Tesbihât, tesbih çekmekten mi ibaret dersiniz?
Evet, teolojik açıdan tesbih, Cenab-ı Hakk’ı her türlü eksiklik ve noksanlıklardan tenzih etmektir.
Bu konuda Kur’an’da onlarca kavlî ayet, bir o kadar da kevnî ayet vardır.
Birçok ayette evrenin ve ondaki her şeyin, meleklerin, dağların, taşların, kuşların, yıldızların, hayvanların, gök gürültüsünün...Allah’ı tesbih ettiği, ancak insanların bunu tam anlayamadıkları ifade edilir (meselâ bk. Ra‘d/13; İsrâ/44; Hac/18)
Bunların yanında Allah’ın kâinat kitabı okunmayı bekleyen sırlarla doludur.
Şair ne güzel söyler:
“Bir kitâbullâh-ı âzamdır serâser kâinât,
Hangi harfi yoklasan mânâsı hep Allah çıkar.”
Her varlık kendisine verilen görevi layıkıyla yaparak tesbihâtta bulunur adeta.
Rengiyle, deseniyle, işlevselliğiyle “subhanallah” dedirtir kendine.
Dut yaprağını yer de arı bal yapar, koyun süt yapar, ipek böceği ipek yapar.
“Sebh” kökünden türeyen tesbih, hızlıca yüzmek anlamına gelir.
Canlı-cansız hangi varlık yüzmüyor, dönmüyor, deveran etmiyor ki zaten?
Güneş, ay, yıldızlar, gezegenler…
Dünya, kendi etrafında saatte 1670 kilometre hızla dönmektedir.
Güneş'in içinde bulunduğu Samanyolu Galaksisi devasa bir yapıda ve sürekli hareket halindedir.
Peki ya galaksimiz? O sabit midir? Kesinlikle hayır!
Bu muhteşem ve ince nizam gösteriyor ki, evrenin gözbebeği insan da "başıboş" olamaz.
Akıllı ve sorumlu varlık olarak yaratılan insan için Allah’ın emirlerine ve yasaklarına uymak dolaylı tesbihtir.
Bu muhteşem eserin mimarını anmak ve hatırlamak tesbihtir.
Kâinat seremonisini tefekkürle izlemek tesbihtir.
Göklerin ve yerlerin yaratılışını düşünmek tesbihtir.
Bunların boşuna yaratılmadığını itiraf ederken Rabb’i anmak tesbihtir.
Allah’ın tabiattaki kanunlarını okumak ve araştırmak tesbihtir.
Tabiata ve içindekilere Allah’ın emaneti nazarıyla bakıp muamele etmek tesbihtir.
Eserden müessire giderek bütün bu güzellikleri bahşeden Allah’a hamdetmek tesbihtir.
Ve günün sonunda aklın ve kalbin derinliklerinden gelen bir nefesle:
‘Evet, Ya Rabbi, sen gerçekten kendini övdüğün gibisin’ diyebilmektir.
Ve bütün bu nimetlerden dolayı, ‘Ya Rabbi, sana ne kadar şükretsek azdır’ diyebilmektir.
Yarattığı varlıkların mükemmelliğine ibretle bakarken de ‘Ya Rabbi, seni ne kadar yüceltsek azdır. Seni ne kadar övsek azdır.’ diyebilmektir.
Ve elbette elimiz tesbihte, gözümüz gönlümüz Hakta iken dillerimizle “subhanallah” diyebilmektir.