Antik Mezopotamya'nın mitolojik koruyucusu Lamassu, hem geçmişin hem de günümüzün hayranlık uyandıran simgelerinden biri olmaya devam ediyor. Boğa ya da aslan gövdesi, kartal kanatları ve insan başı ile tasvir edilen bu etkileyici figür, yalnızca koruyucu bir ruh değil, aynı zamanda imparatorluk gücünün de sembolüydü.

Lamassu figürleri, özellikle Asur ve Babil dönemlerinde sarayların ve şehirlerin girişine yerleştirilerek kötülüklere karşı koruma sağladığına inanılırdı. İnsansı baş kısmı bilgeliği, hayvansı gövdesi fiziksel gücü ve kanatları ise ilahi bağlantıyı temsil ediyordu. Bu karma figürler, doğanın farklı krallıklarından gelen sembollerle hükümdarın mutlak otoritesini gözler önüne seriyordu.

Türkiye Müzelerinde Saklanan Tarihin Sessiz Tanıkları: 15 Efsanevi Eser Türkiye Müzelerinde Saklanan Tarihin Sessiz Tanıkları: 15 Efsanevi Eser

Ancak Lamassu'nun etkisi Mezopotamya sınırlarını aşıp Pers İmparatorluğu'na da uzandı. Ahameniş Hanedanı döneminde, özellikle Kral Darius I'in yönetiminde (M.Ö. 522–486), bu koruyucu varlıklar sanatsal ve sembolik açıdan benimsenerek Persepolis’teki mimarinin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bugünkü İran sınırları içinde yer alan ve M.Ö. 518 yılında inşa edilmeye başlanan Persepolis, imparatorluğun tören merkezi olarak tasarlanmıştı. Tüm Milletler Kapısı’nda yer alan devasa Lamassu heykelleri, hem ziyaretçileri büyülüyor hem de kralın evrensel gücünü simgeliyordu.

Büyük İskender'in M.Ö. 330 yılındaki istilasına rağmen, bu görkemli heykellerin birçoğu günümüze kadar ulaşmayı başardı. Bugün hâlâ ayakta duran bu yapılar, Ahameniş Persleri'nin kültürel sentezini ve sanatsal ustalığını gözler önüne seriyor.

Lamassu, sadece taşın oyulmuş haliyle değil, taşıdığı anlamla da geçmişten bugüne insanlığın kültürel mirasını taşımaya devam ediyor.

Editör: Merve Kiraz