Eski Türkçe'de yer alan ve zaman zaman dizi ve filmlerde karşımıza çıkan kelimelerin nereden ve ne anlama geldiğini biliyor musunz? İşte eski Türkçe'yle ön plana çıkan kelimeler ve anlamları...

Mamafih: Durum böyleyken, buna rağmen...

“…Mamafih, ilerlemekten vazgeçmeyi hiç düşünmedi.”

Münferit: Tek, ayrı veya kendi başına olan...

“Ama bu münferit hayranlıklar aldatmamalı bizi.”

Mütevellit: -den dolayı...

"Hatıradan mütevellit, kaldıramadık o hesabı…"

Mütehassis: Duygulanmış, duygulanan, duygulu...

“Gösterdiğiniz alicenap tavırlar karşısında pek bir mütehassis oldum efendim.” 

Alicenap: Cömert, onurlu, şerefli...

"Misafirlerini alicenap bir şekilde ağırlayan ev sahibi, onları rahat hissettirmek için elinden geleni yaptı."

Muzır: Zararlı...

“Kıymetli bir yazarın, çok başarılı bir eseri hakkında soruşturma başlatıldığı ve “muzır neşriyat” olduğuna karar verildiği ilan edildi."

"Büyük Güç Mücadelesi: Türkiye'nin Geleceği ve Küresel Güvenlik Dinamikleri" "Büyük Güç Mücadelesi: Türkiye'nin Geleceği ve Küresel Güvenlik Dinamikleri"

Berceste: Güzel, latif, seçilmiş, değerli...

"Resimdeki ayrıntılar, sanatçının berceste yeteneğini gösteriyor ve büyüleyici bir eser ortaya çıkarmış"

Beyhude: Yararı olmayan, anlamdan yoksun/ Boşuna uğraş...

“O işe yaramaz adamı kurtarmak için gösterdiği tüm çaba beyhudeydi.”

Müteşekkir: Teşekkür etme...

“Alakadar olmanıza müteşekkirim hanımefendi.”

Namütenahi: Sonsuz, ucu bucağı olmayan...

“Onu düşündüğüm her an, namütenahi bir fezada süzüldüğümü hissediyorum.”

Dilhun: İçi kan ağlayan/ Üzüntülü/ Kederli...

“Ne zaman kıbleye dönsem dilhun / Seni bir mahfede pûyan görürüm” (Tevfik Fikret).

Meyus: Üzgün, karamsar, umutsuz...

“Bizi bu meyus hal ve tavırlar bitiriyor açıkçası."

Haddizâtında: Aaslında, esasında...

“Haddizatında pek de önemli bir ihale değildi.”

Editör: Sena ERDOĞAN