UZAKTAKİ YAKIN

Abone Ol
UZAKTAKİ YAKIN

Bu hafta İnşallah sizlere Hz. Üftade yi anlatmak isterim..

Uzaktaki yakın nedir? Hz Üftade nin tasavvuftaki yeri ve öneminden biiznillah bahsedeceğim. Öncelikle Üftade isminin anlamından bahsedelim. Üfteda ; değerinden , makamından düşen anlamına gelir. Bir diğer anlamı ise Allah ın sevgilisi aşık demektir. Bu iki anlamda aslında Üftade hz. lerini çok iyi anlatır. Bir isim bu kadar mı yakışır bir müride daha sonra bir mürşide ve din uğruna nefsini heba etmiş birine…..

Hz Üftade 16 yaşında muazzam bir sesiyle ezan okur. Müezzinlik eder. Camilerde din hizmetini yapmaktadır. Üfteda nın şeyhini okuduğumuz kitaplardan Hz.Hızır olduğunu biliyoruz. Çok küçük yaşta kendini dine ilme adamış. Tarikata girmiş. Celvetiliğini tam anlamıyla yerine getirmiş önemli zatlardandır. Üfteda Hazreteleri mutludur müezzin olmaktar. Fakat devrin padişahları o zamanlar müezzinlere maaş bağlanmasını uygun görürler ve Üfteda aslında farkına varmadan maaşı almaktadır. Maaşını aldığı ilk gün rüya görür.

Hayatının belki dönüm noktasını belki Üftade yi Üftade yapan -ki ismini bu rüyadan sonra alır-rüyadır bu rüyada. Rüyasında mürşidini görür. Mürşidi ona “ bu gece makamından düşürüldün , sen artık üftadesin” der. İnancına para karıştığı veya nefsine yenik düştüğü için yıllarca Allah a yakın olmak için nefs terbiyesi yolundaki zorlukları silinir. Ve makamından düşmekle cezalandırılır. Aslında nefsine bir tokattır bu Üftade nin. Makamı onun mevkisi değil. Nefs inin makamından. Dersini makamından düşmektedir…

Hz.Üftade bu rüyasından sonra artık bu ismi kullanır. Kendisi de ismini sevmektedir. Çünkü  Üftade ismi ona nefsini hatırlatmakta, dersinden ve nefs mertebelerinden düşeceğini hatırlatmaktadır. Bir uyarıdır bu isim O na.

Üftade Hazretleri tam bir mürid daha sonra tam bir mürşiddir. Melayip – i meşrep makamında bir mürşid…kendisi küçük yaşta iken mürşidi vefat eder. Mürşidi ile irtibati rüya aleminde gerçekleşir. Şeyhi olan Hz. Hızır aslanda bir çobandır. Kış ayında hayvanları otlatırken ayakları soğuktan kangıren olur ve iki ayağı da kesilir. Üfteda hocasına hizmet etmekte. Yirmi dört saat onunla ilgilenmekte ilmini geliştirmektedir. Sırtında hocasını taşır. Hizmetini tam anlamıyla yerine getirir. Ve gün dolar Hz.Hızır vefat eder. Üfteda küçüktür ağır gelsede bu ayrılık O na hocasından aldığı ilmin üstüne ilimler katarak kendisine nefs mertebelerini aşmaktadır. İlim sahibi olur. Üftade celvetiliği savunduğu için halkın içine pek çıkmaz. Dört duvar arasında Allah ile bağını kuramaya çalışır. O nun tek derdi Allah ın rızasını kazana bilmektir. Halvetilik halk içinde Allah ı anlatmak olsa da kendisi celvetidir.

Zamanın Bursa kadısı bugün kabri İstanbul Üsküdar da bulunan Aziz Mahmut Hüday-ı Hz. dir. Kadı olan Mahmut Hüday-ı bir gün yola çıkar. Hz. Üftade ile tanışmak aslında ilim öğrenmek ister. Yolda atı ile Üftade yi görür. Fakat Üftade nin Üftade olduğun bilmez. Üftade ye sorar ;” ben kadıyım Üftade ile tanışmak isterim kendisini nerede bulabilirim?” der. Üftade Hazretleri müthiş azametle; “O na öyle ulaşamazsın, O nu bulmak kolay değildir” der. Mahmut Hüday-i; “neden O na ulaşamayacakmışım ben kadıyım” der. Üftade tebessüm eder ve Mahmut Hüday-ı hz. o zaman O nun Üftade olduğun anlar. Üftade Hazretleri O na böyle kendisini kabul etmeyeceğini eğer sırığa saplanmış olan birkaç parça çiğeri  pazarda satarsa onu kabul edebileceğin söyler. Muhmut Hüday-i Hz. şaşkındır. Koca kadı pazarda sırık üzerinde nasıl ciğer satar. Fakat Allah aşkı onu bu yola götürür. Alır ciğerleri eline pazara götürür. Utanır önce köşede bekler satmayı gizlenir. Sonra ses duyar halka karış. Bağır sat diye. Mahmut Hüday-i sırığı omzuna alır ve başlar gezinerek bağırmaya “çiğerci!” diye. Halk onu kadı delirdi zannedip taşlarlar. İşte Mahmut Hüday-i Hz. nefsine ilk taşıdır aslında..

Halvetilik tarikatının kurucusudur Mahmut Hüday-ı. Onu pazarda halkın arasına katması ve halvetilik tarikatının halkın içinde Allah yolunu anlatmak halk içinde Hakkı bulması tevafuktur…

Üftade ; Mahmut Hüday-i Hz. Öğrencisi olarak kabul eder fakat her fırsatta onu azarlamaktadır.  Neticede o bir kadı nefsi kabarır diye sürekli nefsini hakir görmektedir. Bir nevi Mahmut Hüday-i Hazretlerine nefs terbiyesi yolunda yardım etmektedir.

Üftade mürşidi Hz. Hızır a baktığı O na hizmet ettiği gibi kendi müridi öğrencisi olan Mahmut Hüday-i de Üftade ye bakmaktadır. Onun hizmetindedir. Her sabah erkenden kalkar sabah ezanı okunmadan Üftade nin (hocasını) abdest suyunu hazırlar. Üftade Hazretleri kalkar su tam olmamış. İyi ısıtamamışsın bazen soğuk bazen sıcak diyerek azarlar Mahmut Hüday-i Hz. lerinİ. Bir gün Aziz Mahmut Hüday-i Hz Efendimiz (sav) rüyasında görür. O gece uyanamaz erkenden. Uyandığında ezan okunmuş Üfteda kalkmıştır. Biran önce abdest suyunu götürmeli fakat su soğuk ısıtacak zamanı yok. Mahmut Hüday-ı ibriği su ile doldurur ve kalbinin üzerine koyar. Bir süre suyu orada ısıtır ve götürüp Üftade Hz. lerinin eline döktüğünde Üftade; “ bu su normal bir su değil. Bunun ayarını sıcakla tutturamazsın sen artık oldun İnşallah artık ikimiz aynı şehirde kalamayız.“der. Kendisi Bursa da olduğu halde Aziz Mahmut Hüday-i yi İstanbul a gönderir. Artık padişahlara hocalık yapacaksın ve ilmini paylaşacaksın der. Bursa kadısı Mahmut Hüday-i görevini bırakır hocasını sözünü dinler ve İstanbul a gelir. Gerçekten de padişah 1. Ahmet e hocalık yapar.

Aziz Mahmut Hüday-i , Üftade yi – mürşidini-özlemektedir. Ayrı düşmek ağır gelir O na da. Zamanında Hz Hızır dan ayrılan Hz Üftade gibi. Fakat yol Allah yoludur.

Oysa “ sevgiliye kavuşmak onu özlemekten başka bir şey değildir…” uzaktaki yakındır aslında gerçek sevgi. Yıllarca ilmini öğreten mürşidin senden uzakta Allah yolunda ilerlemene vesile olan belki baban belki tek varlığın belki hocan uzaktadır özlemektesin onu fakat asıl kavuşmak özlemek değil midir?…

Rab özlenir ona kavuşmak vücut varken imkansız olduğunu bile bile özlenir… Peygamber Efendimiz özlenir huzura çıkacak yüz olmadığı halde… Oysa uzakları yakın eden gerçek Aşk değil midir?  Uzaktaki yakını var eden özlem değil midir?

En sevgiliyi, gül kokusunu, huzura kavuşma arzusu ile yanıp O nu özlemekle kavuşanlar olmak ümidiyle…