Sosyal bir varlık olan insan her şeyle bağ kurmaya mecburdur. Çünkü fıtrat gereği birileri ile iletişim halinde olmadan yaşamak pek mümkün değil. Bazılarımız yalnızlığı ne kadar sevse de bir yerden sonra buhrana girer ve kendini herkesten ve her şeyden eksik hissetmeye başlar. Kıssaca o klasik cümleyi kurmuş olacağız ama yalnızlık Allaha mahsustur.
Yanlızlık hissi aslında duygusal bir tepkinin adıdır. Yalnız olmak ayrı yalnız hissetmek ayrı şeylerdir. Öncelikle bunun ayrımını yapmak bu duygusal tepkiyi çözümlemenizde çok faydalı olacaktır.
Yalnız Hissetmek ile başlayalım
Psikolojik konuların ele alındığı Psikomental psikoloji adlı sitede uzmanların yalnızlık ile ilgili yaptıkları bilgilendirmeler şu şekilde;
Yalnız hissi, kişinin sosyal ilişki kurmasını engelleyen veya sosyal temas kurmama sonucunda ortaya çıkan, yıkıcı ve acı verici bir duygudur. Yalnızlık hissi, diğer tüm duygular gibi bireyin algısından etkilenir. Örneğin, bir kişi çevresinde kimse olmadığı için, yani yalnız olduğu için, yalnız hissedebilir ve bu gerçekle ilişkili olan bir duygudur. Ancak başka biri çevresinde ilişki kurabileceği pek çok insan olmasına rağmen yalnız hissedebilir. Bu da algılanan yalnızlık ile ilgilidir. Kişi gerçekten yalnız olduğunda da yalnız olduğunu düşündüğünde de yalnızlık hissini deneyimler.
Sosyal ilişkilerde yetersizlik, düşük benlik saygısı, gerçek olmayan öznel değerlendirmeler, düşük sosyal beceriler bu duyguyla ilişkilidir. Bunlar da kendi içerisinde bağlantılı olabilmektedir. Mesela kişi düşük benlik saygısı sebebiyle sosyal ilişkilerde yetersiz kalabilir ve bundan dolayı yalnızlık hissedebilir.
Young, yalnızlıkla ilişkili olan otomatik düşünceleri 12 maddede belirtmiştir. Bu düşünceler şunlardır; düşük benlik kavramı, tek başına olmaktan mutsuzluk duyma, sosyal uyumsuzluk, sosyal kaygı, cinsel kaygı, yakınlığı reddetme, sınırlama, eş seçiminde problem yaşama, güvensizlik, duygusal bağlanmayla ilgili kaygı hissetme, pasiflik ve gerçekçi olmayan beklentiler.
Bireysel, psikolojik, toplumsal ve çevresel faktörlerle de yalnızlıkla ilişkilidir. Anksiyete, depresyon gibi psikolojik ve düşük bağışıklık, uyku bozuklukları gibi fizyolojik rahatsızlıklar bunun göstergesidir. Ayrıca, yalnızlık umutsuzluğa da sürükleyebilir.
Yalnız Olmak
Kişinin yalnız olmayı isteyerek mi yoksa mecbur kalarak mı tercih ettiği ve yalnız olduğunda neler yaptığı önemlidir. Yalnız olmayı isteyerek tercih etmek, yalnızlığın daha ihtişamlı ve olumlu bir tarafını ifade eder. Zorunda kalarak yalnızlığı tercih etmenin aksine, kişiye zarar vermez ve kişinin gelişimine pek çok yönden olumlu anlamda katkı sağlar. Kişinin kendisini tanımasına ve aşkınlık duygusu yaşamasına sebep olur, yaratıcılığı besler. Ayrıca kişinin isteyerek yalnız olması, kendi kendine yettiği, geçici ve eksiklik hissedilmeyen bir durumu ifade eder.
Yalnız olmak kişinin kendi isteğiyle olduğunda herhangi olumsuz bir durum yaşanmazken, kişinin isteği olmadığında ve mecbur bırakıldığında ise bu yalnızlık hissine sebep olur. Yalnızlık hissi söz konusu olduğunda yakınlık, özlem vb. bir şeyin eksikliği hissedilir ve bu eksikliği giderme ihtiyacı duyulur. Yalnız olmak zorunda kalındığında, kişi acı veren ve yalnızlık hissinin ortaya çıktığı bir deneyim yaşar. Yalnızlık duygusu yaşayan birinin, belirli bir zaman sonra buna alışması ve yalnız olmayı bir tercih haline getirmesi de mümkündür.
Yalnız hissetmek ve yalnız olmak bir bahçedeki iki fidan gibidir. Biz hangisini büyütmek için uğraşırsak, ona göre meyve elde ederiz. Yalnız hissetme fidanını çok sular ve en çok ona emek harcarsanız, alacağınız meyve muhtemelen olumsuz duygular olacaktır. Yalnız olma fidanına dikkat etmeyi tercih ederseniz, yine emeğinizin karşılığı da tercihinize göre şekillenecektir.
Sonuç olarak yalnızlık acı verici, insanı yıpratan bir histir. Yalnız olmak veya yalnız hissetmek, bu iki durumla da baş etmek kendi elimizde olan bir şey. Ne kadar sorunu büyütmeden problemlerin çekirdeğine iner ve çaba sarf edersek o kadar bu kötü his veya durumu yenmiş oluruz.