KÜLTÜR-SANAT

Hafızalara kazınan Titanik hakkında bu gerçekleri biliyor muydunuz?

Titanik Faciası ve hafızalara kazınan filminin bilinmeyenlerini sizler için derledik

Abone Ol

Birçok insanın araştırmalarına konu olan bu trajik hikâyenin ve hakkında yapılan en iyi filmin incelemesini fanatikleri için derledik. İşte Titanik Facıası ve gişe rekorları kıran filminin enfes hikâyesi 

Hepimiz Titanik’i biliyoruz bilmesine ama çoğumuz onu birçok yönden bizleri büyülemeyi başarmış 1997 yapımı Titanik filmi sayesinde biliyoruz. Peki ama Titanik gerçekten sadece romantik bir aşk hikâyesiden mi ibaret? Elbette değil, çok daha fazlası.

15 Nisan 1912 sabahının erken saatlerinde Kuzey Atlantik Okyanusu'nda, geminin Southampton'dan New York'a gerçekleşen ilk seferinin dördüncü günü batan ve 111 yıldır 4.000 metre derinde yatan Geminin son dinlenme yeri, batmasından 73 yıl sonra 1985 yılına kadar keşfedildi. Bazı tur şirketleri açıklanmayan bir fiyat karşılığında, birkaç seçkin müşteri için gemi enkazına  tur hizmeti sağlıyor. 
Ancak bu enkazın günleri sayılı olabilir. Son yıllarda yapılan keşif gezileri, geminin pas, deniz tuzu, bakteri, derin deniz canlıları sürüleri ve diğer doğal etkenler tarafından çözünerek hızla parçalandığını gösterdi.

Titaniğin hikayesi o zamanlardan günümüze kadar en çok araştırılan trajik facialar arasında yerini koruyor.
Mühendislik, yönetim sorunları, tasarım hataları, malzeme seçimi, iletişim eksikleri, hırs, kötü talih ve çoğu önlenebilir hata ile birlikte batmaz denilen o koca gemi, daha ilk seferinde batarak yüzlerce kişiye mezar olmuştu. 

1997’de kafayı Titaniğe takmış olan film dünyasının çılgın adamı James Francis Cameron, Titanik Filmi için müthiş bir bütçe ile gerçeğinden daha bir maliyetle hazırlanan geminin birebir aynısı olan taklidini yapmaya kadar işi büyüttü. Film dünyasının 2 büyük şirketi ile anlaşıp 2 şirketi çılgın projesiyle birbirine katan James Cameron kimsenin artık inanmadığı bu projeyi ne pahasına olursa olsun hayata geçirmeye kararlıydı. Filmin maliyeti kısmen birbirine rakip olan  2 büyük şirket olan Paramount Pictures ve 20th Century Fox tarafından karşılandı. Filmin uzun süren yapım aşamasında bu iki şirket ile birlikte hiç kimse imkansızı başarmaya çalışan bu deli adama inanmıyordu. Film  200 milyon dolarlık bütçesiyle o dönemde tarihteki en pahalı filmdi.

Filmin başlangıcından gösterime girmesine kadar olan süreç o kadar sancılıydı ki bu iki büyük şirket batma noktasına geldi. Ama Cameron projesine inanıyordu. Bu trajedi insanlar tarafından çok tutulacaktı. O kadar imkansız şeyler istiyordu ki geminin her detayı gerçeği ile ayırt edilemez olmalıydı. Bunun için batan gemiye defalarca dalarak gerçek olan görüntüler aldı ve gemideki aksesuarları filmde gerçekliği net olarak yansıtmak için kullandı. Filmin müziklerinden en basit detayına kadar her ayrıntıyı önemsedi. Tek eksik iyi bir aşk senaryosuydu ki onu da bizzat kendisi yazdı. Peki bu filmi zirveye taşıyacak olan aşk hikayesinin iki oyuncusu kim olacaktı. Tüm ajansları ve oyuncuları birbirine katan  Cameron, bir çok ünlü oyuncu ile görüşmeler ve anlaşmalar yaptı. Çok titiz ve zor beğenen Cameron kendisi gibi çılgın ve agresif bir insanla çalışacak oyuncu bulmakta çok zorlandı. Filmin maliyeti , Cameron’ın bitmek bilmeyen istekleri ve bir türlü oyuncu beğenmemesi 2 şirketi bezdirmiş ve projeye inançlarını iyice bitirmişti. Film bir türlü ilerlemiyor, sürekli para harcanıyordu. Hatta öyle söyleniyor ki Cameron film tutmazsa intihar edeceğine bile söz verdi. Filmin her detayına elleri ile dokunan Cameron projesini nakış gibi işledi. Her dialoğu kendi elleri ile yazdı, her sahneyi defalarca bizzat kendisi çekti. Sayısız insanı projede kadrolu olarak çalıştırdı. Sonunda iki isme inandı ve onlarda karar kıldı. Kate Winslet ve Leonardo DiCaprio. Ve büyük usta bu konuda da yanılmadı. Tüm eleştirilere rağmen bu ikili unutulmaz bir performans ile hafızalara Rose ve Jack karakterini kazıdı. 

Sonuç olarak Cameron’ın 1997 yılında senarist, yapımcı ve yönetmenlik koltuğuna oturduğu Titanik Filmi  o dönem dünyada en çok izlenen sinema filmi olmayı başardı ve 2,257 milyar gişe alarak dünyaya adını duyurdu.  Rekorlara imza atan Titanik filmi Cameron’ın En İyi Yönetmen dahil 11 dalda Oscar ödülü kazanmasını sağladı. Titanik toplamda doksana yakın ödül kazandı ve bunlara ek olarak kırk yedi kere de daha birçok listede aday gösterildi.

Titaniğin batış hikayesine geçmeden aklını kaçırmış çılgın adamı tanıyalım;

James Francis Cameron  kimdir?
16 Ağustos 1954 yılunda Ontario, Kanada’da dünyaya geldi. California State Üniversitesi’nde fizik üzerine eğitim alan Cameron, film kariyerine senaristlikle başladı. 1978 yılında ilk filmi kısa metrajlı ve bilim kurgu türündeki Xenogenesis’i çekti. İlk uzun metrajlı filmi ise Piranha II: The Spawnin oldu. Bu film ile International Fantasy Film Award ödülünü kazandı. Gördüğü bir rüya sonrası Terminatör filmini çekti ve büyük bir çıkış yakaladı. Daha sonrasında  bilim kurgu örnekleri vermeye devam etti ve Yaratık, Abyss gibi yapımları çekti. 1997 yılında senarist, yapımcı ve yönetmenlik koltuğuna oturduğu Titanik filmi ile dünyaya adını duyurdu.  Rekorlara imza atan filmi Titanik onun En İyi Yönetmen dahil 11 dalda Oscar ödülü kazanmasını sağladı. 2009 yılında çektiği Avatar filmi ise 6. haftasında Titanik'in elinde tuttuğu rekoru kırdı.

İşte Titanik’in gerçek hikayesi

Mühendislik, yönetim sorunları, tasarım hataları, malzeme seçimi, iletişim eksikleri, hırs, kötü talih ve çoğu önlenebilir hata ile birlikte batmaz denilen o koca gemi, daha ilk seferinde batarak yüzlerce kişiye mezar olmuştu.
Titanik içinde bulunduğu dönemin en büyük yolcu kapasiteli üç gemisinden biriydi. 
İngiltere Krallığı, önce savaş gemileri daha sonra ise ticaret gemileriyle 16'ncı yüzyılın sonu ila 18'inci yüzyılın başı arasında dünyanın dört bir yanında İngiliz sömürge imparatorluğu kurdu. Sömürge alanı o kadar genişledi ki denizlerin hâkimi İngiltere Krallığı için 'Üzerinde güneş batmayan imparatorluk' tanımlaması yapıldı.

Titanic, İngiltere Krallığı'nın denizlere olan o hâkimiyetinin simgesi olarak İrlanda'nın başkenti Belfast'ta Harland and Wolff Tersanesi'nde 31 Mart 1909 – 2 Nisan 1912 arasında yapıldı. Olympic sınıfından olan Titanic, 269 metre uzunluğunda 28 metre enindeydi. Yüksekliğiyse 53 metre.
Döneminin en ihtişamlı gemisi olan Titanic hakkında 'Bu gemi batmaz' şeklinde yapılan yorumlar İngilizlerin denizcilik konusundaki bilgilerinin doğurduğu aşırı öz güvenin eseriydi. Ne var ki o eser, 'batmaz' denilen Titanic'in ilk seferinde Atlas Okyanusu'nun 3.657 metre derinliğine batmasına neden oldu.
Aşırı öz güvenin sonucu; 1.514 can kaybı. 

Birinci sınıftaki yolcuların kimisi turistik bir gezi, kimisi iş seyahatı, kimisi ise akraba ziyareti için günümüzdeki karşılığı 400 bin TL olan 2.500 dolar ödeyerek Titanic'in o lüks kere lüks kamaralarına yerleşti. Bir kısmı birinci sınıf yolcularının çalışanı, bir kısmı da işlerini geliştirmek için ABD'deki meslektaşlarıyla ticari bağlantılar kurmayı amaçlayan tüccarlar ise ikinci sınıftaki kamaralara...
Üçüncü sınıftakilerin amacı ise üstlerindeki kamaralarda yolculuk edenlerden çok farklıydı.
Onlar, umuda yelken açmıştı.

Avrupa'nın çeşitli ülkelerinin yoksul vatandaşları adı 'fırsatlar ülkesi'ne çıkan ABD'de rahat bir şekilde yaşamayı hayal ettikleri hayatın peşindeydi.
Toplumun 3 farklı sınıfının üyeleri, amaçları farklı da olsa 10 Nisan 1912'nin sabah saatlerinde Titanic'in siren sesiyle aynı heyecanı yaşadı.
Kat ve kat daha fazla sivil can kaybının yaşandığı deniz kazaları meydana gelse de Titanic hakkında birçok film, dizi ve belgesel çekildi, birçok kitap yazıldı, adına pullar basıldı. Denizaltı kaşifleri, yıllarca büyük maliyetler ve büyük hayati riskler pahasına batığını büyük bir heyecan içinde aradı.

Batış hikayesi

O gece ay olmadığı için okyanusun karanlık olmasının yanı sıra gözcülerde dürbün de yoktu.
Gözcülerden Fleet, buz dağını gördükten 37 saniye sonra çarpışma meydana geldi. Sonraki yıllarda yapılan hesaplara göre gözcüler, buz dağını 30 saniye daha önce görmüş olsalardı buz dağına çarpmamak için manevra yapacak kadar zamanları olacaktı. Bunun sonucunda da Titanic, yolcularıyla birlikte New York'a varabilecekti.

Saat;
21.30... Meseba adlı geminin Titanic'in takip ettiği yolda geniş ve büyük buz dağları olduğuyla ilgili yapılan uyarısı, telsiz odasındaki Jack Phillips ve Harold Bride tarafından alındı. Ne var ki Phillips ile Bride, o dönemin en hızlı sosyalleşme aracı olan telgrafla birinci sınıf yolcularının New York'ta kendilerini bekleyenlere göndermek istedikleri mesajları iletmekle aşırı meşgul oldukları için buz dağı uyarısına odaklanamadılar.
23.39... Titanic, Newfoundland'ın Grand Banks güneyi açıklarındayken gözcü Frederick Fleet geminin ön tarafında tam olarak seçilemeyen büyük bir buz dağı fark etti. Fleet, geminin ikaz çanını üç kez çaldı ve köprüye telefon etti; "Tam önümüzde buz dağı var" diyerek haykırdı.
23.40... Titanic, buz dağına çarptı.
00.05... Kaptan John Smith bütün cankurtaran filikalarının örtülerinin açılmasını emretti.
00.25... Kaptan John Smith, filikaların kadınlar ve çocuklarla doldurulmasını ve aşağıya indirilmesini emretti.
00.45... İlk filika suya indirildi.
00.50... Dördüncü subay Joseph Boxhall ilk beyaz yardım fişeğini ateşledi.
01.15... Geminin ön tarafında bulunan çapa boşlukları suyun altında kaldı.
01.45... Geminin üst ve ileri güvertesi su altında kaldı.
02.00... Su, ileri bot güvertesine ulaştı.
02.05... Gemi, burun kısmından suya gömülmeye başladı. Bunun sonucunda pervaneler ortaya çıktı.
02.15... İkinci baca koptu. Elektrik sisteminin iflas etmesiyle tamamen karanlığa bürünen gemi, son iki baca arasından ikiye bölündü.
02.20... Titanic, tamamen suya battı.

Sonraki detayları ve yaşanan trajediyi zaten filmi izleyen izlemeyen herkes biliyor.
Titanic'in batışı esnasındaki etkileyici ve ünlü hikâyelerden biri de Titanic orkestrasına aittir. Wallace Hartley tarafından yönetilen sekiz üyeli orkestra, yolcuları sakinleştirmek ve daha iyimser tutabilmek için geminin birinci sınıf bölümünde toplanmıştı. Wallace Hartley diğer 7 orkestra üyesine kaçmaları için izin verdi ancak hepsi Hartley ile kaldı. Orkestra daha sonra ilerideki bot güvertesine geçti ve gemi tamamen batarken bile müzik çalmaya devam etti. Gemi battıktan sonra tüm orkestra üyeleri hayatlarını kaybetti.

Wallace Hartley'in kemanı Titanic'e yapılan dalma seferleri sırasında 2006'da bulunup 94 yıl sonra su yüzeyine çıkarıldı. Nişanlısı Maria Robinson'un hediye ettiği ve üzerinde "Wally'e nişan hediyemdir" yazısı bulunan keman, 2013'te açık artırmada 1.6 milyon dolara satıldı. (Satıldığı günün kuruyla 3.2 milyon TL)

Titanik hakkında bunları biliyor muydunuz?

James Cameron filmde sözlü şarkı olmasını istemiyordu.
Besteci James Horner, yönetmenden habersiz Celine Dion’la 'My Heart Will Go On' şarkısına kayıt yapmış ve bu kaydı beğenen James Cameron şarkıyı filmin sonunda kullandı.

Kate Winslet, filmin kendisiyle özdeşleşen "My Heart Will Go On" şarkısından nefret ediyormuş

Senaryoyu bitirdikten sonra James Cameron Titanik'te gerçekten hayatını kaybetmiş J. Dawson isimli bir kişinin mezar taşına rastladığında epey şaşırmıştı. Çünkü senaryoda yer alan Jack Dawson karakteri tamamıyla kendi hayal ürünüydü.

Film şirketi, Jack karakterini Matthew McConaughey’nin oynamasını isterken James Cameron, Leonardo DiCaprio’nun oynaması için çok ısrar etmiş.

Gerçek Titanik'in kalıntılarını görmek için denizaltıyla dalan James Cameron, geminin yolcularından daha çok gemiyle zaman geçirdi.

Kate Winslet'in haricinde Gwyneth Paltrow, Nicole Kidman, Madonna, Jodie Foster, Cameron Diaz ve Sharon Stone Rose rolü için düşünülen diğer isimlerdi.

Filmde gemi batarken çalmaya devam eden müzisyenler senaryo güzelleşsin diye yaratılan bir sahne değil. Gerçekte de insanları sakinleştirmek için gemi batana kadar çalmışlardır

Uzunluğu 3 saat 14 dakika olan filmin 1912'de geçen sahnelerinin tamamı 2 saat 40 dakika tutacak şekilde ayarlandı. Bu süre gerçek Titanik'in buz dağına çarptıktan sonra batma süresi.

Ayrıca gerçek geminin buz dağına çarpma süresi 37 saniye olduğundan bu sahneler filmde de 37 saniye sürüyor.

Rose’un gemi batarken üzerine giydiği ceket ona 2 beden büyüktü çünkü yönetmenin amacı Rose'u savunmasız ve narin göstermekti.

Çekimlerin son gününde muziplik yapmak isteyen birkaç kişi yemeklerin içine uyuşturucu karıştırdı ve 80 kişi halisünasyonlar sebebiyle hastaneye kaldırıldı.

Kate Winslet su içinde olan çekimlerde içine dalgıç giysisi giymeyi gerekli görmedi ve bu sebeple zatürre geçirdi.

Jack'in defterindeki karakalem çizimlerin tamamı yönetmen James Cameron'a aitti

18. Büyük salonu su basması sahnesi sete ve mobilyalara geri dönüşü olmayan bir zarar vereceği için tek seferde çekildi.

Film sinemalarda o kadar çok oynatıldı ki film makaraları zamanla zarar gördü.

Rose’un gemi battıktan sonra üzerine çıktığı tahta platform gerçek Titanik gemisinden geriye kalan orijinal bir parçadır.