Elazığ kültüründe birisi öldüğü zaman, cenaze evinde helva pişirilir. Pişen helva, ölü gömüldükten sonra  taziye için gelenlere ikram edilir.  Cenaze evi üç gün boyunca yemek yapmaz. Ölü evine taziyeye gidenler, çeşitli yemekler ve içecekler götürürler. Genelde; güveç, pilav, tavuk, kavurma, lahmacun, ayran, çay, kahve ve şeker  gibi yiyecek ve içecekler götürülür.

Daha sonra ölünün yedisi, kırkı ve elli ikisi yapılır. Yedisinde, helva yapılıp komşulara dağıtılır. Kırkında ise Kur’an-ı Kerim ve mevlit okutulup yemek verilir. Elli ikisinde yemek verilmez, ölünün mezarı başında Kur’an-ı Kerim okunur ve fakirlere hayır ve sadaka dağıtılır.

Tüm bunların yanında yemek konusunda oldukça garip ama bir o kadarda mantıklı gelen inanışları var ki şaşıp kalacaksınız. İşte Gaggoşlar diyarında yemek kültürü ile ilgili sizi şaşırtacak inanışlar;

Aşağıda verdiğimiz yemek ile ilgili inanışlar incelendiğinde görülecektir ki, bunlarda halkımızın “telef (ziyan, israf) olmasın” sözlerinde de belirttiği gibi tutumluluk, temizlik, kalan şeyleri değerlendirme, inanç vb. üstün özellikleri vurgulanmaktadır.-Yemeğe besmelesiz başlanmaz.

                - Ayakta yemek yemek günahtır.           

                - Ağaca çıkıp dut silkeleyen kişiye altta hasavanı tutanlar “bunca çağan ola” diyerek çapik çalarlar (alkışlamak).

                - Çöplüklerin önünden geçerken (yemek artıklarının bulunması yüzünden cinlere çarpılacağı düşünülerek) üç kere “besmele” çekilir ya da üç kere “destur savur” denilir. 

                - Ekmeği el ile bölmek sünnettir.            

                - Ekmeği bıçak ile kesmek günah sayılır.              

                - Helva pişirirken; “birisi karısını boşamış” derler ki helva güzel olsun.   

    - İstenmeden, habersiz getirilen su, zemzem olarak içilir.       

                - Komşudan damazlık (yoğurt mayalamak için kullanılan az miktardaki yoğurt) alınırsa günah olacağı düşünülerek mutlaka iade edilmelidir.            

Elazığ'da kadınların yöresel giyimi Elazığ'da kadınların yöresel giyimi

                - Komşuya tuz, soğan verilmesi uğursuzluk sayılır. (Soğan da acı olduğu için eve acı getireceği inanışı vardır)     

                - Kötü rüya görüldüğü zaman, komşulara ekmek ve tuz dağıtılır.             

                - Sofrada ayakları uzatıp oturmak günah sayılır, bu davranış yemeğe ve sofrayı bekleyen meleklere saygısızlıktır.               

                - Sofrada bulunan her şeyin az da olsa tadına bakılmalıdır. Aksi takdirde yemeğin küseceği inanışı yaygındır.    

                - Sofradan kalkarken kişinin önünde ne kadar ekmek tanesi varsa onları yemesi gerekir. Yemediği takdirde o kadar çocuğu olacağı söylenir.              

                - Sofradan kalkılınca bulaşıklar hemen yıkanır yoksa şeytanın karnını doyurduğu söylenir.          

                - Sofradan, tabakta yemek bırakarak kalkılırsa, kalan yemeğin arkadan ağlayacağı inanışı vardır.             

                - Sofra yerde bekletilmez, günahtır çünkü, sofrayı meleklerin beklediği inanışı vardır.

                - Mutfakta suya taş atılmaz; “Ahirette kirpiğinle çıkaracaksın” denir.

                - Yanmış ekmek yemek iyidir; “Ye ki kurttan korkmayasın” diyerek yedirilir.      

                - Yemeğe oturmadan önce ve yemek sonrası elleri yıkamak sofranın bereketini artırır.               

                - Yemek sağ el ile yenir, sol el ile ancak şeytanın yiyip içtiği söylenir.      

                - Yemekte konuşmak günahtır.               

                - Yolda yere düşen ekmek parçası görüldüğünde, “besmele” ile yerden alınıp üç kere öpülerek alna götürülür ve yüksek bir yere bırakılır.

                -Yemek bitince Elhamdulillah denir.

Kaynak; https://elazig.ktb.gov.tr/

Editör: Merve Kiraz