Terzi Baba Dergâhı’nın son Şeyhi, Erzurum ve Sivas Kongreleri Heyet-i temsiliyye Azası, I.Dönem Erzincan Mebusu, ŞEYH HACI FEVZİ EFENDİ

Abone Ol

(1861-1923)

HACI FEVZİ EFENDİ SİVAS’TA   (2 Eylül-1919)

Mazhar Müfit Kansu, hatıratında Şeyh Fevzi Efendi ile Erzincan’dan Sivas’a kadar uzanan yolculuklarına dair uzunca yer verip şunları kaydeder:

   “Yanımızda Erzincan’dan aldığımız heyeti temsiliyeâzası Şeyh Fevzi Efendi de vardı. Uzun boylu, kır serpmiş uzun sakallı, keskin bakışlı bir zat olan Şeyh Efendi, benim ve Süreyya’nın bindiğimiz   otomobildeydi. Çok düşünüyor, az konuşuyordu.

Hacı Fevzi Efendi, Erzincan       

Nakşî tarikati şeyh efendilerine mahsus kavuk ve libası ile seyahat ediyordu. Az konuşmasına rağmen daima nükteli cümleler tertip ediyor ve mümkün olduğu kadar ârifane ve mutasavvıfane bir üslûp kullanıyordu. Bilhassa daima:

-Fakiriniz.

Diye söze başlaması ve fevkalâde mütavazı oluşu hakkında hemen bir hissi hürmet tevlit ediyordu. Jandarma subayının telaşlı ihbar ve mütalâları, Mustafa Kemal Paşa’nın azim ve irade taşıyan heyecanlı kararı karşısında Fevzi Efendi de bihakkin metanet gösteriyor ve:

-Dersim eşkıyasının taarruzu ile emri hakka vüsul, şüphesiz mertebei şehadeti ihraz olur. Biz bir gazayi hak, bir gazayi vatan ve millet uğruna yola çıkmış bulunuyoruz.

     Diyor, mâneviyatımızı takviye ediyor, boğazı geçerken sükûnla tesbihini çekerek harekât halinde bulunan dudaklarından kendi kendisine dualar ettiği anlaşılıyordu.”[1]

                  “1 Eylül 1335

Yarın Sivas’a muvasalatımız mukarrer. Yolculuğumuz ârızasız devam ediyor. Şeyh Fevzi Efendi ile tatlı, zevkli bir seyahat arkadaşlığı yapıyoruz.

Gün geçtikçe kendisini daha çok seviyorum. Bana Nakşibendîlik hakkında uzun uzun izahat verdi. Gerçekten ârif, fâzıl ve mutasavvıf bir zat.

Nakşibendîlik hakkındaki izahatını da dinlemek arzusu benden gelmiş olduğu için yakın bir alâka duydum. Karşılıklı fikirler teati ettik Memnun oldu.

Benden sordu:

-Siz de herhangi bir tarikate mensup musunuz?

Gülerek:

-Evet.

Diyerek ilâve ettim:

-”Tariki istikamet” dedim!.

O da gülerek:

-Evlât fakir de “tariki istikamet”dendir.

Diyerek şöyle dedi:

-Hakikatte her tarikin başı ve sonu odur. İstikamet. Dünyada istikamet, ahrette istikamet.

Bunun üzerine, aramızda bahsin konuşulması bir hayli hararetlendi ve“müstakimun”âyeticelilesinin nüzulündePeygamber Zişanımız’ın ne gibi mütalâalarda bulunduğuna intikal etti. Fakat neticede karşılıklı fikir mutabakatına vasıl olduk.”[2]

2 Eylül 1919 günü Sivas’a gelecek olan Heyet-i Temsiliyye üyelerini karşılamak üzere, Sivaslılar çok görkemli bir karşılama hazırlamışlardı. Şehirde ne kadar fayton, yaylı araba varsa bu işe ayrılmıştı. Erzincan yolu istikametine yönelen Sivas halkı arasında yaya gidenler de çok sayıdaydı. Kılavuz Tepesi’nde* toplanarak otomobillerin gelişini gün boyunca sabırla beklediler.[3]

Mazhar Müfit Kansu hatıraratında bu konuyla ilgili olarak ta şunları kaydeder;

“Biz bu kalabalığı bir kilometre uzaktan görüyorduk. Şeyh Fevzi Efendi’ye, hep tasavvuftan, tarikatten bahsedecek değildim ya lâtife olsun diye:

-Efendi Hazretleri, bu kalabalığı pek beğenmedim. Bizi tevkif için olmasın?

Dedim. Şeyh Fevzi Efendi Hazretleri:

-Lâtife lâtif olmak gerek evlât..

Dedikten sonra ilâve etti:

-Fakiriniz çok mesudum. Bu kalabalık bir nişanei sürurdur. Halk tezahüratla Paşamızı beklemektedir. Bu kadar kalabalıkla, meydanı dolduran atlar, arabalar, çadırlar davul ve zurnalarla Mustafa Kemal Paşa Hazretleri tevkif değil, ancak istikbal olunabilir. Bunu fâli hayır addettim. İnşallahüTealâ bütün işlerimizde muvaffakıyet rehberimiz olacaktır.”[4]

Nitekim o güne dair, Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas’a girişini anlatan bir görgü şahidi: ”…sür’atle bize doğru yaklaşıyordu. Tam tepede durdu. Herkes koşuştu. Yanında Hoca Fevzi Efendi, Raif Efendive Rauf Bey’le otomobilden indiler.[5]demektedir.

SİVAS VİLAYET KONGRESİ GÜNLERİ

Erzincan’dan Sivas’a gelen Hacı Fevzi Efendi ve diğer Heyet-i Temsiliyye üyeleri Mekteb-i Sultani binasında misafir edilmişlerdir.[6]

Beyannâme;

“Anadolu ve Rumeli’de müteşekkil bulunan Mudafaa-i Hukuk-u Milliye vesair millî ve vatanî millî cemiyetlerle Reddi İlhak Heyetlerinin Sivas’ta 4 Eylül 335 (1919) tarihinde akdettikleri umumî kongre kararıyla “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” namı müştereki altında olmak ve Hukuku Milliye ve Menafi Osmaniyyeyi müdafaa etmek üzere birleşmiştir. Mezkur cemiyetin heyeti temsiliyyesi, Üçüncü Ordu Müfettişliğinden ve silk-i askeriyeden müstâfî Mustafa Kemal Paşa ve Bahriye Nâzırı esbakı Hüseyin Rauf Bey ve Üçüncü Kolordu Komutanlığından ve silk-i askeriyeden müstâfî Miralayı Refet Bey ile Erzurum Mebus-u Sâbık-ı Raif Efendi ve Trabzon Mebus-u Sâbık-ı İzzet ve Servet Beyler ve Erzincan Meşayih-i Nakşîbendiyesinden Şeyh Hacı Fevzi Efendi ve Beyrut Vali Esbakı Bekir Sami Bey, Bitlis Mebus-u Esbakı Sadullah Efendi, Mutki aşiret rüesasından Hacı Musa ve erkânı Harbiye miralaylığından mütekait Vasıf ve Bitlis Vali Sabık-ı Mazhar Müfit ve Ankara Mebusu sâbık-ı Ömer Mümtaz ve Hüsrev Sami, Sabık Mutasarrıflardan Hakkı Behiç ve Niğdeli Ratipzade Mustafa Bey’lerden mürekkep cemiyetin şimdilik merkezi idaresi Sivas’ta bulunmak ve Rumeli ve Anadolu’nun her tarafında şubeler küşad edilmek üzere bir cemiyet teşkil edilmiş ve müteşekkil bulunan Milli Cemiyet ve Reddi İlhak Heyetleriyle birleşmiş olduğuna dair olan işbu beyannâmemiz cemiyetler kanununa tevfikan ita kılındı.                                                     

11 Eylül 1335 (1919)

Heyet-i TemsiliyyeNâmına

M. Kemal’’[7]

Kongre sonunda 11 Eylül günkü oturum’un ikinci celse’sinde, Halkın maneviyatını galeyana getirmek amacıyla Sivas Ulu Camiinde halka açık bir toplantı yapılması kararlaştırılmış, bu toplantı’daErzincanlı Şeyh Fevzi Efendi ve Erzurumlu Hoca Raif Efendilerle, Bursa Delegesi Ahmed Nuri Bey konuşmacı olarak seçilmişlerdir.[8]

“Hüseyin Bey- Zaten yarın Ulu Cami’de bir içtimâ (toplantı) yapılacaktır.

Reis Paşa(M.Kemal)- Konferans verecek zevâtı tayin edelim efendim.

Bekir Sami Bey- Ahmet Nuri Bey, Rauf Bey, Vâsıf Bey tayin edilmeli

Ahmet Nuri Bey- Bendeniz ferağat ediyorum, refikim (arkadaşım) Osman Nuri Bey söylesin.(konuşşun)

Osman Nuri Bey- Ahmet Nuri Bey’in belâgat-i lisâniyyesi vardır, ferağatine sebep yoktur.

Reis Paşa (M.Kemal)-Refet Bey kardeşimizle Şeyh Efendi Hazretleri (Hacı Fevzi) ve Raif Efendi Hazretleri de söylemezler mi?(Konuşmazlarmı?)

Muvafıktır (Uygundur) sedaları.

                                                                                                                                          (***Sürecek)