Bir yerleşim yerinde elektrikleriniz kesildiğinde lambalar söner, ev ve iş makineleriniz işlemez duruma gelir hatta kış aylarında iseniz doğal gazınız dahi kesilir soğukta kalırsınız. Kısaca hayat durma noktasına gelir, işte o zaman elektriğin kıymetini daha iyi anlarsınız. Karanlık bir gecede sokak direklerinin aydınlığında, bir cadde veya sokakta yürürken aniden bütün şehrin elektriklerinin kesildiğini düşünün veya yaşamışsınızdır. Bir adım ötenizi dahi göremezsiniz, içinizi bir haşyet sarar, karanlıkların korkutucu yüzü hemen ortaya çıkar. Ve bu karanlıklar diğer gecelerde devam ederse gecelerin gelmesini asla istemezsiniz, gözlerinizin fazla fonksiyonu da olmaz. O zaman aydınlıktayken gözlerinizin ve yaşamanın kıymetini daha iyi anlarsınız. Vatanınızı da kaybederseniz düşmanların ve yüzünüze gülenlerin vahşi korkutucu yüzleri ortaya çıkar.
Nimetler içerisinde yaşarken sırf kendi çıkarlarınız için vatanı bölmeye çalışırsanız, başka vatan bölmeye çalışanlarda ortaya çıkar ve toptan vatansız kalırsınız. Vatan olmazsa bayrak olmaz, vatan olmazsa inanç olmaz, birlik olmaz, güç olmaz ve millet olamaz. Sen vatanına sahip çıkamazsan öyle sahip çıkalar olur ki, bir anda kendinizi mezar çukurlarında bulursunuz.
Sürmekte olan gizli haçlı seferleri ve Yahudi oyunları arasında çırpınıp duran İslam Âlemi. acaba nerede yanlış yaptık. Bizler birbirimize düşerken, birbirimizi imha ederken, onlar bayram yapıyorlar, sevinç çığlıkları atıyorlar. Bala zehir karışırsa asla ayırt edemezsiniz, çünkü ikiside eriyiktir. İç kurtlarıyla önce birbirinize düşürürlaer sonra başınıza üşüşürler.
Bala zehir katmayın, çocukları gençleri ateşe atmayın. Sizin bayramınız başka bayramları yakmasın, mateme boğmasın. Döner dolaşır bir gün sizde o matemin içinde boğulursunuz.
Nimetler içerisinde saltanat sürerken nimetlerin farkına varmayız, o nimetlerin hep bizimle kalacağını ve kimse elimizden alamayacağını zannederiz hatta isyan ederiz. Bedeni gücümüze silahımıza veya mevkimize gövenerek haksızlık yaparız, gözetmeyiz, isyan edenler cana kıyanlar ortaya çıkar, oltaya takılanlar ortaya çıkar. Bu gün yaşadığımız sıkıntılarda hep bundan değilmi. Kaybetmek bazen çaresizliği ve yakınmayı ortaya çıkarır, bazende yakarışı, ardından çareleri, tövbeleri ortaya çıkarır. Hiç boşuna çırpınıp dört elle sarılmayalım, evvelkiler gibi ölme sırası bir zaman sonra bize de gelecek.
Nerede o tiranlar, kırallar, zalimler, tanrılıklarını ilan edenler. Şimdi bastığı ve üzerinde hüküm sürdüğü, mülk edindiği torağın altında çürüdüler, toz oldular. Belkide rüzgârlı bir havada savrulan toprakların içerisinde mezar toprakları var.
Ruh görünmez, nefes görünmez, akıl görünmez, söz görünmez, şuur altındakiler ve bildiklerin görünmez, ışık ve ses dalgaları görünmez. Hatta insanların kendi icat ettikleri, iletişimler ve yazılımlar görünmez. Nedense, halen daha insan benliğinin ve hırsının çılgınlığında başkalarına ziyan veriyor.
Çareler içerisinde yaşarken çaresiz kalmayalım. Sonra nedametinizde çare olmaz. Yoksa Azrail a.s. bedenimizden nefesimizi ve ruhumuzu almaya geldiğinde mi uyanacağız. Heyhat, o zaman da imtihana giriş saati ve kazanma saati çoktan geçmiş olacak.