Türkiye'de milyonlar asgari ücret artışı ile ilgili heberi bekliyor. Hem işveren hem de çalışanı büyük ölçüde etkileyecek olan asgari ücret artışı dengeleri nasıl sağlayacak?
Aralık ayında asgari ücret tespit komisyonunun toplanması beklenirken, konu yıl sonundan önce gündeme gelmeye başladı. Artış oranı ve tahminler üzerinde tartışmalar sürerken, asgari ücretin miktarının yanı sıra, istihdam dengesinin korunması da büyük önem taşıyor.
Yıl sonuna yaklaşan şirketler, yeni yılın bütçelerini hazırlarken, bütçenin en önemli belirleyicisi genellikle asgari ücret oluyor. Çünkü asgari ücret, sadece asgari ücretle işçi çalıştıran işverenler için değil, borçlanma yapacak şirketler ve taksiciler gibi pek çok farklı sektördeki kişiler için de kritik bir parametre. Şirketlerin bütçeleri, büyük ölçüde asgari ücretin işverene maliyetine göre şekilleniyor. Bu nedenle, 2024 yılında gerçekleşmesi beklenen yaklaşık %50’lik artış sonrasında, asgari ücretin işverene maliyetinin aynı oranda artmaması için ek destekler bekleniyor.
Asgari ücret belirlenirken dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri, çalışanların refah seviyesini artırmak ile yeni istihdam fırsatlarının daralmaması arasında kurulacak dengedir. Asgari ücret, işçiler için yaşamlarını sürdürebilmek adına hayati öneme sahipken, işverenler için de istihdam kararlarında belirleyici bir faktör. Bu nedenle, asgari ücretin artırılması, işçilerin maaşlarını artırırken, işsizliğin artmasını ya da mevcut çalışanların işlerini kaybetmesini engellemek için dikkatle yapılmalıdır.
2024 itibarıyla asgari ücretin işverene maliyeti 23.502,94 TL olarak belirlenmişken, brüt asgari ücret ile işverene maliyet arasındaki fark yaklaşık 3.500 TL civarında. Bu fark, işverenin prim ödemeleriyle azalabiliyor, ancak düzenli prim ödemeyen işverenler için maliyet daha yüksek oluyor. Asgari ücret desteğiyle ise işverene sağlanan fayda arttırılmakta. 2024 yılında her bir işçi için sağlanan 700 TL’lik destek, işverene olan maliyeti azaltmak için önemli bir araç. Ancak, bu destek artışı, asgari ücretteki artışla paralel olarak arttırılmadığı takdirde, bu destek yeterli olmayabilir ve işten çıkarmalar riski gündeme gelebilir.
Asgari ücret desteği ilk kez 2016 yılında 100 TL olarak uygulamaya kondu. 2017 ve 2018 yıllarında da aynı tutar geçerli oldu. 2018’de destek süresi 12 aydan 9 aya indirildi. 2019’da ise çalışan sayısına bağlı olarak farklı destek tutarları uygulandı: 500'ün altında çalışanı bulunan işyerlerine 150 TL, 500'ün üzerinde çalışanı bulunanlara ise 100 TL destek verildi. 2020 ve 2021 yıllarında ise bu tutar 75 TL’ye geriledi. 2022 yılı itibarıyla destek 100 TL’ye yeniden çıkarıldı ancak yalnızca Temmuz-Aralık döneminde geçerli oldu. 2023 yılında ise destek miktarı 400 TL’den 500 TL’ye yükseldi ve 2024’te 700 TL olarak belirlenmiş durumda.
2016 yılında asgari ücret desteği, brüt asgari ücretin %5.6’sına denk gelirken, 2024’te bu oran %3.7’ye düşmüş durumda. Eğer 2016’daki oran korunmuş olsaydı, asgari ücret desteği 1.100 TL civarında olmalıydı. Ancak 2024’te, brüt asgari ücretin %5.6’sına denk gelen destek miktarı, 1.500 TL’yi bulabilirdi. Bu durumda, artan maliyetlerin daha fazla karşılanabilmesi adına, asgari ücret desteği oranının gözden geçirilmesi gerektiği aşikâr.
Asgari ücret desteği, sadece işverenin maliyetlerini hafifletmekle kalmayıp, aynı zamanda toplu iş sözleşmesi yapılmış işyerlerinde daha fazla sayıda işçi için sağlanabiliyor. Bu durum, işyerlerinde örgütlülüğün artmasına da katkı sağlıyor. Bu açıdan bakıldığında, asgari ücret desteğinin devam etmesi ve kapsamının genişletilmesi, sadece ekonomik dengeyi sağlamakla kalmaz, aynı zamanda işçi haklarının güçlendirilmesine de katkı yapar.
Sonuç olarak, asgari ücretin belirlenmesi sürecinde dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlar, işverenin maliyetlerini hafifletirken istihdamı korumak ve çalışanların yaşam standartlarını iyileştirmektir. Bu nedenle, asgari ücret artışının yanı sıra, işverenleri destekleyici önlemler de alınarak, istihdamın ve ekonomik dengenin sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.