KÜLTÜR-SANAT

29 Ekim Öncesi Yaşananlar

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun! Bu yıl, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılına girdiği büyük bir yıl dönümünü kutluyor. Cumhuriyet’in ilan edildiği tarihten itibaren ülkenin dört bir yanında coşkuyla kutlanan bu özel gün, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan ve kabul edilen bir teklif sonucu hayata geçirildi.

Abone Ol

29 Ekim 1923 tarihinde, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinin başarıyla sonuçlanmasının ardından Cumhuriyet ilan edildi. Bu tarih, Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine modern bir cumhuriyetin kurulduğu dönemin başlangıcını simgeliyor. Cumhuriyet ilanı, Türkiye’nin sosyal, kültürel ve politik açıdan önemli bir dönüşümün başlangıcıydı.

Cumhuriyet Bayramı, Türk milletinin bağımsızlık ve ulusal egemenlik mücadelesinin sembolüdür. Her yıl 29 Ekim’de, Türkiye genelinde coşkuyla kutlanır. Özel etkinlikler, gösteriler, konserler ve bayram geçitleri gibi etkinliklerle dolu bir gün olur. Ayrıca, bu özel günde bayraklar dalgalanır, Cumhuriyet’in değerleri ve ilan ediliş hikâyesi halka anlatılır.

Cumhuriyetin İlanından Önce Yaşananlar

Osmanlı Devleti, 1876 yılına kadar tam anlamıyla mutlak monarşi ile yönetiliyordu. Bu dönem boyunca padişahlık kurumu, halk üzerinde mutlak bir egemenlik sürdürdü. Ancak Tanzimat dönemi ile birlikte, Cumhuriyet düşüncesi gündeme gelmeye başlasa da Osmanlı aydınları, meşrutiyetin ilanını yeterli bir adım olarak gördüler ve daha fazla reform talep etmediler. 1876-1878 ve 1908-1918 yılları arasında Osmanlı Devleti, meşruti monarşi ile yönetildi.

I. Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı Devleti’nin çöküşüyle sonuçlanan dönemde, Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki ulusal mücadele başladığında, halk iradesinin artık yönetimde egemen olacağı açıkça ilan edildi. Bu değişim, Erzurum Kongresi‘nden sonra 23 Temmuz 1919’da yayımlanan bir bildiri ile başladı. Bildirinin 3. maddesi, “Ulusal Kuvvetleri etken ve ulusal iradeyi egemen kılmak esastır” ilkesini açıkça ifade etti.

Ulusal iradeyi somutlaştırmak amacıyla, İstanbul işgal edildiğinde ve Mebusan Meclisi dağıtıldığında, 23 Nisan 1920’de Ankara’da “Büyük Millet Meclisi” adıyla toplanılmıştır. 390 kişilik bu meclis, olağanüstü yetkilere sahipti ve meclis başkanı aynı zamanda hükümet ve devlet başkanı olarak görev yapmıştır.

Meclis, 20 Ocak 1921’de kabul ettiği “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu” adlı yasa ile egemenliğin Türk ulusuna ait olduğunu ilan etti. Ayrıca, meclis, 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırarak saltanat hükümetinin Türk ulusunun temsilcisi olarak kendini görmesine bir son verdi.

Birinci meclis, 1 Nisan 1923’te dağıldıktan sonra, yeni bir anayasa tasarısı hazırlıkları başladı. Bu tasarının amacı, devletin yönetim şeklini ve başkentini netleştirmekti. Mustafa Kemal’in önderliğinde yapılan görüşmeler sonucunda, Cumhuriyetin ilanı için hazırlıklar başladı.

13 Ekim 1923’te kabul edilen bir yasa ile Ankara, devletin başkenti olarak ilan edildi, bu da Cumhuriyetin ilanı için önemli bir adım oldu. 22 Eylül 1923’teki bir demeçte Mustafa Kemal’in cumhuriyet kelimesini açıkça kullanması, hem içerde hem de yurtdışında büyük yankı uyandırdı. Bu dönem, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı önemli bir dönem olarak tarihe geçti.

Cumhuriyetin İlanı Sürecinde Yaşananlar

1 Kasım 1922’den itibaren saltanatın kaldırılmasıyla birlikte, ülkede meclis hükümeti sistemi uygulanmaya başlandı. Bu sistemde, her bakan meclis tarafından seçiliyordu, bu da zaman zaman uyumsuz bakanlarla bir araya gelmeye ve bakanlık seçimlerinde uzun tartışmalara neden oluyordu. Bu durum, hükümetin zayıf ve istikrarsız olmasına yol açıyordu.

Hükümet zayıflığı, 23 Ekim 1923 tarihinde net bir şekilde belirginleşti. İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Fethi Bey, aynı zamanda Dâhiliye Vekili olarak görev yapmaktaydı ve Dâhiliye Vekilliğini Ferit Tek Bey’e bırakmak istedi. Ancak meclis bu değişikliği kabul etmedi ve yerine Erzincan milletvekili Sabit Bey’i seçti. Aynı şekilde, TBMM’nin ikinci başkanı Ali Fuat Bey, görevi bırakmak istedi ve yerine Yusuf Kemal Bey’i aday gösterdi, ancak meclis bu değişikliği de kabul etmeyerek Rauf Bey’i seçti.

Bu gelişmelerin ardından Mustafa Kemal, 25 Ekim 1923 akşamı hükümeti Çankaya’da topladı. Toplantıda, Vekiller Heyeti’nin istifasına ve yeni bir Vekiller Heyeti’nin seçilmesine karar verildi. Bu, ülkeyi Cumhuriyet rejiminin ilanına götürecek bir hükümet bunalımını başlattı.

27 Ekim 1923’te Vekiller Heyeti’nin istifasının TBMM‘de duyurulmasının ardından, yeni bir Vekiller Heyeti oluşturulması için çalışmalara başlandı. Ancak muhalefet, yeni bir hükümet kurma konusunda başarılı olamadı. 28 Ekim’de Çankaya Köşkü’nde yapılan akşam yemeğinde, Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa ve diğer katılımcılar arasında Cumhuriyetin ilanı için hazırlıklar başladı.

29 Ekim 1923 sabahı TBMM’de toplanan Halk Fırkası Grubu, kabine değişikliği konusunda görüşmelere başladı, ancak sonuç alamadı. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa görevlendirildi ve TBMM’de hükümet bunalımını çözmek için Cumhuriyet ilanı teklifini sundu. Teklif, meclis tarafından kabul edildi ve ardından cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Gazi Mustafa Kemal, 158 üyenin oybirliği ile cumhurbaşkanı seçildi. Bu olaylar, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi olarak ilan edildiği tarihi işaret etti.

Nutuk’ta Anlatılan; 28 Ekim’de Çankaya Köşkü’ndeki Akşam Yemeği

İsmet Paşa, Ali Fuat Paşa, Halit Paşa, Kemalettin Sami Bey’in de yer aldığı akşam yemeğinde yaşananları Mustafa Kemal Paşa, Nutuk’ta şöyle anlattı:

“Gece olmuştu… Çankaya’ya gitmek üzere Meclis binasından ayrılırken, koridorlarda beni beklemekte olan Kemalettin Sami ve Halit Paşa’lara rastladım. Ali Fuat Paşa, Ankara’dan hareket ederken bunların Ankara’ya geldiklerini o günkü gazetede ‘Bir Uğurlama ve Bir Karşılama’ başlığı altında okumuştum. Daha kendileriyle görüşmemiştim. Benimle konuşmak üzere geç vakte kadar orada beklediklerini anlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, Milli Savunma Bakanı Kazım Paşa vasıtasıyla kendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile Kazım Paşa’ya ve Fethi Bey’e de Çankaya’ya benimle birlikte gelmelerini söyledim.

Çankaya’ya gittiğim zaman orada, beni görmek üzere gelmiş bulunan Rize Milletvekili Fuat, Afyonkarahisar Milletvekili Ruşen Eşref Bey’lerle karşılaştım. Onları da yemeğe alıkoydum. Yemek sırasında ‘Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz’ dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim. Yaptığım programın ve verdiğim talimatın uygulanışını göreceksiniz.

Efendiler, görüyorsunuz ki Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara’da bulunan bütün arkadaşlarımı davet ederek onlarla görüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaç görmedim. Çünkü onların da aslında ve tabii olarak benim gibi düşündüklerinden şüphe etmiyordum. Hâlbuki o sırada Ankara’da bulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığı halde, kendilerine haber verilmeden, düşünce ve rızaları alınmadan Cumhuriyet’in ilan edilmiş olmasını bize gücenme ve bizden ayrılma sebebi saydılar.”

Mustafa Kemal Paşa o gece İsmet Paşa ile 1921 Anayasası’nın bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını hazırladı. “Türkiye devletinin hükümet şekli cumhuriyettir.” hükmünün yer aldığı tasarı üzerinde TBMM’de yapılan konuşmalardan sonra Cumhuriyet’in ilanı kabul edildi.

Yeni devletin yönetim biçimi, Cumhuriyet’in ilanı ile tam ve net bir şekilde belirlenmiş oldu. Bu önemli dönemeçte, “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” ilkesi, devlet yönetiminin en temel prensibi olarak kabul edildi.

Cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi ve Gazi Mustafa Kemal Paşa, gizli oylamada 158 milletvekilinin tamamının oyunu alarak yeni Türk devletinin ilk cumhurbaşkanı olarak seçildi. Mustafa Kemal Paşa, seçilmesinin ardından yaptığı konuşmasında, “Türkiye Cumhuriyeti mesut, başarılı ve muzaffer olacaktır.” sözleriyle bu tarihi anı özetledi.

Bu sayede, devletin adı ve rejimiyle ilgili herhangi bir belirsizlik sona erdi ve Türk milletinin tarihinde yeni bir dönem başlamış oldu. Türkiye Cumhuriyeti, bağımsız, egemen ve demokratik bir devlet olarak yoluna devam etti. Cumhuriyet’in ilanı, Türk milletinin ulusal egemenliği ve modern bir devlet yapısına kavuşma sürecindeki önemli bir kilometre taşıdır.

Kaynak: Kaşif