KADİR DOĞULU İLE NESLİHAN ATAGÜL ARASINDAKİ İHANET İDDİASI (25 NİSAN)
2016'da Neslihan Atagül ile nikâh masasına oturan Kadir Doğulu'nun nisan ayında Alaçatı'daki bir kadınla yakınlaşması magazin gündemini uzun süre meşgul etmişti.

Bu iddianın ortaya atıldığı günlerde Neslihan Atagül, Kadir Doğulu ile birlikte Azerbaycan'da gerçekleşen Formula 1 yarışını izlemek için Bakü'ye gitmişti. Çift, orada el ele poz vererek haklarındaki ayrılık iddialarına fotoğraflı yanıt vermişti.
El ele poz veren çift, daha sonra Bakü Üniversitesi'nde bir söyleşiye katıldı.

Bir katılımcının ihanet iddialarını sorması üzerine Neslihan Atagül, "Bunu mu merak ediyorsunuz? Gördüğüne neden inanmıyorsun?” diye yanıt verince araya eşi Kadir Doğulu girdi.

Kadir Doğulu, "Medeni bir cesaretle güzel bir soru sordun. Takdir edilesi... Hepinizin hayatları var ve biri gözlemliyor, o şahsi hayat değil. O sizin şahsiyetiniz şahitliği... Benim şahsi hayatımdan, eşimin şahsi hayatından ilgilenmek isterseniz oralardan soru sorabilirsiniz. 'Bu kadar çıkan habere rağmen nasıl eş olmayı başarabiliyorsunuz?' diye sorabilirsin. Bu kadar doğru yanlış demeden, ortalığa yayılan bu haber silsileleri neden benim ailemle aramı bozarken sizin aranızı bozmuyor diye sorabilirsin" demişti.

Sevgisinden emin olduğundan bahseden Kadir Doğulu ise "Bir yastığa baş koymakla olmuyor. 50 yıl aynı yastığa baş koyup, birbirini tanımayan çiftler var benim hayatımda... Beni çok iyi tanıyor, ne yaptığımı çok iyi biliyor. Ben onu çok iyi tanıdığımı ümit ediyorum. O da ümit ediyor. Ne yaptığını çok iyi biliyorum. Ne yapmaya çalıştığını çok iyi biliyorum. O yüzden önümüze herhangi bir duygu çalkantısı koymuyoruz birbirimizle konuşurken. Kalbimi kontrol ediyorum sürekli, o da kalbini kontrol ediyor. Seviyorum, eminim, güveniyorum... " diye konuşmuştu.

MUSTAFA SANDAL İLE UZİ ARASINDA KONSER SIRASI POLEMİĞİ (12 TEMMUZ)
Rapçi Uzi, Mustafa Sandal'ın altında sahneye çıkmak istemediği için temmuz ayında düzenlenen Ağrı Dağı Müzik Festivali'ne katılmadı.

Uzi, "Sene 2023, kimin ne iş yaptığı, kimin ne kadar dinlendiği ortada. Değerli Mustafa Sandal’ı konuşsaydınız neden bu devirde hâlâ son sahneye çıkmak istiyor diye!" ifadelerini kullandı.

Uzi'nin bu açıklamalarına Mustafa Sandal cephesinden yanıt gecikmedi. Ünlü popçu, "Sevgili Uzi kardeşim. Kayıtlara geçen; senin okuduğun ve başka sanatçıların okuduğu 150 adet ‘hit’ olmuş eserin olduğunda, Avrupa’da ödüller aldığında ve 30 yıl sonra da on binlerce kişi seni alkışladığında tekrar konuşuruz. Şarkılarını beğeniyorum, umarım başarırsın. Şöyle bir tweetlere baktım da cevap vermeme gerek kalmamış, en iyi cevabı her zaman halk verir, vermiş de. Bu arada beni konser öncesi arasaydın benden sonra çıkmana müsaade eder, destek olurdum. Genç yetenekler başımızın tacıdır. Alkışın ve ışığın bol olsun, kariyerinde başarılar dilerim" dedi.

Mustafa Sandal'ın bu sözlerinin ardından Uzi bir açıklama daha yaptı. Rapçi, "Sen de beni arayıp buradaki gibi samimi bir dille en son sahneye çıkmak istediğini söyleseydin, ben de geçmişindeki başarılarına saygı duyarak senden önce çıkabilirdim Mustafa ağabey. Yaşım 25 şu ana kadar global ve ülkemizin sınırlarında çok fazla başarılı oldu yazmaya üşendim. Umarım ben de bahsettiğin başarılara ulaşırım. Bunun için elimden geleni yapıyorum. 30 yıl sonra geçmişimde başardıklarım ve o an elde ettiklerimle yaşamayı öğrenmek istiyorum fazlasını değil. Ben de seni seviyorum" yanıtını verdi.

MAHSUN KIRMIZIGÜL'ÜN MİNİBÜS KONSERİ VE ŞORTLA SAHNEYE ÇIKMASI (14 TEMMUZ - 31 TEMMUZ)
Temmuz ayında konser için Çeşme'ye giden Mahsun Kırmızıgül, Alaçatı'da taksi bulamayınca minibüse binmek zorunda kaldı.

Yol boyunca yolculara mini bir konser veren Mahsun Kırmızıgül, "Çeşme'de minibüste bulunan dostlarla konser verdiğim doğrudur. Muhteşemdi" notuyla sosyal medya hesabından paylaştı.

Ünlülerin hangi üniversitelerden mezun olduğunu biliyor musunuz? Nereden nereye diyeceksiniz! Ünlülerin hangi üniversitelerden mezun olduğunu biliyor musunuz? Nereden nereye diyeceksiniz!

Mahsun Kırmızıgül sonrasında, "Çeşme’de cumartesi alacağım sahne öncesinde arkadaşlarımızla yemeğe çıktık. Yemekte alkol almış olan arkadaşımın aracını kullanarak onu evine bıraktık ama gecenin o saatinde otele gitmek için taksi aradık, bulamayınca minibüse bindik. Minibüse binince kısa bir şoktan sonra, çok samimi bir ortam gelişti. İnsanlar şarkı söylememi isteyince, onları kırmadım ve hep birlikte 20 dakikalık unutulmaz anlar yaşadık" ifadelerini kullandı.

Mahsun Kırmızıgül'ün Bodrum konserinde ceketinin altına giydiği şortla sahneye çıktığı görüntüler de sosyal medyada gündem oldu.

Konsere ait görüntüleri paylaşarak açıklama yapan şarkıcı, "Sosyal medyada bir ay önce sahnede şort giymemle ilgili şimdilerde eleştiriler yapılıyor. Olay şöyle oldu; Bodrum sahnesinde program bitince sahneden indim ve üstümdeki sahne kostümlerimi günlük giydiğim kıyafetlerle değiştirdim. Yaklaşık 8  -10 dakika sonra kulisin arka kapısından çıkarken, mekanı hınca hınç dolduran değerli dinleyicilerimin bir daha çıkmam için ortalığı adeta yıktığını gördüm" dedi.

Mahsun Kırmızıgül, "Seyircinin beni tekrar sahneye çağırdığını duyar duymaz, son anda üstüme ceket giyerek tekrar sahneye çıkmak zorunda kaldım. Dinleyicilerden de giydiğim kıyafetimden dolayı özür diledim. Şunu bilmenizi istiyorum. Ben dinleyenlerime, beni seven canlarıma sanat hayatım boyunca bir kez olsun saygısızlık yapmadım. İddia ediyorum benim kadar dinleyicilerine daha saygılı bir sanatçı yok bu alemde. Bu da böyle biline" ifadelerini kullandı.

Mahsun Kırmızıgül, "Seyircinin beni tekrar sahneye çağırdığını duyar duymaz, son anda üstüme ceket giyerek tekrar sahneye çıkmak zorunda kaldım. Dinleyicilerden de giydiğim kıyafetimden dolayı özür diledim. Şunu bilmenizi istiyorum. Ben dinleyenlerime, beni seven canlarıma sanat hayatım boyunca bir kez olsun saygısızlık yapmadım. İddia ediyorum benim kadar dinleyicilerine daha saygılı bir sanatçı yok bu alemde. Bu da böyle biline" ifadelerini kullandı.

UFUK ÖZKAN HASTALIĞI ATLATTI (5 AĞUSTOS)
Ufuk Özkan'dan üzücü haber geldi. 48 yaşındaki oyuncunun sağlık sorunları nedeniyle sıkıntılı günler geçirmişti.

Temmuz ayında Ufuk Özkan'ın karaciğer yetmezliği nedeniyle organ nakli başvurusu yaptığı basına yansıdı.

Haberlerin ardından Ufuk Özkan açıklama yaptı. Ünlü oyuncu şunları söyledi:
Bugün sağlığım hakkında çıkan haberler ile ilgili sizlere bir açıklama yapmak istiyorum. Bir süredir karaciğerim ile ilgili problemler yaşıyorum. Organ nakli gerekliliği ihtimaline karşı da tabii ki uzman doktorlar tarafından durumum gözlem altında kontrollerim düzenli olarak yapılıyor. Gelişebilecek süreçler ile ilgili önceden görüşmeler yapılıyor. Sevenlerimden endişe dolu mesajlar aldım ve çok üzüldüm. Hayat bizleri hastalıklarla beraber yaşamayı öğrenmek zorunda bırakıyor ama yaşadığım bu süreçlerin hiçbir zaman işimi etkilemesine izin vermedim. Bugünden sonra da Allah’ın izniyle böyle bir niyetim yok en kısa zamanda yeni dizi ve filmlerle huzurunuza çıkacağım. Tüm sevgi dolu, dua dolu mesajlarınız için çok teşekkür ederim. Saygı ve sevgilerimle Ufuk Özkan (ağabeyiniz, kardeşiniz) İyi ki varsınız.

Verdiği kilolarla dikkat çeken başarılı oyuncu yanlış bir diyet uyguladığını, bu nedenle de bağışıklık sisteminin çöktüğünü açıklamıştı. Karaciğer yetmezliği nedeniyle hastanede 17 gün tedavi gören ve hastalığı atlatan Ufuk Özkan, 5 Ağustos'ta hastaneden taburcu oldu.

Zorlu günlerin ardından setlere dönen Ufuk Özkan, aradığı aşkı da Sibel Osmanoğlu'nda buldu.

Eşine olana güvenini vurgulayan Neslihan Atagül, "Kadir beni herkesten daha iyi anlıyor" mesajı vermişti: En korktuğunuz anları düşünün. Hiç kimseyle paylaşamıyorsunuz. Yeri geliyor anneniz bile, sizi doğuran bile sizi anlayamıyor. Benim de öyle. Yeri geliyor beni anlamıyor ve ben sürekli kendimi anlatmaya çalışıyorum. Ama bana annemden daha da yakın biri var hayatta. Babamdan çok daha yakın biri var hayatta: Eşim Kadir. Eşim olmadan önce, insan! Ve ben şu an bu yakınlığı onunla deneyimleyebiliyorum. Biz ne olursa olsun Kadir ile birbirimizi yargılamadan önce oturup gözlerimizin içine bakıp, ne varsa yetkinliklerimiz, noksanlıklarımız konuşuruz. Bunu annemle yapamıyorum, abimle yapamıyorum, çok yakın dediğim arkadaşımla yapamıyorum bazen ama Kadir ile bunu yapabiliyorum.

GÜLDEN KARABÖCEK'İN ÇORBACIDA SAHNE ALMASI (17 AĞUSTOS)
'Sürünüyorum', 'Dilek Taşı' ve 'Hatıran Yeter' gibi şarkılarla bir döneme damgasını vuran Gülden Karaböcek'in 2021'de Konya'daki bir çorbacıda şarkı söylerken çekilen görüntüleri sosyal medyada çok konuşuldu. 70 yaşındaki şarkıcının ortaya çıkan görüntülerinin ardından nostaljik eşyaların sergilendiği konsept mekânın işletmecisi Ramazan Bademci açıklama yaptı.

"4 - 5 SAATLİK PROGRAM YAPTIK"
Ramazan Bademci, "Dükkânımız nostalji konseptinde olduğu için Türk müziğine bir dönem damgasını vuran isimleri davet ediyoruz. Bunlardan biri de Gülden Karaböcek hanımefendiydi. 4-5 saatlik bir program yaptık. Kendisi iki canlı, üç tane de playback şarkı söyledi. Kasetlerini ve plaklarını imzaladı. Yakın zamanda kendisini yine davet ettik ama Konya şu sıralar çok sıcak olduğu için erteledi. Yakın zamanda yine mekânımıza gelecek" dedi.

"HABERLER ASILSIZ"
Yaşananların ardından Gülden Karaböcek'in menajeri Yağız Yılmaz açıklama yaptı. Yapılan açıklamada, "Gülden Karaböcek bir konseri için turneden dönerken orkestrasıyla iş sonrası bahsi geçen mekânın yemeklerini beğendiği için mekan sahibi ve çevresiyle dostluk kurmuştur. Ardından bir gün yine sahneye giderken öncesinde yemek için uğradığı nostalji konseptli mekânın ısrarlarına dayanamayarak müşteri olmadığı bir saatte mekânda aileye bir hatıra bırakarak playback bir şarkı seslendirmiş ve kendi isminin bulunduğu köşede plaklarını aile için imzalamıştır. Basında çıkan iddiaların aksine, Karaböcek tarafından gerçekleştirilen her performans bir sahne şölenidir ve kusursuz bir seslendirme ile sunulmaktadır. Bahsi geçen çorbacıda sahne almasıyla ilgili haberler tamamen asılsızdır" denildi.

"ÜCRET KARŞILIĞINDA KENDİSİYLE ANLAŞTIK"
Gülden Karaböcek'in menajeri aracılığıyla yaptığı bu açıklamanın ardından mekânın sahibi Ramazan Bademci bir kez daha konuştu. Bademci, "Gülden hanımın açıklamasını görünce şaşırdım, kırıldım yanlış bir açıklama olmuş. Bir ücret karşılığında kendisiyle anlaştık. Akşam 21.00'de başlayan program gece 02.30'da bitti. Çorbacıdan rahatsız olacağı bir durum yok. Ekim ayında bir program daha yapacaktık, hatta kızı Nur ile fiyat konusunda görüşüyorduk. Pişman değilim ama kesinlikle davet etmem bundan sonra" ifadelerini kullandı.

SERENAY SARIKAYA'NIN ANNESİ İLE CANSU TOSUN'UN BABASININ YASAK AŞKI (26 EYLÜL)
Eylül ayında Serenay Sarıkaya'nın annesi Ümran Seyhan ile Cansu Tosun'un babası Kenan Tosun’un aşk yaşadığı ortaya çıkmıştı. İddialara göre; Ümran Seyhan ile Kenan Tosun Kaz Dağları’ndaki yazlıklarında kapı komşusu. Seyhan, Kenan Tosun’un eşi Serpil Tosun ile de yakın dosttu.

Serpil Tosun yaptığı açıklamada, "Her şey doğru. Konuşacak bir durum yok. Allah’a havale ediyorum onları" dedi.

Cansu Tosun, muhabirlerin "Babanızla görüşmediğiniz konuşuluyor" yorumuna "Öyle bir şey yok. Ben annemle de babamla da görüşüyorum" yanıtını verdi.

Serenay Sarıkaya ise konuyla ilgili sessiz kaldı.

METİN AKPINAR'IN YILLAR SONRA ORTAYA ÇIKAN İKİZ KIZLARI (12 EKİM)
2023'ün en çok konuşulan hatta Türkiye gündemine de taşınan magazin olayı Metin Akpınar'ın yıllar sonra ortaya çıkan ikiz kızlarıydı.

Metin Akpınar, 1987'de Suphiye adlı bir kadınla yaşadığı kısa süreli ilişkiden 1988'de Duygu Nebioğlu ile Sevgi Nebioğlu adında ikizler dünyaya geldi.

Duygu Nebioğlu ile Sevgi Nebioğlu, anneleri tarafından terk edildikten sonra 6 yaşına kadar Çocuk Esirgeme Yurdu'nda büyüdü. İki kardeş, 1994'te Aksekili Özdener Nebioğlu - Emine Nebioğlu tarafından evlat edinildi.

Duygu Nebioğlu, 21 yaşındayken Metin Akpınar'ın biyolojik babası olduğunu öğrendikten sonra babalık davası için mahkemeye başvurarak DNA testi yapılmasını istedi.

Duygu Nebioğlu, davanın sonuçlanmasından sonra şu açıklamayı yaptı: Benim adım Duygu Nebioğlu, 88 yılında Antalya'da yaşama tutundum. Dünya'nın varlığını talihsiz olaylar ile kavradım. Bebekliğim, çocukluğum zor şartlar altında geçti. 94 yılında Nebioğlu ailesi tarafından evlat edinildim. Ailem tarafından topluma kazandırılmak için başlayan serüvenimin devamında biyolojik ailemin ve soyağacımın merakına düştüm. Bu düşünce beni Türk toplumuna mâl olmuş Sayın Metin Akpınar'a ulaştırdı. Henüz 21 yaşında üniversite öğrencisi iken gerçeklerin karşısında yoğun şaşkınlık hissiyle, hayranı olduğum sanatçının biyolojik babam olmasının mutluluğunu ne yazık ki yaşayamadım. Aldığım yetersiz sevgi nedeniyle beni bağrına basmakta zorlandığı için ağır travmalar yaşadım. Bu sebeple saygı değer avukatlarıma ulaştım. Bugün avukatlarım Ferihan Polat ve Ahmet Furkan Uludağ sayesinde Metin Akpınar'ın babam olduğu Akseki Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı ile resmiyete kavuşmuştur. Adalet karşısında tüm haklarımı koruma altına almış bulunuyoruz. Şaşkınım, yıllar sonra gelen mutluluk hayatımın ilk günü gibi oldu. Kamuoyuna bunu açıklamayı borç bilip sevgi ve barış içerisinde hareket edeceğimizi duyurmak istiyorum. Bu süreçte bana destek olan ve koşulsuz sevgi veren Nebioğlu aileme teşekkür ediyorum. Duyguluyum.

1961'de Göksel Akpınar ile yaptığı evliliğinden çocuğu bulunmayan 81 yaşındaki Metin Akpınar, evlilik dışı kızları olduğunu 10 yıl önce öğrendi. Akpınar, Sevgi Nebioğlu'nun iki çocuğundan dolayı aynı zamanda dede de oldu.

Metin Akpınar, açıklamasında konuyla ilgili olarak şunları söyledi: Bu duyuru son gelişmeler üzerine sevgili halkıma, sevenlere kızanlara duyurudur. 36 yıl önce Antalya’da bir sanatsal etkinlikte tanıştığım kişiyle sadece bir gecelik beraberliğim oldu. Bu olaydan sonra bir daha ne görüştük ne de haberleştik. 24 yıl sonra, bir gün ikiz kardeşler bana ulaşıp babalarının ben olduğumu söylediler. Elbette çok şaşırdım ve sarsıldım.

Kızlarımdan öğrendiğime göre bir yetiştirme yurdunda kalmışlar, 6 yaşındayken de Nebioğlu ailesi tarafından evlat edinilmişler. 20 yaşına geldiklerinde ise biyolojik ailelerini bulmak istemişler. Kendilerini ilk tanıdığımdan itibaren çocuklarım olarak kabul ettim. Hepimiz açısından en sağlıklı şekilde ilişkimizi sürdürmek için karşılıklı çaba sarf ettik. Bu şekilde yolumuz kesiştikten sonra onlara, eşim Göksel ile birlikte elimizden geldiğince maddi ve manevi destek olmaya çalıştık. Bunca yıldan sonra gelen bu haberin ardından onların beklediği ve umduğu baba olmam kolay değildi.

İlişkimizi kendimize bir yol bularak sürdürmeye çalıştık. 2023 yılına geldiğimizde aramızdaki bağı resmiyete kavuşturmayı tercih ettiler. İtirazım olmadı ve kamuoyunu meşgul eden dava süreci başladı. Bu dava sırasında davayı zora sokacak herhangi bir çabam olmadı.

Hukuki prosedürler tamamlandıktan sonra 13 Ekim 2023 günü itibariyle Duygu, benim nüfusuma geçti, hukuki işlem tamamlanınca kardeşi de geçecek.

Kızlarımı tanımamdan itibaren bugüne kadar onları kabullenmemde ve onlara karşı duygularımda bir değişiklik olmadı. Bu dava sürecinin de buna olumsuz bir etkisi yoktur.

Varlıklarından haberdar olmadığım çocuklarımın çektiği acılardan dolayı çok üzgünüm. Ayrıca eşim Göksel Akpınar'ı üzdüğüm için özür diliyorum.
En önemlisi anlamsız bir şekilde üzdüğüm halkımdan özür diliyorum.
Ne yazık ki hayat geriye doğru yaşanmıyor.

BİLAL HANCI'NIN İHANETİ (31 EKİM)
'Kafalar'ın üyesi Bilal Hancı, 2021'de evlendiği eşi Esin Çepni'yi aldattığı iddiasıyla gündeme gelmişti. Eşi Esin Çepni, çok geçmeden de Hancı'nın başka bir kadınla gece klubünde öpüştüğü videoları yayınladı.

Esin Çepni ardından, "Bedenim o kadar küçüldü ki kalbim içeride eziliyor. Gözüme bir damla uyku girmedi. Hiçbir şey bilmiyormuşuz meğerse... Ulu orta yapılan bir ihanetin sessizce acısını çekecek kadar asil değilim. İsterseniz beni yargılayın. Saatlerdir yatakta felç olmuş gibi 20 - 30 saniyelik videoları başa alıp alıp izliyorum. Gizli saklı yapmak bir yana dursun göz göre göre dudak dudağa şarkılar söylenecek kadar aşağılaşmış. Bir yanda evli bir adamın bardaki eğlencesi kız diğer yanda boşanma süreci tamamlanmamış eşim. Ben ne yapayım siz söyleyin…" açıklamasını yaptı.

Esin Çepni ardından, "Bedenim o kadar küçüldü ki kalbim içeride eziliyor. Gözüme bir damla uyku girmedi. Hiçbir şey bilmiyormuşuz meğerse... Ulu orta yapılan bir ihanetin sessizce acısını çekecek kadar asil değilim. İsterseniz beni yargılayın. Saatlerdir yatakta felç olmuş gibi 20 - 30 saniyelik videoları başa alıp alıp izliyorum. Gizli saklı yapmak bir yana dursun göz göre göre dudak dudağa şarkılar söylenecek kadar aşağılaşmış. Bir yanda evli bir adamın bardaki eğlencesi kız diğer yanda boşanma süreci tamamlanmamış eşim. Ben ne yapayım siz söyleyin…" açıklamasını yaptı.

FARAH ZEYNEP ABDULLAH İLE FAZIL SAY ARASINDA 'YILMAZ GÜNEY' POLEMİĞİ (21 KASIM)
Murathan Mungan, Yılmaz Güney'in ölüm yıldönümü olan 9 Eylül'de bir yazı kaleme alarak Türk sinemasının 'Çirkin Kralı' hakkında “İyi bir yönetmen, iyi bir oyuncu, iyi bir senarist olmasının yanı sıra sinemamızın en iyi yürüyen erkeğiydi. Bir daha kimse onun gibi boynunu hafifçe yana kırarak hüzünle bakarken içimizin en ücra yerine dokunamadı...” dedi.


Farah Zeynep Abdullah, "Sinemamızın en iyi yürüyen erkeği ve kadın döven ve şiddet türleri açısından ve etkili silah kullanan diyelim" diyerek Murathan Mungan'a karşı çıktı.

Güney Ailesi de bunun üzerine Farah Zeynep Abdullah'a dava açtı. Ayrıca, birçok kişi, sosyal medyada Abdullah'a tepki gösterdi.

Farah Zeynep Abdullah, geçtiğimiz günlerde düşünceleri nedeniyle hakaret içerikli paylaşımlarda bulunan 100'e yakın kişiye dava açacağını, kazandığı tazminatları kadına şiddet derneklerine 'Çirkin Kral adına' bağışlayacağını açıkladı.

Farah Zeynep Abdullah'ın Yılmaz Güney ile ilgili açıklamalarına Fazıl Say'dan gecikmeli ve sert bir tepki geldi.

İtalyan ressam Caravaggio’nun 'Hilekârlar' tablosunu ve Yılmaz Güney'in kült filmlerinden olan 'Yol'dan bir sahne paylaşan Fazıl Say, Farah Zeynep Abdullah'ın 'Haddini bilmesi gerektiğini' vurgulayarak şunları söyledi:

İlk fotoğraf; Caravaggio’nun 'Hilekârlar' tablosu (1594)
İkinci fotoğraf; Yılmaz Güney’in kült filmi 'Yol'dan bir an... Başrol oyuncusu Tarık Akan’ın filmde, kötü yola düşmüş, töresel ceza altındaki hasta eşini, Doğu Anadolu dağlarında kar fırtınası içinde, sırtında taşıyarak hastaneye yetiştirmeye çalıştığı o sahne, dünya sinema tarihinin en etkileyici sahnelerinden biri.

Caravaggio (1571-1610) ve Yılmaz Güney’in ortak alın yazısı;
Cinayet.
İkisinin de belli bir organize suç örgütü adamı olmadığını biliyoruz, bu işlenen cinayetler anlık cinnetleri, husumet ve kavgaların talihsiz sonuçlarını bize anlatıyor.
Tablodaki 3 kişinin ifadelerine bakın. Sanki oradayız; yanındayız…
Ve yine ortak yanları;
Bu dünyadaki kötülüğe, törelere, bu gaddar yönetimlere açtıkları isyan bayrağı. Çok büyük bir gerçekçilikle, yalın bir dokunuşla, bu dünyayı olduğu gibi bize ve sonsuz geleceğe anlatmaları. Sert durmaları. Sorgulamaları.
Ve şunu anlıyoruz; Ne için var sanat? Cevabı burada...
İnsanlar tartıda, iyisi ve kötüsü ile eşittir hep.
Tarkovski’nin dediği gibi; “Dünya, mükemmel olmadığı için sanat var."

'Bu sanatçıların dönemi bitti' gibi yanlış bir algıya düşmeyelim. Çünkü bitmez, bitmeyecek.
O dönem bittiyse peki hangi dönem başlayacak? Çok iyi reyting alan dizilerin, tutmuş bir şeyin, Instagram'daki iki plaj fotoğrafının, twitter’da iki polemiğin olduğu dünya mı bu çok beğendiği 'yeni dönem'?
'Ünlü' olmak mı tek değer?
10 saniyelik reklamda hiç bir şey yapmadan ve yapmasına da zaten gerek olmayan görüntülerde milyonlar kazanırken, aynı anda, her gün yüzlerce Filistinli çocuğun öldürüldüğü, insanların deprem enkazları altında inlediği bu yeni dünyada, sanki kendi hatası olmayacak mı hiç? İçine düştüğü durumlarda mı olmayacak? Şu 'Yol' filminde figüran bile olamayacak niteliksizlikteki 'dizi oyuncusu' artık 'dönemleri' ve 'milatları' tayin eder olmuş. Biraz haddini bilmek gerek.
Sanat yüreğimizdedir.
Bu ülkenin kültür tarihini değersizleştirmeye boşuna uğraşmasın, karşısında bilmediği bir şey olan gerçek sanat var. Farah Zeynep, sanatı keşke ucundan öğrenebilseydi. Kendisine olan saygıyı daha şimdiden yok etti büyük sanatçıları ezmeye kalkarak.

Fazıl Say'ın bu açıklamasına Farah Zeynep Abdullah'tan cevap gecikmedi. Abdullah, "Yazın nereden baksan tutarsız, nereden baksan ahmakça... Anlamamışsın, belli ki anlamak da istemiyorsun" diyerek son dönemlerdeki sert çıkışlarına bir yenisini daha ekledi.

Farah Zeynep Abdullah, açıklamasından önce Fazıl Say'a "Konuşalım, iki çift sözüm var" şeklinde mesaj attığını ama cevap alamadığını da dile getirdi. Farah Zeynep Abdullah, konuşabilseydi Fazıl Say'a "Ağabeyim, seni hiç ilgilendirmiyor benim düşüncelerim' diyeceğini ardından da uyumaya devam edeceğini söyledi. Farah Zeynep Abdullah, ayrıca "Hikâyelerine koyduğu konser anonsuna link koymayı unutmuşsun" diyerek ve konseri için bilet linki vererek Fazıl Say'ı ti'ye aldı.

"SUÇSUZ İNSAN YOK, MÜKEMMEL BİR DÜNYA ZATEN YOK"

Bu sözlerin ardından Fazıl Say da ünlü oyuncuya bir yanıt verdi: Eski kaynaklardan, Bach’ın gençlik yıllarında düellolarda çok sayıda ölüme sebebiyet verdiğini, Beethoven’ın tacizciliğini ve tecavüz girişimlerini, hatta, hatalarını anladığında bir “özür” olarak sert davrandığı kadınlara besteler ithaf ettiğini, Brahms’ın evcil hayvanları, özellikle kedileri düzenli olarak katleden bir sapık olduğunu, diğerinin sübyan, diğerinin tehlikeli bir tarikatçı, bir diğerinin vs vs.
Önümüze neler düşer neler...
Tüm bunlar yıllar içinde sıklıkla önümüze gelir, müzik dünyası karışır, sonra müzisyenlerin bir daha o besteciye elini sürmeyeceği, dinleyicilerin de uzaklaşacağı korkusu ortaya çıkar, sonuçta kültür tarihidir, “deşilmemesi gerek” denir, birkaç yıl sonra bu sefer başka bir ülkede başka bir kaynaktan, tekrar tekrar, çok sayıda, birbirine benzer bilgiler, sansasyonlar, bu anlatılarda hangisi gerçek, hangisi manipüle, yüzyıllar öncesinin hikayeleri, kim inanırsa.
Şu bir gerçek; bir gizli tarih var..“ispat” olanağının olmadığı bilgiler..
Ben bilmediğim bir şeye inanmıyorum.
Arda kalan eserler muhattabımız;
Bizi insan kılıyor;
şu bir gerçek; bu müzikler “insanların” müzikleridir.
“İnsan” kusursuz olamayan, hep iyisi kötüsü tartıda olan varlık.
Sanatçının işi ise iyice zor, hem kendine odaklanacak ve kendi gelişimini yaratacak, hem topluma sunacak. Toplumun beğenisi sanatçı hayatının en nevrotik kısmı, tehtidi, bir giyotin gibi yargısı, hayatta kalma unsuru, yaşamsallığı, motivasyonu, her şeyi..
Elbetteki bu “kendin ile toplumlar” arasındaki sıkışıklık sanatçıyı ekstra nevrotik kılabiliyor.
Kimi zaman hastalıklı.
Buna töreler ekleniyor.
Bach dönemi barok Avrupası, mesela şehrin arka sokaklarında bu bir düelloya davettir, Yılmaz Güney’in 1970ler Türkiyesinde “namus”tur,
Anlık cinnettir, husumettir.
Sanatçıların başyapıtları en çok insanı, insanları, dünyayı, evreni, matematiği, yaşamı, ölümü anlattıkları, gözlemlediklerinden kendi yakarışlarını oluşturdukları, kendilerine ağıtı, kendileriyle hesaplaştıkları büyük eserleri oldu. Bach;Sığınmaya çalışır. Af diler.
Bir dünyadır müziğinde muhteşem bir matematikle anlattığı eserleri.
Suçsuz insan yok.
Mükemmel bir dünya zaten yok.

DAMLA ERSUBAŞI'NIN 'İTİRAF' VİDEOSU (22 ARALIK)
'Sihirli Annem' dizisindeki 'Tuğçe' karakteriyle tanınan Damla Ersubaşı'nın bir videosu ortaya çıktı. Söz konusu videoda, Ersubaşı'nın uyuşturucu ve kumar batağına düştüğünü itiraf ettiği görüldü. Damla Ersubaşı'nın avukatı Mehmet Kutlu, müvekkilinin söz konusu videoyu eski eşi Mustafa Can Keser'in tehdidiyle 1.5 yıl önce çektiğini belirtti.

Damla Ersubaşı, gözyaşları içinde yaptığı açıklamada şunları söyledi; "Şimdi ben bir dönem kışın uyuşturucuya düştüm, uyuşturucu batağına düştüm, uyuşturucu içtim, sonra parayı kumarda harcadım, uyuşturucuda harcadım. Bu para da eski kocam, çocuklarımın babası Mustafa Can Keser'in ailesinin parasıydı. Sonra ben tabii bunu, çeşitli vaatlerle aldım bu parayı. Parayı da tek başıma yedim. Mustafa'nın hiçbir alakası yok. Neyse sonra Mustafa sürekli beni bununla tehdit etti. Önce, "Bunu aileme söylerim. Çocukları bana vereceksin" dedi. "Tamam senin pisliğinden kurtulayım yeter ki dedim çocuklar sende kalsın. Ben çocuklarımı istediğim zaman görürüm" dedim. Hepsinin mesajları var, hepsinin de zaten delillerini sunacağım bundan önce. Çocukları da verdim, pisliği bitmedi, bırakmadı, tehdidi de bitmedi, şiddeti de bitmedi... Parayı da ödüyorum ama ben bu arada, ablasına, ağabeyine... Ondan sonra dedi ki seni magazine rezil edeceğim dedi. Mesajlar var bende, hepsini bana da attı. Şimdi, çocuklarımı benden ayırdı ya istediği her şeyi yapsın, çocuklarımın annesiz kalmasının tek sebebi Mustafa Can Keser ve ailesi."

Damla Ersubaşı'nın avukatı Mehmet Kutlu, söz konusu itiraf videosuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: Son günlerde sosyal medya ve ulusal basında dolaşan, müvekkilim Damla Ersubaşı'ya ait videoyla ilgili olarak ortaya atılan yasaklı madde ve kumar iddiasıyla ilgili asılsız ve mesnetsiz haberlere dikkat çekmek isteriz. Bu iddiaları yakından takip ediyoruz.

Müvekkilim, evlilik birliği devamında ve sonrasında eski kocası tarafından tehdit ve psikolojik şiddete maruz kalmıştır. Müvekkil, eski eşi tarafından gördüğü bu psikolojik şiddetler neticesinde kişisel bir patlama noktasına gelmiştir. Medyaya düşen söz konusu video ise eski eşin müvekkilime uyguladığı boşanma sonrası psikolojik şiddetin ve tehditlerin bir tezahürüdür. Mustafa Can Keser, müvekkili, çocukları ile tehdit ederek ilgili videoyu kayıt altına aldırmış ve kendisine gönderilmesini sağlamıştır. Müvekkil, çocuklarıyla olan ilişkisinin ve çocuklarının psikolojisinin zarar görmemesi adına bu baskıya boyun eğmiştir. Sadece Mustafa Can Keser'de bulunan bu video, yaklaşık bir buçuk sene öncesine ait olup ne hikmetse eski eş tarafından şimdi medyaya servis edilmiştir.

İlgili videoda müvekkilim ağlamakta ve psikolojisinin eski eşi tarafından altüst edildiği görülmektedir. Mustafa Can Keser, müvekkilimi kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmak amacıyla söz konusu videonun bazı kısımlarını keserek medyaya servis etmiştir. Eski eş, bir baba olduğunu da unutarak söz konusu davranışının çocuklarının psikolojisini ve geleceğini olumsuz etkileyeceğini bilmesine rağmen bu hareketi yapmış, çocuklarının annesini kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmak istemiştir.

Müvekkilim, videonun orijinal ve halinde, eski eşi tarafından yapılan tehditlerle ilgili açıklama yapmaktadır. Mağdur olan müvekkilim Damla Ersubaşı, sanki kendisi suçluymuş gibi gösterilmektedir. Kamuoyunu yanıltıcı olabilecek bu videoya itibar edilmemesini ve objektif bir bakış açısıyla yaklaşılmasını rica ediyoruz.

Müvekkilimizin itibarı ve hukuki haklarına yönelik herhangi bir saldırıya karşı gerekli hukuki adımları atmaya devam edeceğimizi belirtmek isterim. Bu tür yayınlar, sadece müvekkilimizin değil, aynı zamanda toplumun genel hukuki normlarına da zarar verebilecek potansiyel tehlikeler içermektedir. Müvekkilim, en kısa zamanda kendisinin yasaklı madde kullanmadığını gösteren sağlık sonuçlarını kamuoyuyla paylaşacaktır.

Editör: Saliha Kara