Yazmaya başladığımdan beri bu ana kadar çok sık karşılaşırım. Yeni tanıştırıldığım veya tanıştığım genellikle çoğu insanlar hep soruyorlar. ‘’Ne yazıyorsunuz?’’ veya İkincisi ‘’ nasıl yani ‘’ çoğu kez her defasında aynı sorularla birebir aynı cevapları vermekten daha sıkılmıyorum. Çünkü alıştım bu tür soruları nerdeyse uykuda bile aynı şekilde cevaplıyorum. Hep diyorum bir işin delisi olmadan velisi olunmuyor maalesef.
Her neyse birde üstüne üstlük bu tür soruların devamı ardı arkası kesilmez olur hep ne de olmasa laf olsun torba dolsun bu anlayışta olanları da çok iyi bildiğim için özellikle kısa cevap vermek bence kafidir. Uzatma kablosu gibi uzun uzadıya konuşmalara merak etmediğim için tam aksine sürekli olarak kısa cevap sözler tercihimdir. Sonra ki sorular ‘’ hangi tür konular üzerinde yazıyorsun ‘’ gibi benzer sorularda artık alışageldiğim sorular oldu. Yani hazıra konmanın günlük amme versiyonu gibi bir şey aman her neyse bilinmez ama yıllardır gazete okuyan bazı kişilerin nedense adını koymadan okudukları yazıları anlayarak veya anlamadan okuyanların çoğuna verdiğim yanıtların yine de yeterli olmadığını gördüğüm halde yazılarım da insan, toplum, siyasi genel ve yerel, kişisel düşünceler ve yaşam üzerine yazıyorum desem, hiç de doyurucu olmayan bakışlarla anladıkları dillerine vuruyor. Kafaları karışıyor. Yani kısa süreliğine geçici bir çeşit akıl felci geçiriyorlar. Tabi ki benim dil de sivri olunca soğuk bir yaklaşımla kendilerine gelirken tekrar aynı hamam aynı tas, yani ne diyeyim. Kimileri de bir yazımın pasajından esinlenerek sanki fala bakar gibi tüm yazdıklarım için bir genel trans seansı yapar gibi başlıyorlar yok şöyle değil de böyle, ne bileyim aklınıza gelen absürt absürt konuşmalara kadar gitti gidiyor. Bu sefer de bende tıpkı artık konuşmalardan sıkılmış sanki bir zombi misali oluyorum. Artık konuşmaktan nerdeyse bıktırdılar desem yerinde olur. Aslında kızmıyorum gerçekten kızmıyorum. Tam aksine bu tür eleştirilerin ve uzatma kablosu gibi uzun konuşmaların en önemli özelliği, özgünlüğünden kaynaklanıyor sanımca, çünkü kendimi odak noktasına koyarak duygu ve düşüncelerini başkalarıyla paylaşarak, onlarında kendilerini sorgulamasına olanak sağladığım için huzurluyum. Gel gelelim bana sıkça sorulan sorulardan biride daha fazla neden sert yazılar yazarak niçin popüler olmak istemiyorsunuz sorusunun mealine elbette ki sert yazarım da yazmasına kusura bakmayın yazar muhalefet yapmaktan çok yönlendirici ve faydalı yazılar ile yararlı olmak gerekir yani kusura bakmayın elimden gelen budur. Her şeyin fazlası zarar olduğu gibi, konuyu açayım, yazılarımın isim babası ve ilham kaynağı olan Montaigne de, kitabının girişinde şunlar yazılı: ‘’ anlattığım hayat basit ve gösterişsiz; zararı yok. Bütün ahlak felsefesi sıradan ve kendi halinde bir hayata da girebilir, daha zengin, gösterişli bir hayata da: her insanda, insanlığın bütün halleri vardır.’’ İlginçtir zaten bende pek de önemli olmayan konular üzerinde yazıyorum! ne kadar paralel yazıyorum değil mi az kalsın bende inanmıyordum ama gerçekleri yazdıktan sonra nasıl yazıyorum ama işte yazdırana bakmak lazım sebep yazan ben oluyorum. Gerçek bu kadar basit, kısacası beni ben yapan her şey, kendi penceresinden baktığında, mutlaka bir başkasını da ilgilendirmektedir. Ya benzer bir durum söz konusu olur. Benzer bir problemle paralel bir durum olur. Benzer görüşleri paylaşmak ve beğenmek, benzer konulara değinmek, benzer sorunları çözümlemek, benzer sıkıntıları gidermek ve benzer cevaplar vermektir. Bunları bir yazınının bakış zaviyesi okuduğumuzda; düşünsel olarak paylaşıyor, bu konularda yalnız olmadığımızı anladığımız anda biranda yazılarla birlikte yakınlaşılıyor. Karşıt görüşte olduğumuz konularda bile bu sıcak ilişkiyi sürdürmektir önemli olan da budur. Kendi payıma, yazılarımın kırmızı çizgisi içinde yazdıklarımla birlikte, muhakkak benimle birlikte aynı görüşü paylaşanlarda olabilir veya paylaşmayanlarda olabilir. Bir tepki almasam da onlarla ortak noktalarda buluşmanın yolunu en iyi bilenlerden biriyim. Önemli olan ifade özgürlüğünü doğru kullanabilmektir. İfade özgürlüğü altında her doğru her yerde söylenecek diye bir kaide yoktur. İstisnalar kaideyi bozmaz. Yazıların ayrıntısında neyi kastetmeyi yakalamak ve anlamak aslında gerçekleri en iyi şekilde takip etmektir. Bunu bildikten sonra sorularımızda bile değişiklik olacaktır.