İsminin anlamını merak edenler veya yeni isimler arayanlar buyurun d harfi

D Harfi

Dalga: Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket.

Dalya: Yıldız çiçeği.

Damla: Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı, katre.

Defne: Defnegillerden, yaprakları güzel kokulu ve yaz kış yeşil olan bir ağaç, develik.

Değer: 1. Yüksek nitelik. 2. Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse. 3. Bir şeyin önemini belirten ölçü, karşılık.

Delal: İnsana hoş, sevimli görünen hâl, naz, işve.

Demet: Bağlanarak oluşturulmuş deste, bağlam. Bitki veya çiçek destesi.

Deniz: 1. Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu, büyük su kütlesi. 2. Çok bol.

Deren: Derleyen, toplayan.

Derin: 1. Çok gelişmiş, çok ilerlemiş. 2. Yoğun. 3. İçten gelen.

Derya: 1. Deniz. 2. Çok bilgili, engin kimse. 3. Çok, pek çok.

Deryanur: Çok güzel, çok parlak olan.

Desen: Tahta, çini, kumaş, kâğıt vb. yüzeylerin üzerine yapılan çizim.

Deste: Demet, tutam, bağlam.

Destegül: Mevlevi dervişlerinin giydiği kollu cepken ve uzun cüppeye verilen ad.

Devin: 1. Hareket, kımıldanış. 2. Çaba, gayret.

Devinsu: Suyun ritmik hareketleri, akarsu.

Devrim: Dünya görüşünde, felsefede, bilimde, sanatta veya toplumsal düzende birdenbire olan niteliksel değişme.

Diba: Bir tür süslü ipek kumaş.

Dicle: Bir nehir adı.

Didar: Yüz, çehre.

Dide: 1. Göz, göz bebeği. 2. Gözcü.

Didem: Çok sevdiğim, gözüm kadar sevdiğim, yarim.

Dila: Ey gönül!

Dilan: Gönüller, yürekler.

Dilara: Gönül çalan, sevgili, yar.

Dilay: Ay gibi parlak, gönle ışık saçan.

Dilber: Gönlü alıp götüren güzel.

Dildar: Birinin gönlünü almış, sevgili.

Dilde: Ünü bir tarafa yayılmış, herkesin konuştuğu, herkesin dilinde olan kimse.

Dilege: Güzel ve düzgün konuşan.

Dilek: Dilenen, istenen şey.

Dilem: Gönül ilacı.

Diler: İsteyen, dilekte bulunan, dileyen.

Dilge: Güzel konuşan, hoşsohbet kimse.

Dilhan: Gönülden söyleyen, içten konuşan kimse.

Dilmen: Dil bilen, güzel söz söyleyen.

Dilnişin: Gönülde yer tutan, hoş, güzel.

Dilsu: Gönül yakan, yürek yakan.

Dilşah: Gönül şahı, sevgili.

Doğa: 1. Var olan her şeyin, canlı ve nesnelerin tümü. 2. Deniz, dağ, ova, orman vb.nin oluşturduğu fiziksel dünya. 3. Yaradılış ve yapı özelliklerinin tümü.

Doğay: Ey ay, artık doğ, kendini göster anlamında kullanılan bir ad.

Doğu: Güneşin doğduğu yön, gündoğusu.

Dolunay: Ayın bütün olarak ve parlak göründüğü dönemi.

Dora: 1. Dağ doruğu. 2. Bir şeyin üst kısmı, yukarısı, tepe. 3. En yüksek yer, uç.

Döndü: l. Henüz evlenmemiş kız. 2. Gittiği yerden geri gelen.

Döne: 1."Bundan sonraki çocuklar erkek olsun" anlamında kullanılan bir ad.2. Karşı ziyarette bulunma.

Duru: Bulanık olmayan, temiz, berrak, saf.

Durugül: Özü temiz güzel kadın.

Durusu: Sakin akan saf ve berrak su.

Duygu: Kimi nesne, olay ya da kişilerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim, his.

Duygun: Duygulu, hassas.

Dünya: Üzerinde yaşadığımız toprak ve denizler, yeryüzü.

Dürdane: İnci tanesi.

Düriye: İnci gibi parlayan, parlak.

Düş: Rüya.

Erkek isimleri

D Harfi

Dafi: 1. Defeden, gideren. 2. Savan, savuşturan, iten.

Dağ: Çevresindeki araziye göre çok yüksek olan toprak, kaya

Dağhan: Eski Türklerde dağ Tanrısı.

Dağlı: Dağlık bölge halkından olan.

Dai: 1. Dua eden, duacı. 2. Davet eden, çağıran.

Dalan: 1. Biçim, şekil. 2. İnce, narin, zarif.

Dalay: Deniz.

Dalga: Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket.

Dalyan: 1. Deniz, göl ve nehirlerde kıyılara yakın kurulan büyük balık avlama yeri. 2. Denizde yüzeye yakın yosunlu kaya. 3. Deniz kıyılarında ve denizin dibinde dalgalı biçimde görülen kum.

Dânâ: Bilen, bilgili, zeki kimse.

Daniş: Bilgi, bilme, biliş, ilim.

Danişment: Bilgin, bilgili.

Darcan: Aceleci, sıkıntılı.

Daver: 1. Hakem, hâkim. 2. Adil padişah veya yönetici. 3. Yüce Tanrı.

Davut: 1. Sevgili, aziz.2. İsraillilerin, sesinin güzelliği ve şairliği ile tanınan hükümdar ve peygamberi.

Deha: 1. İnsan zekâsının ulaşabileceği en yüksek aşama. 2. Dâhi.

Delal: İnsana hoş, sevimli görünen hâl, naz, işve.

Demir: 1. Koyu renkli, kolay işlenen, dayanıklı, kullanılış yerleri çok maden. 2. Güçlü, kuvvetli, sert kimse.

Demiralp: Güçlü, kuvvetli, sert, yiğit kimse.

Demircan: Güçlü, kuvvetli, sert kimse.

Demirel: Eli demir gibi güçlü olan.

Demirhan: Güçlü hükümdar.

Demirkan: Güçlü soydan gelen kimse.

Deniz: 1. Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu, büyük su kütlesi. 2. Çok, bol.

Denizhan: Eski Türklerde deniz Tanrısı.

Denktaş: 1. Akran, aynı yaşta bulunan kimse, yaşıt. 2. Haktan yana olan, adil.

Deren: Derleyen, toplayan.

Derin: 1. Çok gelişmiş, çok ilerlemiş. 2. Yoğun. 3. İçten gelen.

Derviş: 1. Bir tarikata girmiş, onun yasa ve törelerine bağlı kimse. 2. Alçak gönüllü, hoşgörülü kimse.

Devran: Dünya.

Devrim: Dünya görüşünde, felsefede, bilimde, sanatta veya toplumsal düzende birdenbire olan niteliksel değişme.

Dikmen: 1. Koni biçiminde sivri tepe. 2. Dağların en yüksek yeri. 3. Yayla.

Dilâver: Yiğit, yürekli.

Dilmen: Dil bilen, güzel söz söyleyen.

Dinç: Gücü ve sağlık durumu yerinde olan kimse.

Dinçer: Gücü ve sağlık durumu yerinde olan kimse.

Diren: Toplayan.

Dirim: 1. Yaşama, hayat. 2. Yaşama gücü.

Doğa: 1. Var olan her şeyin, canlı ve nesnelerin tümü. 2. Deniz, dağ, ova, orman vb.nin oluşturduğu fiziksel dünya. 3. Yaradılış ve yapı özelliklerinin tümü.

Doğaç: Sözü birdenbire, düşünmeden, içine doğduğu gibi söyleme, irtical.

Doğan: 1. Doğan, dünyaya gelen. 2. Kartalgillerden, alıştırılarak kuş avında kullanılan, yırtıcı bir kuş.

Kadınlara Karşı İlgisizliğin Psikolojik Boyutları Kadınlara Karşı İlgisizliğin Psikolojik Boyutları

Doğanay: 1. Doğan, dünyaya gelen kimse 2. Ayın ilk günleri.

Doğangün: Doğan güneş gibi parlak olan.

Doğu: Güneşin doğduğu yön, gündoğusu.

Doğuhan: Doğuda bulunan hükümdar.

Doğukan: Doğudan olan kimse.

Doğuş: 1. Doğum, doğma. 2. Bir gök cisminin gözlem yerinin ufuk düzlemi üzerinde görünmesi.

Dolunay: Ayın bütün olarak ve parlak göründüğü dönemi.

Dora: 1. Dağ doruğu. 2. Bir şeyin üst kısmı, yukarısı, tepe. 3. En yüksek yer, uç.

Doruk: 1. Tepe, en yüksek yer, uç, zirve. 2. En üstün başarı düzeyi. 3. Kibirli.

Dorukhan: Başarılı, üstün nitelikli hükümdar.

Duhan: 1. Kur'an-ı Kerim'de bir sure adı. 2. Duman.

Duran: 1. Yaşayan, varlığını sürdüren. 2. Dağ yolu. 3. Kalan. 4. Dingin, sakin, huzurlu.

Dursun: Çok yaşasın, uzun ömürlü olsun anlamında kullanılan bir ad.

Durukan: Özü temiz kimse.

Durul: "Berrak, saf duruma gel" anlamında kullanılan bir ad.

Durusel: Saf ve berrak akan sel.

Durusu: Sakin akan saf ve berrak su.

Dündar: 1. bk. Dindar2. T. Eski ordu düzeninde artçı birlik.

Dünya: Üzerinde yaşadığımız toprak ve denizler, yeryüzü.

Editör: Saliha Kara