Bu olayın, 1921 yılında Erzincan’ın  Yaylabaşı köyünde geçtiği, nene ve dedelerimiz tarafından sıklıkla anlatılır. O dönemler oldukça fazla meşhur olan Alkarısı hikayesi bizzat olayı yaşayan diğer Erzincanlı bir kaç kişi tarafından da hala iddia edilmekte. Genelde uyku sırasında insanları rahatsız ettiği söylenen Alkarısı adlı yaratığın eski Erzincan'da, köylülerin ahırlarında atlara musallat olarak onlarla eğlendiği iddia edilmekte. Bu olay her ne kadar Erzincan efsanaleri olarak adlandırılsa da günümüzde hala çocukluğunda bu olayın benzerine bizzat şahitlik ettiğini iddia edenler de var. Erzincan efsanelerinde geçen, nene ve dedelerimizden sıklıkla dinlediğimiz o efsane hikayeyi bilmeyenler için paylaşıyoruz.

Erzincanlı Sıddık ve Alkarısı

O yıllarda  Sıddık Efendi askerliğini bitirmiş  ve  köyüne dönmüş. Köyde bir evi ve küçük bir ahırından başka bir şeyi yokmuş. Sıddık Efendi’nin bir atı bir de iki ineği varmış. Askerden geldiğinden beri ahırdaki at her gün huysuzlaşıyormuş. Alkarısı  her gece ahıra girip atın saçlarını ve kuyruğunu  örüyormuş. At rahatsız olunca sağa sola tekme atıyormuş.  Bu durumdan rahatsız olan Sıddık Efendi büyüklerine gidip bu durumu anlatmış. Köyün büyükleri ona yapacağı her şeyi anlatmışlar.

Sıddık Efendi acı sakızı alıp atın üzerine sürmüş. Gece yarısı gelip atın üzerine binmiş. Atı yine rahatsız etmeye başlamış. Eğlencesi bittikten sonra gitmeye çalışmış, fakat acı sakıza yapışıp kalmış. Sabah olunca Sıddık Efendi hemen ahıra koşmuş, kapıyı yavaşça aralamış bakmış bir de ne görsün insandan öte garip bir yaratık duruyormuş. Sıddık Efendi hemen bir çuvaldız alarak Alkarısı’nın yakasına takmış. Daha sonra yapışıp kalan Alkarısı’nı kurtarmış. Alkarısı Sıddık Efendiye şöyle demiş:’’ Beni yakaladın, bu iğne buradan çıkıncaya kadar buradan gidemem. Bu süre içinde sana en güzel hizmeti yapacağım.’’ Artık o da onlardan biri olmuş. Çocukla birkaç gün yanına yaklaşmamışlar, daha sonra zararsız olduğunu görünce onu sevmişler. Bu yaratık  Sıddık Efendi’ye yedi yıl hizmet etmiş. Yaptığı yemekleri pişirdiği ekmekleri beğenmeyen yokmuş. İşini çok titiz ve temiz yaparmış.

Bir gün Sıddık Efendi onu su getirmesi için çeşmeye göndermiş. Alkarısı gitmeden önce şöyle demiş.’’ Gidiyorum geriye dönmem. Eğer merak ederseniz havuzun başına gelin, havuzun içi kan ise bilin ki ben öldüm.’’ deyip çıkmış. Aradan biraz zaman geçtikten sonra kadın suları doldurmuş, o an da yanına bir çocuk yaklaşmış, çocuktan yakasındaki iğneyi çıkarmasını istemiş. Çocuk iğneyi çekip çıkarmış. O anda Alkarısı  suyun içerisine akmış. Havuzun içerisi kanla dolmuş.

Sıddık Efendi, Alkarısı’nı beklemiş , beklemiş fakat gelmemiş. Havuzun başına koşmuş. Birde ne görsün, havuzun içerisi kanla dolmuş. Kadının dedikleri aklına gelmiş, öldüğünü anlamış ve oradan uzaklaşmış. Evinde sessizlik ve yalnızlık başlamış. Bu olay Sıddık Efendi’yi uzun süre etkilemiş.

Olağanüstü bir yaratık olan Alkarısı, ahırda yakalanır. Alkarısı  umumiyetle ahırda görünür. Burada da çuvaldız takılarak yakalanır. Ahırda atlara musallat olup, onları terleyinceye kadar koştururmuş.

Efsane, bir masal motifi ile bitmektedir. Yakasından çuvaldız çıkarılan Alkarısı suyun içerisinde kaybolmuş. Su kan rengini almış.

Erzincanlı anaların diline kendi yörelerinin ninnileri yakışır Erzincanlı anaların diline kendi yörelerinin ninnileri yakışır

Gerçekliği tartışılır olan bu efsane, sadece Erzincan'da değil bir çok yörede de fazlaca konuşulmaktadır. Genel olarak mekan genelde ahırdır, hikaye ise oldukça benzer olarak anlatılır. İnanıp inanmamak ise size kalmış.

Editör: Merve Kiraz