GENEL

Ezan nasıl doğdu?

622 yılında ilk kez Bilâl-i Habeşî tarafından okunan ezanın sahabelerin gördükleri rüyalar ile doğduğunu biliyor muydunuz?

Abone Ol

Rüyalar insanlık tarihinin var olduğu günden bugüne varlığını devam ettirmiş ve ettirmeye de  devam edecek olan,  gizemi hala çözülememiş bir sır  olarak  kalmaya devam ediyor. Allah katından müjdeleyici rüyalar Peygamber efendimiz döneminde oldukça yoğundu. Bazı görülen rüyalar vahiy olarak dahi kabul edilmiş özellikle sahabelerin gördükleri rüyalar bugün Allah huzuruna çağırılmamızı şekillendirmiştir. Öyle ki Ezan Allah tarafından melekleri aracılığıyla  Müslümanlara rüya yoluyla öğretilmiş ve miras olarak bırakılmıştır. Ezan’ın doğuşunu sağlayan ve bugünlerimizi aydınlatan bu hikayenin oluşum süreci oldukça heyecan verici.

Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)  görevini en layıkıyla yerine getirirken Mekke ve Medine’de ibadet manzaraları oldukça farklıydı. Mekke’de ibadetler henüz gizli yapılırken Medine’de açık bir halde yapılması o kadar soruna yol açmıyordu. Mescid-i Nebevî tam da bu zamanlarda inşâ edilmiş fakat hala Allah huzuruna şükür için vardığımız namaza davet için genel bir yöntem bulunamamıştı. Konu ile ilgili Allahın elçisi birçok toplantı gerçekleştirmeye devam ediyordu. Onca toplantıya rağmen müslümanlara farz olan namazı ihya etmek için çeşitli şekillerde çağırılar yapılıyor bu çağırılar o dönemde farklı yöntemlerle devam ediyordu. Fakat sabit bir yöntem şarttı.

Bir gün sahabelerden Abdullah bin Zeyd (r.a.) bir rüya gördü.

Rüyasında iki kişi gökten inip ona abdest aldırıyor, ezan okuyor ve kamet getiriyor,  diğeri ise  imam oluyordu. Ardından namaz kılarak göklere yükseldiler ve yok oldular.

Abdullah bin Zeyd ertesi sabah, peygamber efendimize heyecan ile  rüyasını anlatıyor. Ashabı ile beraber olan peygamberimiz şöyle buyuruyor;

-O gördüğün melek ne dedi?

Abdullah bin Zeyd cevaben;

-O melek iki elini kulağına koydu ve;

"Allahü ekber, Allahü ekber!
Allahü ekber, Allahü ekber!"

"Eşhedü enlâilâhe illallah!
Eşhedü en lâilâhe illallah!"

"Eşhedü enne Muhammede'r-resûlullah!
Eşhedü enne Muhammede'r-resûlullah!"

"Hayye âle's-salâh, Hayye âle's-salâh!
Hayye âle'l felâh, Hayye âle'l felâh!"

"Allahü ekber, Allahü ekber!
Lâilâhe illallah!"

dedi diye belirtiyor.

O sırada gelen Hz. Ömer ise bir rüya gördüğünü söyleyerek Abdullah bin Zeyd ile aynı kelimeleri tekrarlıyordu. Ardından ashabından birkaç kişi daha gelip aynı rüyayı gördüklerini belirtiyor ve müjdenin sırrını çözmeye başlıyorlardı.

Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)  rüyalarını anlatanların ardından şöyle buyuruyor;

 -“O ezan okuyan kardeşiniz Cebraildir.  Namazın vakitlerini öğretti. Diğeri ise  Mikaildir. İmam olup namaz kıldılar… buyurdu.

Böylece Allah katından rüya yoluyla öğretilen bu yöntem namaza çağrı yöntemi olarak netleşti ve Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)  ‘in emriyle ilk ezan Bilâl-i Habeşî tarafından okunarak bu günlere kadar geldi. Ezan ile ilgili kuranda çeşitli ayetler bulunmakta ve Müslümanlara ışık olmaya devam etmekte.