Geçen ki yazım da belirtmiştim malumunuz bundan sonra Erzincan’da basın ve medya içine doğru yelken açtım. Tıpkı Nuh’un gemisi gibi Bu akıllı yelkenli gemide Toplumsal olaylar var. Bu gemide toplumdan tarafım. Ama bir şartla sadece faydalı tarafta olmayı çok isterdim. Fakat istisnalar kaideyi bozmaz kaidesinin tersi olana kadar tabi ki de toplumdan tarafım. Çünkü artık kameram nereyi çekerse o taraftanım. Yani görüntü alanına giren taraftanım.
Öyle olaylara tanık oluyorum ki sonucu çok basit olacak olayların dağ kadar sorunlar haline getirilerek o dağa tırmanmaya çalışan ne öfkeli dağcılar gördüm. Ama nedense lafa gelince insanlıktan ödün vermezler. Şimdi diyeceksiniz ne alaka aslında detaylı bir şekilde düşününce Yani olup bitenleri en iyi biçimde analiz ederek sonuçlara aklıselim yaklaşayım derken bir de ne olsun muhasebenin sonunda şeytanı düşünmekten başka bir şey yapmamışım.
Ne kadar tuhaf değil mi anlaşılmadı galiba tekrar belirteyim yani biz insanoğlunun yaptıkları ile şeytanın yaptıkları arasında hiçbir fark yok diyorum. Ha şeytan yapmış ha biz insanlar arada hiçte farklı bir şey yok aksini düşünenlere mutlaka vardır düşüncesi ile onlara cevap olarak önce kendilerini her akşam evde 5 dakika kendilerine yani manevi dünyaların kapısının eşiğinde sakin bir şekilde düşünerek acaba BUGÜN ALLAH İÇİN NE YAPTIN olimpiyat sorusunu doğru bir şekilde cevaplandırdıkları zaman şeytan ile aramızda ki uzaklık farkını bulmalarını ısrarlı olarak söylüyorum. Aslında ben bu soruya benzer tüm soruları tanısal test yaparak doğru cevap sayılarını artırdığıma inanıyorum.
Ama maalesef memlekette kendini tanımaktan kaçan öz kimliğini halen bulamayan milyonlarca insan var. Önemli olan bu tür eksikliği farkına varamayanların eleştiriler sırasında fark belirmeye başlanınca ateşle oynamış gibi oluyoruz sanki. Zaten ben de ateşle oynamayı küçüklükten beri hep sevmişimdir. Daha küçük yaşların hevesi bu, o kadar bir heves ki büyüye büyüye artık sonun sonuna gelmiş. Şu anda bu büyümüş ateşle oynayan veya dans eden amatör gibi olduk. Artık buna ne derseniz deyin adını ne korsanız koyun ama görünen şey her zaman isimlendirmeden önce gelir. Önce görünecek ki sonra da isim verilsin.
Bunun için doğruların ve gerçeklerin kilidi görünenler anahtarı ise isimlendirmek ve onu açacak adam ise konuyla ilgilenendir. Fakat bu kapıyı bırakın açmayı yaklaşmak cesaret ister. Bu kapıyı cesur, mert, yürekli ve kudretli adamlar açar. Nefsini düşünen değil. Ebede hayran olanlar açar. Kolay mı öyle her erkek bu kapıyı açsa o halde bunu yazmaya ne gerek kalırdı. Erkek var, erkek var. Acaba hangi erkek bu kapıyı bugüne kadar açamamış şimdi de açamaz demeye gerek yok.
Demek ki iş erkeklik ile bitmiyormuş bu kapıyı cesur erkekten çok erkekten çok güçlü bayanlarda açar. Bu kapı ateşli yani alevli kapı, önemli olan hararete dayanıklı bir akıl gücüne sahip olanlar kapıdan içeri rahatça girerler. Bu kapıdan sonra ki şeytan ile insan arasında ki farkı bulmak çok basit. Hem de o kadar kolay ki içeri girip çıktından sonra hayatınız ve yaşamınızla ilgili çok büyük boyutta değişiklik yakaladıktan sonra işi sağlama almak için öz kimliğinizi tanıyarak insanın yaratılışın ana maddesi olan yaratıcıya olan Kulluk görevini en iyi şekilde hatırlayarak artık fani ile bakinin kim olduğunu tam anlamıyla anlıyorsunuz.
Demek ki kadın erkek tüm kulluk görevlerini öğrenince ilahi görev dağılımı grafiğinde ne yapmanızı görerek kendinizi bileceksiniz. İşte buna tanısal testin kısa sorusunun uzun cevaplı seçeneğinde ki yazılı cevabı buluyorsunuz. İşte kendini bilen rabbini bilir. Notunuz yüksek olur. Bu not veya puan o kadar önemlidir ki Allah sevdiğinde doğal olarak kullar da sevmiş oluyor. Önemli olanda zaten Allah’ın sevdiği kul olabilmek.
Elbette ki Allah’ı sevmek bir ibadettir. Ama her şey Allah’ı sevmekle bitmiyor. Keşke bu kadar basit olsaydı. Göründüğü ve bilindiği gibi değil. Allah’ı sevip te şeytandan farkı olmayan milyonlarca insan var. Neymiş önce Allah’ın sevdiği kul olmak. Allah’a olan kulluğumuzu tüm gerçekleri ile anlayarak Allah’ın emrettiği şekilde din üzerine yaşamaktır. Zaten Allah sevgisi peşinden geliyor. Asıl erkeklikte zaten Allah adamı olmaktır. Durum böyle olunca da büyük sorunlar olarak gördüklerimiz bırakın küçülmesini ortada bile kalmıyor.
Çünkü dinin emrettiği sabır bu cevabı işaretleyecek yumuşak uçlu sınav kalemi gibidir. Birde bakıyorsunuz ki Bu soruyu cevaplayan sonradan başa dert olan evin çocuklarında bile değişim başlıyor. İşte kişisel gelişim böyle olur. Önce değişim sonra gelişim. Değişim olmadan ne gelişecek.