GÜZELLİKLERE MEFTUN NEFSİMIZ...

Abone Ol


Tasavvufî olarak da, "kendisinde iradi hareket, his ve hayat kuvveti bulunan latif buharlı bir cevherdir." şeklinde tanımlanır.

Adem (a.s)'dan bu yana insanoğlunun en büyük düşmanı kişinin nefis ve şeytanıdır. Ve en büyük mücadele bu iki düşmana karşıdır. Bu düşmanla mücadele etmenin bir çok yontemi vardır. Başta Kur'an'ı Kerim, bizim için müracaat edilecek en güzel bir kaynaktır. Daha sonra Peygamberimizin Sünnet-i Seniyesine ittiba etmemiz lazım.

Bu dünya, bu hayat, şu günler, şu ömürler gelip geçicidir;kalıcı değildir asıl kalıcı olan bitip tükenmeyen ahiret hayatıdır.Bizler bu fikirle yaşamalı ve hayatımızı planlı ve programlı bir şekilde yaşamaya gayret göstermeliyiz.İslamın bize öğrettiği budur.

İnsanın nefsinin arzu ettiği günahlara ve şeytanın teşfiklerine itirazsız bir şekilde tabi olması bunların emrettiği şeyler evvelinde insana tatlı gelir zehirli bal hükmündedir.Ama daha sonra acı acı kusturur .

Allah’u Teala söyle buyuruyor;

Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme." (Kehf Suresi, 28)

Ayet, müminlere hangi davranışın Allah'ın rızasına uygun olduğunun, hangi davranışın da nefsinden kaynaklandığının ipuçlarını verir: ‘Sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte’ olmak, Allah'ın rızasına uygun bir davranıştır. Ancak, ‘kalbi Allah'ı zikretmekten gaflete düşmüş’ ve ‘kendi istek ve tutkularına uyan’ kimselerin yaşam tarzını benimsemek oldukça nefsani bir davranıştır, Allah'a karşı itaatsizliktir. Bu son derece önemlidir ve Kur’an ahlakıyla yaşamayı amaç edinmiş her insanın en çok dikkat etmesi gereken konuların başında gelir.

Belasız, imtihansız, dertsiz tek insan yoktur, mümin hiç yoktur! Şıkır şıkır, fıkır fıkır, takımlı, setli, döşemeli, ödemeli, süslü püslü, konforlu, afilli, beşi bir yerdeli, sonunda yerle yeksan olacak bir hayat sürmek, gözünü ebedlere dikmiş müminlere yakışmaz. Belaların en büyüğünün en büyük zatlara isabet ettiğini bilmiyor muyuz.?

Nefisle mücadele çok zordur.Ama mü’min asla pes etmez ve mücadelesini sonuna kadar sürdürür.

Allah-u Teâlâ (cc) nefsi ile cihad yapan kullarına yardımda bulunacağına dair Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:

“Bizim uğrumuzda bizim için mücahede edenlere elbette yollarımızı gösteririz.(Ankebut: 69)

Şüphesiz ki Allah ihsan erbabı ile beraberdir.



Nefs’i terbiye etmenin 2 yolu vardır

1. Oruç tutup,Az konuşup, Az uyumaktır.Açlık nefsi yavaş yavaş güçsüzleştirir öldürür.

2. Zikre kuvvet gidilip, insanın aşkının, şevkinin, muhabbetinin, Allah-u Teâlâ(CC) yoluna sevgisinin coşması sûretiyle, günahlara nazar etmeyecek hale gelmesi . Aşk ve muhabbet yolu ile terbiye, zikre devam ederek olur.

Alimlerden birisi bir nasihatinde şöyle demişdir:

Bilmiş ol ki,nefsini hesaba çeken kazanmış,bundan gafil olan kaybetmiştir.İşlerin neticesine bakap ona göre işini düzenleyen kurtulmuş, ibret almasını bilen hakikati görmüş,anlayanda gerçekden bilmiş demektir.



Nefisle mücadelede güvenilir bilgi ve tecrübeye sahip bulunan Nasrâbâdi, şu sözlerle bizi uyarmaktadır: "Senin zindanın nefsindir. Oradan çıktığın zaman ebedi bir rahata ermiş olursun" (Risale-i Kuşeyriye s. 59).

İmam Rabbani (k.s.) bu hakikati şöyle dile getirmektedir: "İnsan üzerine inen belaların her çeşidi ancak nefisle ilgi kurmaktan ileri gelmektedir. Nefisten kurtuluş hasıl olursa, Hak'tan gayri şeylerden kurtuluş tahakkuk eder" (Mektûbât c. 1, 154. Mektup s. 135).

Sözlerimi kainatın biricik Efendisi Hz. Muhammed (s.a.v.)'in nefisten korunmakla ilgili bir duasıyla tamamlamak istiyorum. ALLAHÜMME LÂ TEKİLNÎ İLÂ NEFSÎ TARFETE AYNİN VELÂ TEZIĞ MİNNÎ SÂLİHA MÂ-ÂTAY-TENÎ(1) (Feyz'ül-Kadir c. 1, s. 116).

(1) Mânâsı: ALLAHIM, bir göz açıp kapayacak kadar (kısa olsa bile) beni nefsime teslim etme. Bana verdiğin şeyin iyisini benden soy(up al)ma.