ilerlemesine ve yer altı sularının tuzlanmasına sebep olabileceği uyarısında bulunuluyor.
TURİSTİK BELDELER DE SULAR ALTINDA KALABİLİR
Deniz suyu seviyelerindeki yükselme, İzmir’in tatil beldeleri için de tehdit oluşturuyor. Güzelbahçe dahil, bazı plaj alanlarının daralması ve kıyıdaki iskele gibi yapıların özelliklerini kaybetmesinin söz konusu. Sığacık Koyu’nda tekne bağlama yerleri ve marina, su seviyesinden etkilenecek başlıca yerler arasında. Alaçatı da risk altında. Deniz seviyesindeki yükselmenin bölgede derinlik artışına sebep olması ve kıyı şeridinde de değişikliğe yol açması bekleniyor. Özdere de deniz seviyesinin yükselmesinden etkilenecek.
Türkiye’nin önemli kuş üreme alanları arasında yer alan Gediz Deltası Kuş Cenneti de deniz seviyesi yükselmesi nedeniyle risk yaşıyor. Deniz yükselmelerinden etkilenebilecek doğal kıyılar ise Çamaltı Tuzlası, Küçük Menderes Deltası, Mavişehir, Çakalburnu Dalyan ve İnciraltı Kent Ormanı.
DENİZ SUYU ATIKSULARA KARIŞIYOR
Yapılan araştırmalar sonucunda, deniz seviyesindeki değişimden kentsel alanlardaki üst yapıların yanı sıra altyapıların da etkileneceği belirlendi. Bu nedenle, her iki ildeki arıtma tesislerinin dağılımı ve meydana gelebilecek sorunlar detaylı bir başka çalışma ile ortaya kondu. Deniz seviyesindeki değişikliklerin atıksu şebekesinde fiziksel hasara yol açabileceği, ayrıca verim kaybından işletme maliyetlerinin artmasına kadar farklı etkileri olabileceği belirtildi. Arıtma sonrası oluşan atıksuda belirli oranlarda tuz kalması, bu suyun tarımsal sulamada kullanılmasının önündeki en önemli engel. Önlem alınmadığı takdirde, daha fazla deniz suyunun atıksu sistemine karışması kaçınılmaz.
İstanbul’da bulunan 16 atık su arıtma tesislerinden 12 tanesi, İzmir’deki 20 atıksu arıtma tesisinin dördü riskli olarak belirlenmiştir. Bunların içinde önem atfedilmesi gereken, günlük yaklaşık 605 bin m3 kapasite ile İzmir’in en büyük arıtma tesisi olan Çiğli.
KARAR VERİCİLERE ÇAĞRI
- Günümüzdeki fırtına kabarmaları, gelecekteki deniz seviyesinin yükselmesinin olası etkilerinin belirlenmesi açısından önemli ipuçları içeriyor, ancak doğrudan veri bulunmuyor. Bu nedenle fırtına kabarmasına dair verilerin tutulması elzem.
- Merkezi ve yerel yönetimlerin temel şehircilik görevlerini ve hizmetlerini yerine getirebilmesi için şehirlerin, güvenli ve iklim değişiminin etkilerine dayanıklı hale gelmesi gerekiyor.
- Deniz seviyesindeki yükselme, şehirlerdeki tüm sosyal ve ekonomik faaliyetleri etkileyecek. Raporda işaret edilen sektörler ulaşım, kültür ve turizm, emlak, konaklama, yeme-içme ile birlikte atıksu arıtma suyuna bağlı olarak sağlık.
- Diğer sektör etkilerinin araştırılması için koordineli ve kapsamlı çalışmaların ivedilikle yapılmasına ihtiyaç var. İklim değişiminin çok katmanlı bir konu olarak ele alınması zorunluluk.