Toplu olarak felaket ve musibet olarak adlandırdığımız olaylar, maalesef insanların başına çok sık olmasa da zaman, zaman gelebilmektedir. İnsanların bunların bazısını tedbir alarak azaltması veya engellemesi mümkün gibi görünse de, engellenemediği hep görülmüştür. Çünkü olaylardan sonra yaşanan gerçekler bunu açıkça ifade etmektedir. Kaza gelir göz görmez, kaza geliyorum demez, sanki elim kolum bağlandı, basiretim bağlandı, aklımı aldılar, kendine dikkat etmedin, gibi ifadeler bu gerçeği yansıtmaktadır. Felaketin büyüklüğüne göre çevredeki dost ve akrabalar üzülüp ah, vah eder ama sonucu değiştiremez, dost gibi görünen bazı münafık ve çekemeyenler ise sevindiklerini belli etmek istemeden, başından belliydi, ben size demedim mi, olacağı bu idi vs. Gibi sözlerle İyi gün dostu oldukları gösterirler.
Fakat bütün bu olay ve felaketler karşısında tedbirini alıp, bundan sonrası Allahın takdiridir diyen inanmış insanlar, kazanan insanlardır. Sabırlarının karşılığını Allah’tan alacaklardır. Mükâfatları cennet olacaktır. Sabretmeyen olayların sebepleri üzerinde ki Allah’ın takdirlerini sorgulayanlar ise kaybeden taraf olacaktır. Çünkü sebepler ” Allahın memurları gibidir ve emredileni yaparlar” Allahın iradesi, izni ve müsaadesi olmadan bir yaprak dahi kımıldayamaz.
Şüphesiz Büyük Felaketler ve tehlikelerin bütün bu acı ve olumsuz tarafları yanında güzel olan tarafları da var.
Birincisi; felaketler karşısında sabrederek Allahın, rahmetimi, mağfiretini ve rızasını kazanmaktır. Cennetini kazanmaktır. Çünkü Rabbimiz; Kulumu affetmek dilersem ona bela ve musibetler vererek sabrını imtihan ederim, sabredenleri, felaketler karşısında Allahın takdiri böyle imiş diyerek Rabbinden gelene boyun eğenleri, isyan etmeyenleri affederek, cenneti ile müjdelemektedir.
Büyük felaketler ve olaylara bir başka açıdan bakacak olursak; hayatın nimetlerinin, güzelliklerinin, sağlığımızın, gençliğimizin, zenginliğimizin, Yüce Allahın verdiği bütün güzelliklerin değerini, bize öğreten, şükretmemizi, hamd etmemizi, elimizde ve yanımızda bulunanların kıymetini bilmeyi bize öğreten de yine hayatın zahmetleri, zorlukları ve tehlikeleridir.
Yüce yaradan; inanan, iman eden insanlara derdi ve dermanı aynı paket içinde vermektedir. Başka türlü olsa, ilahi bir yardım ve sabır olmasa insanları teselli etmek çok zor olurdu. Ama her şey Allah’tan, alanda o, verende o, her şey o un iradesi ile oluyor gerisi sebeplerdir diye düşünürse gönlü ferahlıyor, sabrı artıyor ve teselli buluyor. İnanmayanlar ise sebepler üzerinde tartışarak boş yere kendilerini harap ediyor.
İkincisi de, birbirine küsen, kırgın olan, darılan, sitem eden, hısım akraba, dost ve arkadaşlar yaşanan büyük felaketler karşısında kırgınlık ve dargınlıkları unutup, dostunun acısını paylaşmak, ona destek olmak, yardımcı olmak adına daha sıcak ve samimi bir tavır almalarıdır. Daha da güzel tarafı büyük tehlikeler birbirlerini hiç tanımayan İnsanlar arasında bile yakınlık ve dostlukların kurulduğu kardeşlikler, meydana getirmektedir.
Yüce Rabbim bizi ve bütün ümmeti Muhammedi felaket ve tehlikelere maruz kalmadan akrabaları, çevresi ve Müslümanlar ile dost olanlardan eylesin.
Allahın Rahmeti ve bereketi tüm inananların üzerine olsun. 15.02.2013