İşgal- Seferberlik-Kurtuluş ve Erzincan

Abone Ol
Erzincanın düşman işgalinden kurtuluşunun 97.yıldönümündeyiz.
Erzincanımız, Birinci Dünya savaşı sırasında işgale uğramıştı.
1916 yılının Temmuz ayının ilk haftasındaki Rus işgali 13.Şubat 1918 de ordu ve milis kuvvetlerinin Erzincan’a girmesiyle sona ermiştir.
Erzincan’ın işgalden kurtarılmasında “ Doğunun Fatihi” olarak kabul edilen, Kazım Karabekir komutasındaki 1.Kolordu ile ve 5 ve 2.Kafkas kolordusu görev almıştır. Binbaşı Halit Komutasındaki milis kuvvetleri kurtarma harekatına, şehrin güneyinden Fıratın buzlu sularından geçerek iştirak etmiştir.
İşgal yıllarında, Ermenilerin yaptığı mezalimi biz büyüklerimizden dinlemişizdir. Eğer Kurtuluş gerçekleşmese idi. Çok sayıda Erzincanlı kapatıldıkları binalarda yakılacaktı.
Rusların çekilmesinden sonra Erzincan’da insanımıza çeşitli işkenceler uygulayan Ermeni komitacılarının yaptıkları mezalim sadece Erzincan’da değil işgal altındaki tüm doğu illerinde de devam etmiştir. Nitekim işgal yıllarını ve insanlık dışı türlü mezalimi araştıran tarihçilerin çok sayıdaki kitaplarında, Ermeni vahşetinin örneklerinden söz edilmektedir.
Prf. Dr. Enver Korukçu “Büyük göçler ve Ermeni kıskacındaki Erzincan’ın Albayrağımıza kavuşması” adlı kitabında(2001)
Ayrıca Yrd. Doç. Dr Nurcan Yavuz’un “İşgal ve mezalimde Erzincan adlı kitabında(1995)
Erzincan işgal, mezalim ve kurtuluşu çok geniş şekilde belgelere dayalı olarak detaylı bir şekilde anlatılmaktadır.
İşgal sırasında Erzincan’dan göç edemeyen insanların katlanmak zorunda kaldıkları acılar kadar, işgal dolayısı ile Erzincan’dan göç edenlerin yollarda çektiği eziyetide bizzat göç edenlerden dinlemişizdir.
SEFERBERLİK
Rahmetli annem anlatmıştı:
“13 yaşındaydım gavur geliyor diye çok sayıda aile gibi benim ailemde evimizi barkımızı terk edip yollara düştük. Şehirden ve köylerden binlerce insanın oluşturduğu barhanalarda (kafilelerde) at arabası, kağnısı olanlar çoğu yiyecek olmak üzere zaruri saydıkları bir kısım eşyalarını yanlarına almıştı. Ama diğerleri yaya olarak dağ bayır aşarak daha güvenli yörelere yönelmişti.
Yollarda açlıktan yorgunluktan ölenler yiyecek bulamadıkları için ot yiyenleri gördük.
Bir ay süren yolculuktan sonra kafile Zara’ya ulaşabildi. Aramızda yaşlılar hastalar çocuklar bulunduğundan sık sık konaklamak dinlenmek gerekiyordu. Fakat kendimize uygun bir yer yerleşim yeri bulabilmek için yola devam ettik. 2 aylık bir yürüyüşten sonra Tokat’ın Zile ilçesinde yerleşmeye karar verildi. Zile’de iki yıl kaldıktan sonra gidişte olduğu gibi dönüşte de meşakkatli bir yolculuktan sonra Erzincan’a döndük
. Bizler çocukluğumuzda büyüklerimizden yıllarca seferberlik anılarını dinlemişizdir. Erzincan’a dönen aileler yakılan yıkılan evlerini, barklarını onarıp yeni bir hayata sıfırdan başlamak zorunda kaldılar. Bu da hiç kolay olmadı elbet.
Ne var ki aradan 20 yıl geçmeden 1939’da Erzincan’ın çileli insanları bu kez deprem felaketi ile karşılaştı. Canından, malından, evinden barkından oldu. Ve yine başka yörelere göç etti. Şu farklaki 1938’de tren Erzincan’a ulaşmıştı. Kış ortasında aç ve açıkta kalan felaketzede insanları kara vagonlara doldurup başka illere gönderdiler. Ana baba ocağından, eşten dosttan ayrı kalmak, gurbette yaşamak zor gelmişti, Erzincan insanına, o nedenle iki üç yıl içerisinde göç edenler yeniden harabelerden ibaret olan Erzincan’a döndüler. Yine çileli ve sıkıntılı aylar yıllar geçirdiler. Yeniden ev bark kurdular ve bilineceği gibi 50 yıl sonra Erzincan insanı 13 Mart 1992 yılında yeni bir deprem felaketi ile karşılaştı. Felaketin acılarına bir kez daha katlanmak zorunda kaldı.