İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının meşru müdafaa kapsamında değerlendirilemeyeceği, işgalcilerin işgal ettikleri topraklarda böyle bir hakkının bulunmadığı ifade ediliyor.
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslam ve Küresel İlişkiler Merkezi Direktörü Prof. Dr. Sami el-Arian, AA muhabirine, İsrail'in 7 Ekim'den sonra Gazze'ye yönelik saldırılarını değerlendirdi.
Arian, İsrail'in Filistinlilere yönelik saldırılarının, Hamas'a bağlı silahlı güçlerin 7 Ekim'de yaptığı "Aksa Tufanı operasyonuyla" başlamadığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Filistinliler bir asırdır, özellikle de 1948'de İsrail devletinin kurulmasından sonra Siyonist saldırıların hedefi oldu. Aslında 75 yıldan fazla süren askeri şiddet söz konusu ve hiçbir şey yeni değil. Bazı dönemlerde İsrailliler barış hissetse de bu Filistinliler için hiçbir zaman geçerli olmadı. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) farklı siyasi modeller denediğinde de Filistinliler, İsrailliler onlara bırakın pay vermeyi, herhangi bir siyasi veya yasal hakkı tanıma niyetinde bile olmadı."
ABD Başkanı Joe Biden ve diğer Batılı liderlerin İsrail'in saldırılarını "meşru müdafaa hakkı" olarak değerlendirmesinin tutarlı olmadığını dile getiren Arian, herhangi bir direniş için sömürgeleştirilenin suçlanmayacağını kaydetti.
Arian, büyük güçlerin uluslararası adalet ve özgürlüğü değil çıkarlarını korumayı hedeflediğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"ABD hegemonik bir güç olarak küresel çaptaki statüsünü korumak istiyor. ABD, Orta Doğu ve Körfez bölgesini önemsiyor ama kaynakları başkalarına devretmek istemiyor. Dolayısıyla İsrail'e bu bölgeyi kontrol altında tutma rolünü oynama yetkisi veriyor. Bu nedenle İsrail'in saldırıları meşru müdafaa olarak tanımlanıyor. Aslında İsrail'in meşru müdafaa hakkı yok. İsrail, işgalci ve sömürgeci. Sömürülen ve toprakları işgal edilenlerin meşru müdafaa hakkı vardır."
- "İsrail diğer sömürgeciler gibi 'böl, parçala, yönet' taktiğini kullanıyor"
Filistinli pek çok grubun, İsrail saldırılarına karşı ortak tavır göstermesine rağmen İsrail'in olayları "Hamas-İsrail savaşı" olarak tanımlamaya çalıştığından bahseden Arian, İsrail'in daha önce benzer stratejiyi "İslami Cihad-İsrail çatışması" şeklinde kurguladığını söyledi.
Prof. Dr. Arian, İsrail'in Filistinli grupları bu şekilde izole etmesinin sömürgeci taktiği olduğunu kaydederek, "Bir grup izole edilerek diğerlerinden destek alması engelliyor ve bu şekilde daha kolay yeniliyor. İsrail diğer sömürgeciler gibi 'böl, parçala, yönet' taktiğini kullanıyor. Bu taktik daha önce sömürgeci İngilizler ve ABD tarafından kullanıldı." dedi.
İsrail'in Filistin'e saldırılarının "Hamas-İsrail savaşı" olmadığına dikkati çeken Arian, Mescid-i Aksa baskınları, Filistin şehir ve köylerine yapılan saldırılar, siyasi tutuklamalar ve daha birçok hukuksuzluğun uzun yıllardır devam ettiğini hatırlattı.
Arian, Aksa Tufanı operasyonunun tüm bu hukuksuzluk ve yıllardır devam yayılmacılığın sonucu ortaya çıktığı belirterek, "Tüm bu eylemler, İsraillilerin Filistinlileri devre dışı bırakmaya ve Suudi Arabistan da dahil olmak üzere bölgede normalleşmeyi zorlamaya çalışmasına bir yanıt. Filistinliler hala devam eden sorunlara karşı kendilerini ve davalarını savunuyor." görüşünü paylaştı.
- "İsrail'in çatışma öncesi statükoya dönmesi çok zor"
İsrail'in Hamas saldırıları sonucu zarar gören imajını yeniden oluşturmak için askeri başarılar kazanmaya çalıştığını ancak bunun da çok zor olduğunu ifade eden Arian, sözlerini şöyle tamamladı:
"Hem İsrail ordusunun hem de toplumun temelden sarsıldığını düşünüyorum. İsrail'in çatışma öncesi statükoya dönmesi çok zor görünüyor. On milyonlarca insan meydanlarda İsrail'in yaptıklarını kınıyor. Bu İsraillileri dizginlemesi için ABD üzerinde büyük bir baskı oluşturacak. Henüz bu çatışmaların nasıl sonuçlanacağını kestirmek zor olsa da Filistinlilerin İsrail'in zalimliği nedeniyle bir süre daha acı çekmeye devam edeceğini söyleyebiliriz."