İÇİMİZDEKİ VİRÜSLER

Abone Ol

            Ziller çaldı. Okula çağırıyor öğrencilerini ziller. İyi hazırlanmış öğretmenler yeni bir şey öğretecekler taze dimağlara.

            Gazetede bir haber, Hayvan sever Derneğinin toplantısına bir bayan kedisi ile birlikte gelmiş, üstünde kaplan derisinden bir kürkü var.

            Her şey çok kötüye gidiyormuş, ekrandan haykırıyor bir politikacı…

            Diğeri çıkıyor sahneye, yok canım kim demiş her şey kötüye gidiyor diye. Bekleyin her şey çok güzel olacak diyor.

            Bir yanda varlıklı, kolay kazanıp hovardaca harcayan, akla hayale gelmeyen çılgınlıklar ve modernite adı altında teşhir edilerek özendirilmesi, öte yanda kızgın güneşin altında, alnının teri ile rızkını arayan insanlar.

            24 saat kesintisiz şiddet, müstehcenlik, karamsarlık, özenti yaratma, tüketimi körükleme…

            Meşin bir top durmadan yuvarlanıyor, statlar tıklım tıklım, dev ekranlar kurulmuş yurdun her yerinde… Herkes birbirine bir şeyler söylüyor ama kim kime ne diyor belli değil.

            Kapı komşusundan habersiz yığınlar, genci yaşlısı klavye başında dünyanın diğer ucundaki insanla iletişime geçiyor, yediğini, içtiğini, gezip tozduğunu sosyal medyadan paylaşıyor.

            Bilgisayarına virüs bulaşmasın diye tedbir alan insan, kendi bünyesine musallat olan, tüm değerlerini elinden çalan spamlara,virüslere,trojenlere,solucanlara teslim olmuş. Bilgisayara, cep telefonuna hayranlık besleyen insanın kendi kafasının içindeki bilgisayardan habersi olmasının neticesi değimlidir tüm yaşanılanlar.

            Her şey artık o kadar sıradanlaşmış ki, artık helal haram, meşru gayri meşru ayırt edilmeksizin şeker şerbet yudumlanır hale gelmiş.

            Hani şehirden Anadolu’nun ücra bir köyüne gelin gider. Gelin hanım köye varır varmaz mayıs kokusu adeta burnunun direğini sızlatır. Her tarafta tezek yığınları vardır. Kayınpederine dert yanar ve bu kokuya nasıl dayandıklarını sorar: Kayınpeder, kızım biz evimizin etrafındakileri uzaklaştırsak bile, onbeş metre öteden bu kez Şakir Efendinin evinin etrafındaki tezek kokusu gelir burası köy yeri der.

            Hamarat gelin bu cevaptan hoşnut olmaz, işe koyulur. Sözüm ona öyle bir temizlik yapar ki kokudan eser kalmaz. Kayınpederine döner, gördünüz mü Babacığım koku diye bir şey kalmadı deyince, kayınpederi, kızım aslında koku aynen devam ediyor ama kokuya senin burnun alıştı der.

            Maalesef toplumumuz birçok çirkinliğe ve yanlışlığa sistematik bir propaganda ve ve yoğun telkinlerle öylesine alıştırıldı ki basılacak damarı bile kalmadı.

            Aristo’ya hak vermemek elde değil.” En bedbaht millet, kaleleri ayakta iken kültürü ve ahlakı harabe olan millettir” diyor. İşte kültürel yozlaşma tabii olarak ahlaki yozlaşmayı da beraberinde getiriyor.

            Aslanın vücudu yediği diğer hayvanların vücudundan meydana gelir, ama aslan her zaman kendisidir. Aslan sabahleyin bir geyik yediği zaman boynuzları çıkmıyor. Kainatın Yaratıcısı, aslana sindirdiği her şeyi aslana dönüştürme özelliği vermiş.

            İşte kültürlerde tabi ki, birbirlerinden beslenir, etkilenir ancak etkilenme kopyası haline gelmeye başladığında işte o zaman yozlaşma ve yok olma süreci başlamış demektir.

            Spora, eğlenceye, müziğe karşı değilim. Meramım, sıradan bir hayat yolculuğunun insanı sıradanlaştırdığınadır.

            Pişmanlığa, kötülüğe, suça iten yollar hep dolambaçlıdır, yavaş yavaş bünyeye girer, fakat onarılması güç yaralar açar. Vakitsiz dostların kaybettirdiği zaman az değildir. Bir mendil vakitsizce dostu olur gözlerinizin.

,           Kendimize giden yol kendi içimizden geçer, kendimize içten davrandığımızda açılır kendimize giden yollar. Tıkana yolları açmak için, insanın kendisini bulması içindir akıl.

            Sadece bir gün yaşayan kelebekler varmış, helikopter böceği uçamayan böcekleri sırtında taşırmış, gökyüzü direksiz tavanmış, aynı topraktan domates kırmızı, patlıcan mor, biber yeşil, muz sarı olarak çıkarmış, bazısı ekşi, bazısı tatlı.

            İnsan verilen göz bunları temaşa etmek akılda marifete ulaşmak içinmiş dostlar.

            Silgisi olmayan kalemden çıkan yazı da bu kadar oldu.