KÜLTÜR-SANAT

İstanbul Boğazı’nın Dört Manevi Muhafızı, denizciler her seferlerinde selamlayarak geçer

İstanbul, birçok sahabenin, evliyanın ve Allah dostunun kabirlerine ev sahipliği yaparak adeta manevi değeri yüksek bir hazine gibidir. Bu özel zatların, İstanbul’un manevi koruyucuları olarak kabul edilmesi, şehrin mistik ve manevi dokusunu şekillendiren inançlar arasındadır.

Abone Ol

İstanbul efsanelerde yer alan evliyaların ve manevi şahsiyetlerin mistik bir şekilde bu şehre ev sahipliği yapmasıyla dikkat çeker. Bu manevi atmosferin sağlayıcısı olarak kabul edilen şahsiyetler, İstanbul’un manevi koruyucuları olarak görülür.

Denizciler Dört Allah Dostuna Selam Vermeden Yola Çıkmazdı

İstanbul’un manevi koruyucuları olarak adlandırılan dört velinin kabirleri, şehrin iki yakasında birbirlerine karşılıklı bir düzen içinde yer alır. Beykoz’da bulunan Yuşa Hazretleri‘nin türbesi ile Sarıyer’deki Telli Baba‘nın türbesi; Üsküdar’da yer alan Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri ile Beşiktaş’taki Yahya Efendi‘nin türbesi, Boğaz’ın iki yakasında karşılıklı olarak konumlanmıştır. Bu manevi liderlerin türbeleri, Boğaz’ın kıyılarına gömülmüş olarak, birbirlerine simetrik bir düzen içinde yer almaktadır.

Müslüman ve Hristiyan denizciler, Boğaz’ı geçerken geleneğe göre dört Allah dostuna selam vermeden yolculuklarına devam etmezlerdi. Kaptanlar, bu büyük manevi şahsiyetlerin himmetleriyle seferlerine başlar ve yıllar boyunca devam eden bir geleneği miras bırakırlardı. Yolculukları sırasında, Üsküdar’dan geçerken Hüdayi Hazretleri’ne, Beşiktaş önünden geçerken Yahya Efendi’ye, Beykoz’dan geçerken Yuşa Aleyhisselam’a ve Sarıyer tarafında medfund Telli Baba’ya Fatiha okuyarak yönelirlerdi. Osmanlı’nın son dönemlerine kadar devam eden bu gelenek, İstanbul’un tarihinde önemli ve anlamlı bir hatıra olarak kalmıştır.

Hz. Yuşa Peygamber

Yuşa Hazretleri Tepesi, Anadolu Kavağı semtinin sırtlarında yer alır ve deniz seviyesinden 201 metre yükseklikte bulunur. Rivayetlere göre, bu tepe, Hz. Yuşa Peygamber’in türbesine ev sahipliği yapar. Muazzam bir Boğaz manzarası sunan Yuşa Tepesi, İstanbul’un en yüksek noktalarından biri olup, Çamlıca Tepesi’nden sonra şehrin ikinci en yüksek tepesi konumundadır.

Bu türbede yatan zatın, Hz. Yuşa Peygamber olduğuna inanılmaktadır. Rivayetlere göre, Hz. Musa’nın Hz. Hızır’la deniz kenarında buluşmasında yer alan genç kişinin Hz. Yuşa peygamber olduğuna dair anlatılar dolaşır. Rivayetlere göre, Hz. Yuşa, Hz. Musa ile birlikte Boğaziçi’ne gelmiş ve burada vefat etmiştir. Ölümünden sonra, Boğaz’ı ve Karadeniz’i aynı anda gören en yüksek tepeye defnedilmiştir.

Kabrinin bulunuşu ise şöyle anlatılır: Yahya Efendi, üç gece üst üste rüyasında Hz. Yuşa’yı görmüş ve Hz. Yuşa’nın, “Ben Yuşa Peygamberim, burada tepenin üzerinde yatıyorum. Gel, yerimi bul ve beni ziyaret et” dediğini söylemiştir. Bu rüyayı gören Yahya Efendi, hemen ardından tepeye gitmiş ve çevreyi incelemiştir. Tepeye ulaştığında bir çobanla karşılaşmış ve çobana bu bölgede olağanüstü bir olay yaşanıp yaşanmadığını sormuş. Çoban, koyunlarının hiç otlamadığı bir bölge olduğunu ve hayvanlarının bu yerin üstünden hiç geçmediğini dile getirmiştir. Bu cevap üzerine, Yahya Efendi, manevi bir işaret olarak algıladığı bu durumla Hz. Yuşa peygamberin kabrini keşfetmiş ve etrafını duvarla çevirmiştir. Osmanlı padişahları da Hz. Yuşa’nın mezarına saygı göstermişlerdir. Örneğin, 1755 yılında Sadrazam Yirmisekiz Mehmet Çelebi, Hz. Yuşa adına bir cami yaptırmıştır.

Telli Baba

Telli Baba’nın türbesi, Rumelikavağı’ndaki Sarıyer’de bulunmaktadır. Onun hakkında çok fazla detaylı bilgi olmasa da farklı rivayetler bulunmaktadır. İlk rivayete göre, Telli Baba’nın Yıldırım Beyazıt ve II. Murat dönemlerinde İstanbul’u kuşatanlardan biri olduğu iddia edilmektedir.

İkinci rivayet ise Süleyman Şah’ın Anadolu’nun fethi için gönderdiği orduda yer alan bir Selçuklu kumandanı veya alpereni olduğu yönündedir. Ayrıca, denizciler için önemli bir figür olduğu belirtilen Telli Baba’nın Emevi-Abbasi ordularıyla İstanbul’u kuşatmak üzere gemilerle gelen bir sahabe veya tabiin (sahabeyi gören Müslüman) olabileceği yönünde başka bir rivayet bulunmaktadır.

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri

Üsküdar’ın Doğancılar mevkiinde türbesi bulunan Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin hayatıyla ilgili pek çok hikâye dolaşır. Bursa’da kadılık görevindeyken, bir rüya görmesi üzerine görevinden ayrılarak hocası Muhammed Üftade’den ilham alır ve çeşitli imtihanlardan geçer. Hocasına olan hizmeti nedeniyle Üftade Hazretleri, Aziz Mahmud Hüdayi için “Oğlum! Padişahlar ardından yürüsün,” şeklinde dua eder. Rivayetlere göre, Aziz Mahmud Hüdayi’nin elini yedi padişahın öptüğü söylenir.

Ayrıca, Boğaz’ın manevi liderlerinden biri olarak anlatılan Aziz Mahmud Hüdayi ile ilgili çeşitli hikâyeler de dolaşır. Bunlardan biri denizde meydana gelen ölümlerle alakalıdır. O dönemlerde teknelerin sık sık alabora olması nedeniyle Boğaz ve Haliç’te birçok insan hayatını kaybeder. Bu durum karşısında Aziz Mahmud Hüdayi’den yardım istenir. O, dualarını eder ve bu dönemde, Aziz Mahmud Hüdayi’nin duasının etkisiyle Üsküdar’dan Sarayburnu’na doğru bir Hüdayi yolu oluştuğu anlatılır.

Aziz Mahmut Hüdayi hazretlerinin duası ise şöyle:
Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip rûhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir… Bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmanlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!

-Keşifiz-