Cebel-i Rahme Tepesi, Arafat’ta 70 metre yükseklikte konumlanmıştır. Bu yer, taşların üzerinde bulunan sütunla işaretlenmiş olup, Hz. Âdem ile Havva’nın dünyada buluştukları ve ilk tövbenin kabul edildiği yer olarak bilinir. Aynı zamanda Hz. Muhammed‘in (sav) ümmetine veda hutbesinin ikinci kısmını okuduğu önemli bir noktadır. Bu tepe, “Buluşma Noktası” olarak adlandırılarak Allah’a en yakın yerlerden biri olarak kabul edilir.
Arafat, Müslümanlar için son derece kutsal bir yerdir ve bu bölgedeki Cebel-i Rahme Tepesi de büyük bir öneme sahiptir. Burada, Efendimiz faizin haram olduğunu duyurarak ümmetini faizden kaçınmaları konusunda uyardı. Ayrıca, kan davalarını da yasaklayarak kadınların Allah’ın emaneti olduğunu vurguladı. Hacılar, Kurban Bayramı’nın arifesinde burada bulunur ve hac ibadetlerini tamamlarlar. Bu, kutsal ve faziletli bir mekânın her anı yoğun ziyaret alır. Cebel-i Rahme Tepesi, aynı zamanda umre ziyaretlerinde uğranan bir yerdir. Buraya çıkmak için insanlar, sıcaklığa aldırmadan metrelerce yüksekliği aşarlar.
Arafat ve Cebel-i Rahme Tepesi
Mekke’nin güneydoğusunda, şehirden yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta yer alan, yaklaşık 14 kilometrekarelik düz bir ovaya sahip olan bölge, özel bir manevi öneme sahiptir. Bu alanın batısında, Hz. Peygamber’in Veda Haccı sırasında konakladığı Nemire Mescidi bulunurken, doğusunda ise Rahmet Tepesi yer alır. Cebrail Aleyhisselam burada Hz. İbrahim’e Hac ibadetiyle ilgili bilgileri aktarmış ve Hacc’ın nasıl gerçekleştirileceğini öğretmiştir.
Müslümanlar, bu alanda bulundukları süre boyunca günahlarının bağışlanması için Allah’a tövbe etme fırsatı bulurlar. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı, “bilme, anlama, tanışma, konuşma ve buluşma yeri” anlamına gelen ‘Arafat‘ kelimesi bu meydanın adı olmuştur.
Kur’an-ı Kerim’de Arafat’ın önemine değinilerek şöyle buyrulmuştur: “Vakfenizi tamamlayıp Arafat’tan Müzdelife’ye doğru coşkuyla akın ettiğinizde Meş’ari Harem civarında Allah’ı anın.” (Bakara 198)
Dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanlar, Hac ibadetinin en kritik rükünlerinden biri olan “Arafat Vakfesi” için Zilhicce ayının 9. günü (Arefe günü) bu meydanda bir araya gelirler ve gün batımına kadar ibadetlerini burada sürdürürler. Sevgili Peygamberimiz, “Hac Arafat’tır ve Arafat’ın her yeri vakfe yeridir” sözleriyle Arafat’ın hayati önemini vurgulamıştır.
Cebel-i Rahme zaman içinde çeşitli yapılarla değişikliğe uğramıştır. İbn Cübeyr’e göre Cebel-i Rahme, çıkılması zor taşlardan oluşmuş bir tepeydi. Zengî Veziri Cemâleddin el-Cevâd döneminde dört tarafına basamaklar eklenmiş, tepede Ümmü Seleme’ye atfedilen bir kubbe ile bu kubbenin ortasında bir mescit inşa edilmişti. Dağın eteklerinde ve kıble yönünün solunda Hz. Âdem’e atfedilen eski bir ev, Hz. Peygamber’in vakfe yeri ve Cebel-i Rahme çevresinde büyük su sarnıçları, kuyular ve küçük bir mescit bulunmaktaydı.
Evliya Çelebi ise ziyaret ettiği Cebel-i Rahme’nin, sahranın doğu tarafında yer alan, çevresi 5000 adım uzunluğunda alçak ve siyah bir dağ olduğunu ifade eder. Dağın güney tarafında Hz. Peygamber’in hutbesini okuduğu Makām-ı Suffe-i Resûlullah’a 70, tepesine ise 170 basamaklı bir merdivenle çıkılabildiğini belirtir. Ayrıca Hz. Âdem ile Havva’nın buluştuğuna inanılan Kubbe-i Arafât’ın da burada olduğunu kaydeder. Dağın altında bulunan büyük havuzların bir kısmının Hârûnürreşîd’in hanımı Zübeyde, diğerlerinin ise 931 (1524-25) yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırıldığını aktarır.
Eyüp Sabri Paşa (ö. 1890) ise Cebel-i Rahme’nin güney eteğinde 30 ayak uzunluğunda ve 28 ayak genişliğinde Mescid-i Cebeliarafat’ın bulunduğunu belirtir. Bu mekânda, Mekke mollasının arefe günü hutbeyi okuduğunu ifade eder.
Günümüzde ise Cebel-i Rahme’de, tepesine çıkılan bir merdiven ve tepe noktasında dikili bir taş haricinde herhangi bir yapı bulunmamaktadır. Yakınındaki su deposu, daha büyük ve modern depoların inşa edilmesiyle artık kullanılmamaktadır. Cebel-i Rahme, her mevsimde ziyaretçilerin ilgisini çeken önemli bir mekân olma özelliğini sürdürmektedir.
Hz. Âdem İle Havva’nın Buluşması ve Veda Hutbesi
Bazı Müslüman tarihçilerin anlattığı, fakat Kuran ve sahih hadislerde yer almayan rivayetlere göre, cennetten yeryüzüne inme emri üzerine, Hz. Âdem’in Hindistan’a, çoğunlukla rivayetlere göre ise Seylan (Serendib) adasına indiği, Hz. Havva’nın ise Cidde’ye indiği ifade edilir. Sonrasında, ikisi Müzdelife ve Arafat’ta bir araya gelmişlerdir. Hz. Âdem ile Hz. Havva‘nın cennetten indirildikten sonra buluştukları yere “Arafat” ve buluştukları güne de “arefe” denilmiştir.
Hz. Âdem ile Havva, 40 yıl boyunca burada tövbe ederek Allah’tan af dilemiş ve bu duaları kabul edilmiştir. Bu nedenle Cebel-i Rahme Tepesi, “ilk tövbenin kabul edildiği yer” olarak bilinir.
Arafat’ın sınırları Hz. Âdem tarafından belirlenmiş, daha sonra İbrahim Aleyhisselam tarafından yeniden düzenlenmiştir. Günümüzdeki sınırlarını ise Hz. Muhammed (sav) belirlemiştir. 13 kilometrekarelik düz bir arazi üzerine kurulu olan Arafat, İslam dünyası için büyük bir öneme sahiptir. Burası, hac ibadetinin en önemli aşamasıdır ve dua etmek için Allah’a en yakın yerdir. Hacılar için, Kurban Bayramı’nın arifesinde Arafat’ta bulunmak şarttır; aksi takdirde hac ibadeti tamamlanmış sayılmaz.
Arafat, sadece hac görevinin değil aynı zamanda Efendimiz’in veda hutbesinin ikinci kısmının okunduğu yer olması açısından da büyük bir öneme sahiptir. Efendimiz, Cebel-i Rahme Tepesi’nde önemli açıklamalarda bulunmuş ve bir dizi önemli konuya vurgu yapmıştır. Burada faizin haram olduğunu ilan ederek insanları faizden kaçınmaya, kan davalarını ise yasaklamaya çağırmıştır. Aynı zamanda, kadınların Allah’ın emaneti olduğunu vurgulamış ve onlara iyi bakılması gerektiğini belirtmiştir. Bu hutbenin ardından bir sahabe, Efendimizin bu yerden ayrılacağını anlayarak gözyaşlarına boğulmuş ve bu olay, Efendimizin bu bölgeden 83 gün sonra vefat edeceğini haber vermiştir.
Bu özel ve manevi dolu yer, Efendimizin izleriyle dolu olduğu için ziyaretçilerin ilgi odağı olmuştur. Tepede hediyelik eşyalar satan satıcılar bulunmakta ve bu alanda alışveriş yapmak isteyen ziyaretçiler için çeşitli seçenekler sunmaktadırlar. Tepenin zirvesine çıkmak zorlu olabilir, ancak bu bölgede yapılan tövbeler, Müslümanlar için büyük bir değer taşıdığından dolayı insanlar burada uzun süreler geçirmeyi tercih ederler.