KÜLTÜR-SANAT

Arabeskin asıl babası kim? Kimse onun rekorunu kıramadı! Gelmiş geçmiş en çok hayran kitlesine sahip o sanatçı

Arabesk neden bu kadar sevildi, efsane olarak adlandırılan rekor sayıdaki Gülhane konserini hangi arabeskçi verdi, bu konseri kaç kişi izledi?

Abone Ol

Besteleri kim tarafından okunursa okunsun  hala hit haline gelen diğer arabeskçileri açık ara geride bırakan yanık sesli sanatçı.

Arabesk müzik denilince akla ilk gelen halkın acıları desek yanlış olmaz. Yanık şarkıların vermiş olduğu duygu yükü bazı zamanlar ülkede problemlere yol açmış, arabeskin yasaklanmasına kadar  gitmiştir. Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, Orhan Gencebay gibi isimler birçok sanatçıdan daha büyük bir üne kavuşmuş ve arabeskin babaları olarak adlandırılmıştı. Ama kendine has yorum ve tarzlarıyla farklı bu sanatçılardan Ferdi Tayfur en büyük üne sahip sanatçı ünvanına erişti. Aynı zamanda yorumculuk özelliğinin yanında besteleriyle de yıllardır 1.sırayı kimseye kaptırmamakta.

Peki neden arabesk, dahası neden Ferdi Tayfur?

Bu sorunun yanıtını vermeden öncelikle arabeskin doğuşuna değinelim.

Arabesk, Türkiye'ye özgü, duygusal bir halk müziği türü. Genellikle duygusal olan şarkı sözleri; karamsarlığı, umutsuz aşkları, günlük dertleri, umutsuzluğu ve başarısızlığı konu edinir. Küçük bir kısmı ise enstrümantaldir.

Türkiye'de arabesk şarkı şekli ilk kez 1940'lı yıllarda Haydar Tatlıyay ve diğer birkaç şarkıcı tarafından ortaya çıktı. 1960'lı yıllarda Adnan Şenses, Orhan Akdeniz, Ahmet Sezgin, Abdullah Yüce ve Hâfız Burhan Sesyılmaz gibi bazı şarkıcılar, Araplardan alınan raks müziğini Türkçe şarkılar için kullanmışlar ve böylece Türkçe arabesk ortaya çıkmıştı. Daha sonra Orhan Gencebay gibi bazı şarkıcılar arabeski rock 'n' roll müziği ile birleştirmiş, Hakkı Bulut ise Türk halk müziği formatına darbuka, bongo, hollo, keman gibi bazı batı müziği enstrümanları ekleyerek günümüz arabesk müziğinin temellerini atanlar arasında yer almıştır. Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Ferdi Tayfur, Gökhan Güney, İbrahim Erkal, Emrah Erdoğan İpek, Ümit Besen, Özcan Deniz, Azer Bülbül, Mahsun Kırmızıgül gibi isimlerse arabeskin en ünlü icracıları arasına katıldı. Bergen, Kâmuran Akkor ve Dilber Ay ise 80'lerde zirveye çıkan arabesk müziğin en önemli kadın temsilcilerinden olmuşlardır. Arabesk, zamanla kendi içinde arabesk pop, arabesk rock, arabesk rap gibi alt başlıklara ayrıldı. Bir zamanlar ise Selahattin Özdemir tarafından İngilizce arabesk projesi yapılsa da fazla ilgi görmedi.

Gelelim bu türün neden bu kadar fanatiği olduğuna. Ayrı parantez olarak bunca arabeskçiye oranla Ferdi Tayfur furyası neden?

O dönemki arabeskçiler halkın acılarını, sevinçlerini, tutkularını, tüm duygularını en derinlemesine anlatan ve coşturan, halkın en içerisinden gelen kişilerdi. Gelenek ve göreneklerini, yaşadıkları acı ve sevinci şarkılarına, çektikleri filmlere yansıttılar. Özenti içermeyen halka ait bambaşka bir tür ortaya koydular. Bundandır ki dönemimizde parlayan bir şarkının ömrü sadece 1 yılı kapsayıp unutuluyor. Eskiler ise hala dinlenmeye, yeniden yorumlanmaya devam ediyor.

Müslüm Gürses, Orhan Gencebay ve daha birçok arabeskçi kendilerine has tarzıyla arabesk müziği şekillendirdi. Toplumun sorunlarını, gençlerin aşk acılarını, aile yapısını yavaş yavaş yozlaşan toplumu  ve daha birçok konuyu içerisinde barındırdı. Fakat Ferdi Tayfur ayrı bir furya haline gelerek Ferdizm akımını oluşturdu.

Ferdi Tayfur diğer arabeskçilerden açık ara önde

Asıl gerçek şu ki bestelediği arabesk şarkıları vatandaş tarafından daha yakın bulundu. Daha damardan duyguları işleyen hareketlendiren sözleri ve müziğinin yanı sıra ağlamaklı eşsiz sesiyle yaşanan tüm acılara en iyi tercüman o oldu. Bundandır ki tüm konserlerinde şarkıyı kendisi değil hep halk söyledi. Hem de bağıra çağıra. Hele bir konseri var ki hiçbir sanatçıya nasip olmamış bir kalabalıkla rekora imza attı. 1993 yılında Gülhane Parkı'nda verdiği konsere 200.000 kişi katılarak görülmemiş bir izdihama dönüştü. Şarkı veya plaklarının isimlerini alan filmleri de konserlerinden geri kalmıyor kapalı gişe oynuyordu. Biletler günlerce evvelinden tükendi. Karaborsaya çıktı. Yeni kaseti piyasaya çıkmadan tükendi. Anadolu insanı onun kasetlerini İstanbul’dan özel tanıdıkları aracılığıyla sipariş etti. Teyplerinin sesini sonuna kadar açıp dinlediler. Araçlara resimleri yapıştırıldı. Vatandaş onun şarkılarıyla işe gidip geldi. Birbirlerine sevdalanan gençler kasetlerini hediye etti.   Tayfur,  döneme hiçbir sanatçının vuramadığı damgayı vurmuş en çok hayran sayısına ulaşan şanatçı olarak kalmıştır. Bu sebeple kıyafetleri bile o dönem oyuncularınkinden daha çok moda olmuş, saç traşı, pantolon paçası, gömleklerinin kaç düğme  açılması her gencin özelliği haline gelmişti. Çünkü insanlar bu genç adamı kendilerine yakın hissederek kendilerinden biri olarak gördü ve benimsedi. Ne zaman acı çekse bu acıyı Ferdi'nin şarkılarıyla dile getirip anlattı. Hal böyleyken Ferdizm diye bir akım ortaya çıkmış,konserlerde diğer sanatçıların yuhalanıp Ferdinin sahneye çıkması için naralar atılmıştı.

Görünen o ki günümüzde hala dinlenen ve takip edilen, sanatçıların popüler diğer müzik türlerine uyarladığı besteleriyle ününü korumaya devam eden sanatçımız Ferdi Tayfur ismi silinemeyecekler listesinde efsane olarak kalmaya devam edecek.