Siyaset Bilimi: Farkı türden siyasal sistemlerde iktidarı ve iktidarın dağılımını inceleyen akademik disipline siyaset bilimi denebilir. Siyaset bilimciler, iktidarın kaynaklarını, nasıl ve kimler tarafından kullanıldığını, kısıtlama ve denetim süreçlerinin nasıl işlediğini, iktidar mücadelelerini kimlerin kazanıp kimlerin kaybettiklerini araştırırlar. Bu konular, siyasal sistemler içindeki siyasal kamplaşmalar, örgütlenme, çatışma ve istikrar sorunlarıyla iç içedir. İktidarla ilgili çalışmalar, bireysel siyasal tutum ve davranışların araştırılmasından ulusal ve uluslar arası düzeydeki devlet etkinliklerinin incelenmesine kadar uzanan çok çeşitli birimlerde gerçekleştirilir. Siyaset bilimi, başlangıçtaki yönetim mekanizmasıyla sınırlı yaklaşımdan uzaklaşıp, faaliyet alanını gittikçe genişletmekte ve artık siyaset sosyolojisine özgü konular ve kuramların çoğuyla örtüşmektedir.
Siyaset ve iktidarın incelenmesi, dar anlamıyla, devlet, hükûmet, siyasal partiler, çıkar grupları ve politika yapma sürecinde etkin olan diğer hükûmet dışı örgütler gibi çeşitli siyasal kurumları kapsar. Özellikle devlet, çok daha yoğun bir ilgi konusudur, öncelikle liberal demokrasilerde siyasal sürece hükmeden aygıt devlettir. Fakat daha geniş açıdan bakarsak, iktidarın işleyişi yalnızca resmi kurumlar ve kurumsal faaliyetlerle sınırlı görülemez. İktidar daha ziyade, siyasal sistemin dışındaki, karar almayan süreçlerin içinde de yerleşmiştir: örneğin iş çevrelerinin kapitalist ekonomilerdeki gücü oldukça büyüktür. Ayrıca siyaset bilimciler
özellikle tarihsel ve karşılaştırmalı araştırmalarla ilgilenenler giderek iktidarın sadece belirli ulus devletler içindeki kullanımıyla değil, aynı zamanda dünya ekonomisini hedefleyerek ve uluslar arası ilişkiler temelinde kullanılmasıyla ilgilenmektedirler. Siyaset biliminin kapsamı içerisinde; siyasete ilişkin teoriler, siyasal düşüncelerin tarihi, siyasal kurumlar, siyasal güçler ve uluslar arası ilişkiler yer alır.
Siyasal yapı: Kamu politikalarının oluşturulması ve yürütülmesine katılan ya da bunu etkileyen somut ve incelenebilir yapıların bütününe kısaca siyasal yapı denebilir. Siyasal yapının somutluğu, gözle görülür öğe ya da üyelerden oluşan biçimsel birim ve ünitelerin varlığından anlaşılır. Örneğin, siyasal partiler, hükûmet, anayasa, meclis vb. Günümüz toplumları, hükûmet, siyasal parti, meclis, aile, firma, sendika, dernek, okul – üniversite gibi somut yapılardan oluşmaktadır. Bu yapıların her biri kendi içinde öğelerine indirgenebilir veya birbirinden fizik olarak ayrılabilir.
Analitik siyasal yapı, bir toplumun ortaklaşa ilişkiler düzenini, siyasal insanı, sistemi ve kültürünü anlatır. Bu anlamdaki yapılar, soyut olarak toplumsal ilişkiler düzeni veya modeli olarak tanımlanır. Analitik toplumsal yapıda önemli olan unsurların başında rol ve statü gelmektedir. Bir anlamı rol, statünün somutlaşmış biçimidir. Herhangi bir birey, toplumda kendisi için belirlenmiş statünün gereklerini (rolünü) yerine getirir. -“İnanç ve kültür” bir bütün olarak analitik siyasal yapının önemli unsurları içindedir. İyi, kötü, yanlış, doğru, özgürlük, adalet, eşitlik, insan hakları vb. değerlerin tümünü kapsar. Bu soyut değerler bazı normlar aracılığıyla gerçekleştirilir. Örneğin, vatandaşların seçimde oy kullanması siyasal katılımın ve siyasal eşitliğin gerçekleştirilmesi için konulan bir normdur.
Siyasal süreç ve siyasal kültür: İnsanların toplumsal hayatı içerisindeki ilişkileri, iktidarın paylaşımına yönelik etkinlikleri de birlikte getirmiştir. Siyasal antropolojinin, erken toplumlardan hareketle elde ettiği kurumsal veriler ya da siyaset bilincinin “siyasal” olarak tanımladığı kurumlar üzerindeki çalışmalar; ilk hiyerarşik yapılanmalardan günümüze değin siyasal oluşumların bir süreç içinde varolduklarını göstermektedir.
Siyasal etkinliklerin, yöntem ve kurallarının bütünü veya evrensel olduğu kabul edilen sosyal – siyasal değişim yasaları ve tekrarlanabilen kalıplar, sosyal süreç içinde kavranabilir gelişmelerdir. Siyasal sürecin tarihsel bir boyutunun olması, doğal olarak siyasal kültürün oluşmasına neden olur. Siyasal sistemlerin yerleşik kıldığı genel davranışlar, tavırlar, inanç ve değerler; klanlardan uluslara değin gelen çizgi içinde elde edilen tüm siyasal bilgi ve deneyimler siyasal kültür adı altında toplanmaktadır.
Görece, tarihsel boyutun dışında herhangi bir toplumun siyasal kültürü, o toplum bireylerinin siyasal kurumlar karşısındaki tutum, davranış ve eğilimlerini ifade eder. Tarihsel süreç içinde kazanılan siyasal kültürden ayırmak için, buna siyasal kültür anlayışı demek de mümkündür. Örneğin, bir toplumun üyelerinin ülkemizdeki siyasal olaylara, hükûmet politikalarına, siyasal parti, anayasa ve meclis gibi kurumlara olan duyarlılığı; katılım oranı, mevcut siyasal düzenin değişimi veya dönüşümü için gösterdiği çabalar, o toplumdaki siyasal kültür seviyesini yansıtmaktadır.
“Siyasal kültür” deyimi XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çok tutulmuş olmakla birlikte, İbn-i Haldun’dan Max Weber’e kadar birçok düşünür tarafından dolaylı ya da dolaysız olarak ele alınıp irdelenmiştir.