Özellikle çocukları severken ya da şaka amacıyla birilerini gıdıklamaya çalışırız. Sonuç olarak bir gülme bir kendini tutamama durumu ortaya çıkar. Peki ama anlam veremediğimiz bu durum neden gerçekleşir hiç merak ettiniz mi?
Gıdıklama, vücudun hassas noktalarına dokunulduğu zaman verdiği tepkidir. Kişinin gıdıklama eylemine karşı verdiği bu tepki, ürperme ya da gülme şeklinde tanımlanır. Nasıl bir duygu yarattığı konusu, nasıl algılandığı, insanların gıdıklanma konusunda ne kadar hassas olduklarına göre değişir. Bazı insanlar gıdıklanırken, bazıları ise hiç gıdıklanmaz.

Bilim adamları, yüzlerce yıldır gıdıklanmayla ilgili araştırmalar yapmasına rağmen bu konu tam bir kesinliğe kavuşmamıştır. Gıdıklanmanın ne tür bir fayda sağladığı konusu tam anlaşılamamış sadece olası açıklamalarla kalmıştır. Bilimsel olarak bakıldığı zaman gıdıklanma; dokunma eyleminden sonra o bölgedeki sinir uçlarının harekete geçerek beyine sinyal göndermesiyle birlikte başlayan bir tepkidir.

2025 "Ahşap Yılan" yılında sizi neler bekliyor? 2025 "Ahşap Yılan" yılında sizi neler bekliyor?

Bu durum bizi neden güldürüyor?

İngiltere'de insanların gıdıklandığında neden güldüğünü araştıran bilim insanları, hassas noktalardaki (koltuk altı, boğaz, ayakların tabanı) hafif dokunuşların, beyinde ayrıca acıyı hissetmemizi sağlayan hypothalamus bölgesini uyardığını belirterek, gülmenin bir çeşit savunma mekanizması olduğuna inandıklarını belirttiler.

BBC'de yayımlanan habere göre, bilim insanları ayrıca yapılan araştırmaların, insanların gülme sinyalini saldırana karşı teslim olduğunu göstermek üzere evrildiğini ve gülmenin gergin durumlarda zarar görmemizi engellediğini gösterdiğini belirttiler.

İnsanların neden kendilerini gıdıklayamadığını da açıklayan bilim insanları, kendimizi gıdıklayacağımız zaman beyinciğin, beyni uyardığını ve beynin bu durumu tehdit olarak yorumlamadığını söylediler.

Bir tehdit olarak görüyorsak neden gülüyoruz? 

Üst derideki sinir uçlarının, beynin savaş ya da kaç faaliyetlerini düzenleyen ve ayrıca acıyı hissetmemizi sağlayan hipotalamus bölgesinin (Ara beyin dallarından) uyarılmasıyla güleriz.

Gıdıklanma Çeşitleri

İki çeşit gıdıklanma vardır.
Knismesis; cildin üzerinde bir tüy gezdirilmesi ya da bir böceğin konması ile hafif şekilde derinin uyarılmasıyla ortaya çıkan gıdıklanmadır. Hafif bir dürtü ile ortaya çıkan Knismesis; çok kaşındırıcıdır. Bazı araştırmacılara göre böcek ısırıklarına karşı kendimizi korumak için savunma mekanizmamızda yer alan bir tepkimedir. Hoş ve hafif olarak tanımlanan bu gıdıklanma şekliyle insan kendi kendini gıdıklayabilir.
 

Gargalesis; daha yoğun bir gıdıklamadır, birileri vücudun hassas bir bölgesine sürekli olarak dokunduğunda gülmeye neden olur. İnsanlar kendilerini bu şekilde asla gıdıklayamaz.
Bazı insanlar gıdıklanma tepkisinin koruyucu olduğuna inanırlar. Vücudumuzun, dolgun yapılı parçalarından olan karın ve boğaz gibi bölgeler en savunmasız olan bölgelerdir. Nedeni ortadan kaldırmak için otomatik refleks benzeri bir tepkiyle bu hassas alanları korumaya alınır. Bu tepki bazı kişiler tarafından sevilmese bile kahkahaya sebep olabilir. Gözünden yaş gelecek kadar gülmüş olsalar bile bu bir keyif göstergesi değildir.

Gıdıklanmanın Hipotolamusa Etkisi

2013 yılında bir grup bilim adamı, bu konuyla ile ilgili bir dizi testler yaparlar. Gıdıklanmayı sevmeyen bireyler üzerinde yapılan araştırmada, bu kişiler ayaklarından gıdıklanmış ve istemsizce kahkaha attıkları gözlemlenmiştir. Kahkaha attıkları sırada MR ile beyin faaliyetlerini incelendiğinde Hipotolamus bölgesinin aktif olduğunu tespit etmişlerdir. Kan basıncı yükselip nabzın hızlı attığı gözlemlenmiştir. Ayrıca gıdıklanmayı sevmeyen kişilerde bu süreçte, beynin ağrı bölgesinde uyarılma olduğunu belirtilmiştir. Bu da bazı insanların gıdıklanmada niçin tepki verdiklerini ve neden gıdıklanmaktan kaçmak istediklerinin bir cevabıdır.

Aynı dönemde yapılan başka bir MR çalışmasında; kahkahaların gıdıklanmadan mı yoksa arkadaşlarla şakalaşmadan mı kaynaklandığına bağlı olarak beynin farklı yanıt verdiği bulunmuştur. Bu da Tik’î olanlar için “Neden bazıları gıdık alır” sorusuna cevaben vücudun verdiği reflekstir. Bir kişi gıdıklandığını bildiği zaman ve sürpriz bir gıdıklama ile karşılaştığı zaman daha çok güler. Bu da insanların neden kendilerini gıdıklayamadıklarını açıklayabilir. Bir kişinin tik sahibi olup olmadığı o kişinin hassasiyetini belirler. Gıdıklama tepkisi kısmen kişinin ruh hallerine bağlıdır. İnsanlar üzgün ya da öfkeliyse genellikle daha az gıdıklanırlar.

2016 yılında fareler üzerinde yapılan test çalışmalarında; korku ve panik halinde olan farenin gıdıklanmaya daha az duyarlı olduğu tespit edilmiştir. Bu durum insanlarda da geçerli olabilir. Bir kişinin hassasiyeti onu kimin gıdıkladığına da bağlıdır ki bir arkadaşın gıdıklaması, bir yabancıdan daha güçlü bir gıdıklama tepkisi ortaya çıkarır.

Neden Bazı İnsanlar Gıdık Alırken Bazıları Almaz?

Araştırmacılar, bazı insanların neden diğerlerinden daha fazla etkilendiğini bilmiyorlar. Bazıları, Tik’in genetik olabileceğini düşünüyor, fakat bu teoriyi destekleyecek kesin bir araştırma yok. Bazı insanlar vücudun belirli kısımlarında gıdık alırken bazıları aynı bölgelerden gıdık almaz. Örneğin, biri ayakları altından çok etkilenirken diğeri koltuk altından çok etkilenebilir. Bazı insanlar diğerlerine göre daha hassastırlar, cilt hassasiyeti bir kişinin ne kadar gıdıklanmadan etkileneceğinde rol oynar. Kısmen ya da tamamen duyarsızlaşan sinirler gıdıklanmanın hassasiyetini değiştirir.
Sinir sisteminin verdiği cevaplarda olan önemli bir değişiklik, sinirlerle ilgili bir problemi gösterebilir. Aniden gıdıklama refleksini yitiren insanlar bir doktora görünmelidir.

İstatistik Veriler

Bu konu üzerine yapılan istatistik çalışmalarda insanların %99’u gıdık alırken %1 almaz. Gıdıklayarak şaka yapmak istenilen birinin kızması, gıdıklanmayan gruba girer. Esmer ve kumral kişiler kızıl saçlılara göre daha çok gıdık alırlar ki buda gıdıklanma eşiği ile ilgili bir durumdur. Gıdık alınan bölge kişilere göre değişkenlik gösterir. Kimi boyun altından çok alırken kimi karnından çok gıdık alır. En çok tepki gösterilen bölge ayak tabanıdır.

Gıdıklanma Bir İşkence Aracı Olabilir mi?

Antik Roma döneminde gıdıklanma bir işkence olarak kullanılmaktaydı. Tuzlu bir solüsyon yapılarak, işkence edilecek kişinin ayaklarına sürülür, sonrasında bir keçiye yalatılırdı. Başları basit bir kahkaha gibi görünse dahi ilerleyen zamanda, korku ve endişeye dönüşen duygular zamanla acıya sebebiyet vermekteydi. 1984 yılında Fatma Girik ve Kemal Sunal’ın başrol oynadıkları Postacı filimin de bunun örneklemesi mizahi bir şekilde yapılmıştır.
Savaş dönemlerinde Japonlar tarafında kullanılan bu işkence yöntemi, konuşturulmak istenen esir ve savaş suçlularında ölüme götüren bir işkence şekliydi. Ayak tabanları gıdıklanarak çıldırması sağlanan yöntem Japonlar tarafından orta çağa kadar kullanılmıştır.

Nazi Almanya’sında da bu yolla işkence yapılan esir kamplarında, esirler zincire vurulmuş şekilde bir kaz tüyü ile koltukaltı, ayak, bacak arası, gıdıklanıyordu. Gülmemek için kendini zorlayan esir sonraları gözünden yaş gelinceye kadar kahkaha atar ve zincirli olduğu için kaçamazdı. Kahkahadan çıldırma durumuna gelen esirin zinciri çözülür ve izlenilirdi. Duygu karmaşası içinde olan kişiye psikolojik işkence devam ederdi.

Gıdıklanma; günümüzde hala kimi için hoş, kimi için kötü bir duygu olarak tanımlansa bile, bilim adamları için soru işaretleri ile dolu bir bilmecedir. Çocuklar için ise bir oyun ve mutluluk kaynağıdır.

Sonuç olarak çokta kafaya takmayın. Gıdıklanırken ağlamaktansa gülmek bize bahşedilen daha  iyi bir tepki diye düşünüyoruz. :)

Editör: Merve Kiraz