ERZINCAN

Acıyı elle tutulur hale getiren heykel: İnönü Anıtı

Erzincan’da 26 Aralık 1939’da, 32.372 kişinin ölümü ve tüm şehrin yerle bir olmasına sebep olan bir deprem felaketi yaşanmış tüm Ülke Erzincan için yasa bürünmüştü.

Abone Ol

Erzincanlılar bu deprem sonrasında sevdiklerini, evlerini, sağlıklarını, hayallerini kaybetmişlerdi. Deprem sonrasında Erzincan Valiliği önüne dikilen anıt   ise yaşanan acıyı gözler önüne seriyor.

İnönü anıtının yapılma hikayesi ise tıpkı Erzincanın yeniden doğuşu gibidir;

İNÖNÜ HEYKELİNİN TARİHÇESİ

Erzincan, 26 Aralık 1939'da, 32.372 kişinin ölümü ve bütün kentin yerle bir olmasıyla sonuçlanan zelzele felaketi sırasında ve sonrasında yeniden kurulmasında büyük ilgi göstermiş olan "Milli Şef İnönü" ye şükran ifadesi olarak bir anıt dikecektir. Anıt, Ratip Aşir'e sipariş edildi.

Ratip, Vakıflardan izin alarak, Yeni Cami'nin arkasındaki Valide türbesinde çalışmaya başladı. Heykeli çamurdan yapacak, sonra alçıya dökecekti. Çalışmaların ilerleyip, sonuca yaklaşıldığı sırada, bir sabah atelyeye girdi ki, kocaman çamur kitlesi parçalanarak yere yayılmış! Zaman daralmıştır. Heykelin gelişmesini Erzincan adına denetlemekle görevli bulunan Mahir Tomruk telaş içindedir.Neyse ki, eski öğrencisi Hüseyin Özkan yardıma koşar, heykel bu sefer, alçı olarak yeniden büyütülür.

ERZİNCANLILARA MEKTUP

8 Ocak 1974 Tarihli Tercüman gazetesinde Reşat Ekrem KOÇU İnönü heykeli ile ilgili şu ifadelere yer verir; "Bu satırları 28 Aralık 1973 günü, sabahın çok erken saatlerinde yazıyorum, sizler Tercüman’da günlerce sonra okuyacaksınız.

Bugün, cihan tarihinin büyük asker ve devlet adamlarından İsmet İnönü’nün ölümünün dördüncü günü, muhterem naaşı Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi binasındaki katafalktan alınacak ve yine Ankara’da Anıtkabir’de hazırlanan ebedi istiratgâhına bırakılacaktır.

Ey Erzincanlılar, merhum İsmet Paşa’nın koca Türkiye’de tek heykeli vardır o da sizdedir, Erzincan şehrindedir ve “Erzincan Anıtı” adını taşır. Korkunç bir deprem o tarihi beldemizi yerle bir ettiğinde, Erzincan, Cumhuriyet eliyle ihyası münasebetiyle yapılmıştır. Her gün gözünüzün önünde bulunan o anıt hakkında bilmediğiniz şeyler anlatacağım size ve sanıyorum ki benden başkası da bilmez onları. Anıtı yapan sanatçı, heykeltıraş Râtip Aşir Acudoğu benim en yakın bir dostumdu.

Anıt için bir yarışma açılmıştı, Râtip de şu anda gördüğünüz abidenin maketi ile katılmıştı o yarışmaya. Fakat maket, Güzel Sanatlar Akademisindeki jüri salonuna götürülürken yolda bir kaza geçirdi, düştü kırıldı, hurdahaş oldu ve sanatkâr o salonda tamire çalıştı. Fakat eser o kadar mânalı idi ki, jüri birinciliği o kırık makete verdi.

Râtip işe 1943’de başladı ve beş yıl çalıştı, eser 1948’de tamamlandı. Sanatkâr Cerrahpaşa’da konak yavrusu bir ahşap evde otururdu ve o evde böyle muazzam bir iş için atölye olabilecek bir yer yoktu. Müzeler Müdürlüğü, sanatkâra, Yeni cami arkasındaki Hatice Turhan Sultan Türbesi‘nin methal kısmını tahsis etti ve Erzincan Anıtı’nın üçerden iki grup halindeki 6 heykeli orada yapıldı, çamurdan ilk yapı, sonra kalıpları alınıp bir heykel dökümhanesinde tunçtan tunçtan dökülecektir.

Anıtta kaidenin üstünde ve tabii büyüklükten bir misli büyük 3 heykel. Erzincanlı bir anayı bağrına basmış ve bir elini de küçük bir kız çocuğunun omuzuna koymuştur. Sanatkâr, Paşa’nın yüz çizgileri için fotoğrafla kanaat etmemiş, o çizgileri tespit için iki defa Dolmabahçe Sarayı’na gitmişti. Bağrına bastığı genç kadına gelince, aydın ve âsil bir Türk hanımı, kimyager Mürşide Özgen modellik yapmıştır ve o figür için, şimdi film prodüktörlerinden Naci Duru’nun zevcesidir ve onun soyadı taşıyor. Kız çocuğunun yüzü, muhayyeldir.

Alttaki 3 heykel, insan vücudunun tabii büyüklüğünde, Ortada bir kadın, “Maderi Vatan”, Vatan Ana, sağındaki Erzincanlı erkeğe yeni kurulan şehrin anahtarını verir; soldaki erkeğe, yeni şehri kuran işçi, ameleye de bir çelenk verir.

Râtip, o işçi figürün başı olarak da kendi başını koymuştur, o yüz heykeltraşın yüzüdür ve onun da tek heykelidir. Türbe methalindeki atölyede ve bir iskele üzerinde çalışırken, kendisi her sabah üstad Neyzen Tevfik ziyaret ederdi ve ney üfleyerek onu şevke, gayrete getirirdi. Evet, Erzincan Anıtı’nın heykelleri, koca Neyzen’in ilâhi nağmeleri arasında işlenmiş, yapılmıştır. Heykelleri tunçtan döken de heykel dökümcüsü Yusuf Akpınar’dır.  Râtip’in heykeltraş olarak ilk büyük eseri Menemen’de Kubilay âbidesidir.Sonra Bolu’daki Atatürk Heykelini yaptı. Mareşal üniforması ile Türkiye’de dikilmiş Atatürk heykellerinin en güzelidir. Erzincan anıtından sonra yaptığı son büyük eser de Ankara’da Üniversiteye konulan Atatürk heykelidi"