OKULLAR AÇILIRKEN

Abone Ol

Açılacak mı açılmayacak mı derken, nihayet okullar –kademeli de olsa- pazartesi günü açılıyor.

Salgın hastalığın bir türlü dizginlenemediği bir ortamda MEB, Bilim Kurulunun tavsiyeleri doğrultusunda 2+5 formülünü hayata geçirmeye karar verdi.

Yani çocuklarımız 2 gün okulda yüz yüze, 5 gün ise evlerinde uzaktan eğitime tabi tutulacaklar.

Bize göre de çok yerinde bir karar alınmıştır.Çünkü diğer bütün kurum ve kuruluşlar açıkken ve sosyal hayat bir şekilde akıp giderken okullarımız için de bir yerden başlamak gerekiyordu.

Mini mini birlerimizle başlayacağız ki bunun nedenlerini sayın bakanımız veciz bir ifadeyle izah etti.

Her şeyden önce bu yavrularımızın sosyal hayata tutunması ve bu şartlarda rehabilite edilmesi gerekiyordu.

Olağandışı şartlarda çocuklarımızın ortama uyum sağlaması, toplumsal kurallar ve hijyen bilincini edinmesi doğal olarak bu yaşlardan başlayacaktır.

Hayatın henüz başında her türlü eğitime aç olan bu yavruların, okuma yazma bilinci kazanması ve bu anlamda eğitilmesi elbette bu sıralardan başlayacaktır.

Bu çocuklar alfabeyi öğrenirken, zor şartlarda mücadele etmeyi, gerektiğinde kendi kendine ayakta kalabilmeyi de öğrenecekler.

Ebeveynlerinin dışında rol model alabilecekleri en doğru rehberleri olan öğretmenleriyle yüz yüze gelerek hayatın farklı yönlerini görecekler.

Akranlarıyla buluşup yeri geldiğinde oyunlar oynayarak paylaşmayı ve dayanışmayı öğrenecekler.

Okulun farklı birimlerini keşfederek toplu yaşam alanlarını kullanma becerisini elde edecekler.

Dahası, vatan ve millet sevgisini, doğayı ve hayvanları koruma bilincini, büyüklere saygı, küçüklere sevgi hasletlerini burada kazanacaklar.

Tabi bu kısa süre zarfında öğretmenlerden onlara bu değerleri vermesini beklemek biraz haksızlık olur.

Bu anlamda okul-aile işbirliği şart olup ebeveynlere-bilhassa annelere- çok büyük işler düşmektedir.

Çocuğunun ilk öğretmeni unvanını taşıyan annelerin evlatlarına yaklaşımı, onlara olumlu mesajlar yükleyerek okula hazır hale getirmeleri çok önemli.

Bu motivasyonla yetişen çocukların okula, öğretmenine ve arkadaşlarına uyum süreci de çok daha az vakit alacaktır.

Anne ve babaların, ‘çocuğum bu şartlarda okuma yazmayı sökebilir mi?’ Diye kaygılanmalarına hiç gerek yoktur.

Müşfik ve donanımlı öğretmenlerimiz marifetiyle- gerek yüz yüze gerekse uzaktan eğitimle- en kısa sürede bu işin üstesinden gelinecektir.

Ebeveynlerin çocukları için okuma yazmaya olan kaygıları kadar;milli ve manevi değerlere, toplumsal kurallara, insan ve doğa sevgisine, etik ve ahlaki ilkelere de kaygı duyan bir tavır içinde olmaları beklenen bir olgudur.

Türk Milli Eğitiminin temel amaçları doğrultusunda, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün deyimiyle, ‘fikri hür, vicdanı hür’ nesiller yetiştirmek hepimizin boynunun borcudur.

Milletimiz çok badireler atlattı; nice savaşlar, afetler, hastalıklar ve kıtlıklar gördü. En zor şartlar altında bile eğitimi elden bırakmayarak kendi küllerinden yeniden doğdu.

Bu salgın şartlarında da -el ele gönül gönüle- vererek tekrar yüz yüze eğitim şartlarının sağlandığı o güzel günlere kavuşacağız inşallah.

Yeni eğitim-öğretim yılı başta istikbalimizin teminatı olan sevgili yavrularımız başta olmak üzere vatana, millete hepimize hayırlı uğurlu olsun.